İnsan, etkileyen ve etkilenen bir varlıktır. Kişi, kendisi ile beslendiği sahih bir akide ve sağlam bir fikrî odaktan yoksunsa sürekli dışarıdan gelen girdilerin aynen çıktısını veren bir nevi makine hâline gelir. Bununla beraber genel olarak herkes bir fert olarak kendisinin “toplamından” ibaret değildir. Kişi bireysel ve toplumsal alakalardan etkilenir. İnsanın yaşadığı ortam ve sistem onun hayatı üzerinde doğrudan etkilidir. Ortam ve sistem, insanın iyi ve kötü eğilimlerini teşvik etme ve engelleme hususunda iki temel referanstır. Birey, salt kendi iyiliği ya da kötülüğünden beslenmiyor. Bu iki olgudan da doğrudan etkileniyor. “Her insan yalnız kendi ahlaki zaaflarından beslense, çok az insan şimdi olduğu kadar ahlaksız olurdu.” [Lord Chesterfield]
İnsan insandan etkilenir. İslâm o yüzden iyilikleri teşvik, kötülüklere engel olan bir düzen getirmiştir. En nihayetinde neyin iyi, neyin kötü olduğunu tespit etmede insan aklı acizdir. Bu hususta (iyi ve kötünün tespiti hususunda) âlemlerin Rabbinden gelene teslim olmaktan başka çıkar yol ve gerçek yoktur. İslâm, Müslümanlar üzerine “iyiliği teşvik kötülüğe mani olmak” demek olan “emri bil maruf nehyi anil münker” yapmayı farz kılmıştır. Çünkü teşvik edilmeyen iyilik “motivasyonunu”, engel olunmayan kötülük ise “anormalliğini” kaybeder. Bakınız bugünlerde tekrar gündemde olan LGBTlilerin sesi ne kadar da çok çıkıyor. Daha yirmi yıl önce varlıklarından yeni yeni haberdar olduğumuz, yaklaşık 15 yıl önce yaptıkları yürüyüşe 30 kişinin katıldığı bu grubun beş yıl önce Taksim’de yaptığı yürüyüşe iştirak edenlerin sayısı için yüz bini aştığı söylendi. Şimdi söyler misiniz; kötülük bulaşıcı mıdır değil midir? İşler insan aklına bırakıldığında en anormal adilikler bile gayet normal, en doğal normaller ve gerçekler korkunç birer öcü olarak görülüyor mu, görülmüyor mu? Yine söyler misiniz; bu kötülüklere birey salt kendi başına engel olabilir mi? Olamadığı ortada…
Dedik ya “insan kendisinden ibaret değildir”. İnsan üzerinde, içinde yaşadığı toplumun ruh hâli (duygu durumu), değerleri (fikirleri) ve devletin kanunları (nizamı) doğrudan etkilidir. Şayet Müslümanlar, ruh hâlinin, değerlerinin ve kanunlarının İslâm’a göre belirlendiği bir toplum meydana getirseler, bugünkü münkerler var olmaya, -hadi var oldular diyelim (ilk defa ortaya çıktılar)- varlıklarını devam ettirmeye güç ve imkân bulabilirler miydi? Vallahi bulamazlardı. Tıpkı bugün bu pis laik-demokratik düzenlerde iyiliğin (marufun) kendine bir yol bulamadığı gibi, İslâmi bir düzende de kötülük (münker) kendisine bir yol bulamayacaktır.
Müslümanlar olarak -İslâmi bir sistemde yaşıyor olsak da, olmasak da- emri bil maruf nehyi anil münker yapmak üzerimize farzdır. LGBT ve benzeri sapkınlıklara yol vermemek için, bu ve benzeri anormal durumların normalleşmemesi için sesimizi yükseltmeliyiz. “İnsan hakları, insanlık hakkı, özgürlük, eşitlik” gibi demagojik söylemlere kanmamalıyız. Zaten LGBT vb. gayri insani projelerin arkasında Allah ve insanlık düşmanı kâfir emperyalist sömürgeci Batı var. Bugünlerimize sahip çıkmazsak göreceğimiz ya da ardıllarımıza bırakacağımız bir yarınımız olmayacak. Kötülükler karşısında, iyiliklerin yanında birlik olmalıyız. Atalarımızın da dediği gibi: “Tek bir taş duvar olmaz.”
Rabbimiz, Sahibimiz şöyle buyuruyor:
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“İçinizden hayra/İslâm’a çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmran 104]
Ebedi liderimiz efendimiz Muhammed Mustafa SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın çizdiği sınırları koruyan ve korumayan kimse, gemideki şu topluluğa benzer. Bu topluluk gemideki yerlerini kura ile belirlerler. Buna göre, bazıları geminin üst katına, bazıları ise, geminin alt katına yerleşirler. Geminin alt katında olanlar, susadıkları zaman üst kattakilere çıkarlar. Derken kendi kendilerine ‘kendi bulunduğumuz kattan bir delik açsak ve üst kattakilere zarar vermesek’ derler. Bu durumda, eğer üst kattakiler, onları bu istekleriyle baş başa bırakırlarsa, hepsi birlikte batmaya mahkûmdur. Eğer onlara engel olurlarsa, hem onlar hem de kendileri kurtulur.” [Buharî, Tirmizi, Müsned]
İyiliği çoğaltmak mı istiyorsun; örnek ol ve teşvik et! Kötülüğü yok etmek mi istiyorsun; ondan uzak dur ve engel olmaya çalış! Bunun için de iyilerle beraber, kötülere karşı ol! Unutma, iyilik de kötülük de bulaşıcıdır! İyiliği sal, kötülüğü karantina altına al ve yok et!
“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” [Muslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11]
Kötülerin güçlü olması haklı olduklarını göstermez; Hak katında “haklı” olan her zaman güçlüdür. İstikbal haklılarındır; ileriye atılmaktan korkma!