İçinde yaşadığımız hayat öylesine enteresandır ki isteyerek vermediğimiz şeyleri bizden istemediğimiz halde alır. Müslümanlar olarak bizler, Rabbimizin bizlere verdiği isimden de anlaşılacağı üzere içinde yaşadığımız hayatta isteyerek ve gönüllü olarak teslim olanlardanız. Zira biliriz ki Rabbimiz bize hiçbir şekilde muhtaç değildir, ama hepimiz/her şey O’na muhtaçtır.
İnsan dünyaya dair ne varsa bir gün hepsini muhakkak kaybedecektir. Eşini, atını, yatını, katını, her ne ne varsa sahip olduğu… Öyleyse insan zaten kaybetmek zorunda kalacağı bu şeyler için Rabbine asi olmamalıdır. Zaten kaybedeceği bu şeylerin sahibi de Allah’tır. Öyle kerim bir Rabbimiz var ki bize karşılıksız verdiği şeyleri bir bedel karşılığında kendisine satmamızı istiyor. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak vadetmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.”(Tevbe 111) Rabbimiz şüphesiz ki çok cömerttir, zaten vermek zorunda kalacağımız şeyleri bizden isteyerek ve ona teslim olarak vermemizi istiyor, hem de çok çok daha fazlasını karşılığında vermek üzere. Burada espri şudur: Rabbimiz kulun kendi hür iradesiyle kendisine teslim olmasından razı oluyor. Bu eyleme değer veriyor. Ki gerçekten de, dünyadaki belki de en hayırlı eylem, âlemlerin rabbine mevcudattan farklı olarak hür irade ile teslim olmaktır. İsteyerek yapılan hayırlı eylemlerin üzerinde kişinin kendi mührü, Rabbimizin de rızası vardır. Burada başka bir incelik daha vardır; herhangi bir hayırlı amel yapmak değil, “âlemlerin rabbi emrediyor, O razı olsun” diye amel yapmak…
İsteyerek vermenin/Allah’a teslim olmanın hakikatini idrak eden kimseyi zalimlere yalakalık yaparken, rızık için kılıktan kılığa girerken, tağutlara kompliman yaparken asla göremeyiz. Zira onun önünde isteyerek eğildiği yegâne varlık, vacib’ul-vûcud Allah Subhanehu ve Teâlâ’dır. Hayatını O’nun rızası istikametinde düzenler; O’ndan gayrısının rızası istikametinde değil! İrade sahibi olarak insana Rabbimizin teklifi şudur: “İsteyerek teslim ol ve teslim olan/Müslüman kullarım arasına sen de gir ki ziyan edenlerden olmayasın.” Kul dilerse bu dünyada isteyerek teslim olur, dilerse asi olur. Ancak isteyerek izzetli bir şekilde teslim olmazsa, zaten zilletle muhakkak teslim olmak zorunda kalacaktır. Zira Din Günü’nün sahibi yalnızca Allah’tır! Her şeyin sahibi Allah’tır. Ancak Allah sana burada, geçici de olsa hükmettiğin daire içerisinde tasarruf hakkı tanımıştır: dilersen Rabbinin rızası doğrultusunda tasarrufta bulun dilersen batılın. Birinde ebedi saadet, diğerinde ise ebedi rezalet vardır. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَى خُرُوجٍ مِّن سَبِيلٍ ذَلِكُم بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ وَإِن يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ
“Onlar, “Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır?” derler. “Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. O’na ortak koşulduğunda inanıp onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah'ındır.”(Mü’min 11-12) Ve yine şöyle buyuruyor:
وَعَدَ الله الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا هِيَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ
“Allah, erkek-kadın bütün münafıklara ve bütün kâfirlere cehennem ateşini ebedî olarak vaad buyurdu. O ateş onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlara bitmez tükenmez bir azap vardır.”(Tevbe 68)
Evet, yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere asi olanlar kendi hür iradeleriyle asi oldular, hem de âlemlerin Rabbi onları, o aciz, sınırlı, her şeyiyle kendisine muhtaç oldukları halleriyle muhatap olarak aldığı halde! Değil mi ki o kimsenin alnına zilletin yazılması haktır! Değil mi ki, o bu azaba icbar edilmedi, kendi hür iradesiyle müstahak oldu…
İstemeyerek teslim olmak zorunda kalanların durumu bu iken, isteyerek teslim olanların durumu ise şöyledir:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُواْ إِلَى رَبِّهِمْ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.”(Hud 23)
Rabbimizden bizleri gönülden kendisine inanan, O’nun için yaşayan ve yine O’nun için ölen bahtiyarlardan etmesini niyaz ediyoruz…