İslâm Ümmetinin Stratejik Vizyonu ve Bir Kalkınma Projesi Olarak Râşidî Hilâfet
22 Temmuz 2020

İslâm Ümmetinin Stratejik Vizyonu ve Bir Kalkınma Projesi Olarak Râşidî Hilâfet

Büyük bir ateş çemberinin kenarında, kıyısında, köşesinde değil; tam ortasındayız. Her geçen gün zulüm haritasına yeni bir coğrafyamız daha ekleniyor. Bu zulüm haritasını incelediğimizde dikkatimizi çekmemesi mümkün olmayan ortak bir nokta var. Bu zulüm ve ateş haritasının ortak noktası; İslâm ve Müslümanlar!

Ateş çemberinin tam ortasına alınmış; düşünmesi, üretmesi, harekete geçmesi engellenen bir **“Ümmet”**ten bahsediyorum. Durum şu: Kapitalist seküler Batı, dünya liderliğini elinden alabileceğini düşündüğü -daha doğru bir ifade ile-, tüm dünya ülkelerine dayattığı sömürü, vahşet ve isyan düzenini değiştirebilecek fikrî ve fizikî güce sahip tek rakibini yani **“İslâm ümmeti”**ni bir girdaba alıp onun kendine gelmesini engellemek için her şeyi yapıyor.

Şöyle bir düşünelim…

Her gün şiddete maruz kalan bir insan nasıl bir refleks gerçekleştirir?

Böyle bir insanın öncelikleri ne olur?

Nasıl bir gelecek tasavvuru ortaya koyar? Veya bir gelecek tasavvuru ortaya koyabilir mi?

Bu şiddet cenderesinden kurtulmak için nasıl çözümlere/çözümsüzlüklere sarılır?

Kendini korumak için geliştirdiği her tepki hamlesinin etrafında örülen şiddet sarmalına yeni bir düğüm daha attığını fark edebilir mi?

İşte, İslâm ümmetini çevreleyen bu kirli oyunu fark etmenin, bu tuzaktan kurtulmanın ilk şartı olduğunu düşünüyorum. Bunu fark ettikten sonra yapacağımız ilk iş, bizi şahit/vasat/en hayırlı ümmet olma yoluna sevk edecek vahyin dinamiklerini yeniden fıkhetmek olacaktır. Bu bize şu hassasiyeti kazandıracaktır: Önceliklerimizi vahyin ışığında biz belirlemeye başlayacağız! Bize dayatılan sahte gündemleri ellerimizin tersi ile masadan aşağı atma iradesine sahip olacağız! Yani ümmet olarak irade ortaya koymaya başlayacağız!

Bizi kapitalist Batı’nın tarif etmesine izin vermeyeceğiz!

Batı’nın sahte aynasından kendimize bakmaya son vereceğiz!

İşte bu, belki de bu tuzağın, bu büyük komplonun çökmeye başlaması demek olacaktır.

Şiddet ve cinnet sarmalından kurtulan ve süreci İslâmi “fikrî ve siyasi” kalkınma dinamikleri üzerinden yönetmeye başlayan İslâm ümmeti;

-Kapitalist ideolojinin fikren çöktüğünü, fiilen gerilediğini,

-Kapitalist ideolojinin liderliğini yapan Amerika’nın içine girdiği ekonomik çöküntü sürecinin durdurulamaz bir noktaya geldiğini ve tüm bunlara paralel olarak Amerika’nın siyasi nüfuzundaki sarsıntının boyutunu görmeye başlayacaktır.

Saydığımız tüm bu işaretler Amerika’nın birinci devlet konumunu uzun yıllar daha koruyamayacağını gösteren amillerdir.

Ve aynı zamanda İslâm ümmeti;

**-İslâm’ın gücünün ve evrensel mesajının kuşatıcılığını,

**-Sahih kalkınmanın, İslâm düşüncesinin temel dinamikleri üzerinde yükseldiğini,

**-İslâm ümmetinin, dünya liderliği tecrübesini uzun yıllar teneffüs ettiğini ve tarihin buna şahitlik ettiğini,

-“Şahit ümmet” sorumluluğunu yüklenecek fikrî potansiyeli olduğu kadar maddi ve beşerî imkânlara da sahip olduğunu,

-Stratejik konumunun ise tüm bu saydığımız liderlik potansiyellerini desteklediğini görmeye başlayacaktır.

İslâm ümmetinin elde edeceği bu bakış, kendisine stratejik bir vizyon belirleme imkanını verecek ve şahit/vasat/en hayırlı ümmet olma sorumluğunu yerine getirecektir.

Peki, İslâm ümmeti bu potansiyelini kuvvaya çevirecek, stratejik vizyonu nasıl inşa edebilir?

İşte, Râşidî Hilâfet projesi bu ümmetinin stratejik vizyonunu inşa etmesinin yegâne anahtarıdır.

تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ

“Allah’ın olmasını dilediği kadar aranızda nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu kaldıracaktır. Sonra nübüvvet minhacı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı meliklik olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra zorba diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) nübüvvet minhacı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır.” [İmâm Ahmed rivayet etti.]