7. Asırda Müslümanlar Orta Asya’ya ulaştı. Hicretin 85. Yılında Emevi Hükümdarı Kuteybe bin Müslim Emevi halifesi tarafından Horasan Valiliğine atanınca bütün bölge İslam hâkimiyeti alanına girmişti. Abbasi Halifeleri döneminde Tahiriler ve Seffariler bölgeye hâkimlerdi. 18. yüzyılda Özbek Hanlarının anlaşmazlığı sonucunda Ruslar bölgeyi ele geçirerek bütün Maveraünnehire hâkim olmuşlardır. 1918 yılında Özbekistan’ın da bir parçası olduğu ‘Özerk Türkistan Sosyalist Cumhuriyeti’ kurulmuştur. 1991 yılı itibariyle Sovyetler birliğinin dağılmasıyla birlikte ‘Özbekistan Komünist Partisinin’ kapatılmasının ardından ‘Demokratik Halk Partisinin’ kurulduğu ilan edilir. Bu Partinin başında yine Kerimov vardır.
Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte Komünist devlet yapısı da devrildi. Ancak komünist uygulamalar canlı olarak yaşamını sürdürmekte. İslam düşmanı komünist düşünce varlığını devam ettirmektedir. Genelde Orta Asya’da özelde ise Özbekistan’da otokrat rejimden gücünü alan güvenlik kuvvetleri, kriz üretip kaos oluşturarak, zaman zamanda patlamalar organize ederek, kendine düşmen ilan ettiği Müslüman halkın üzerine ateş açıp onların sindirilmesine, tutuklanma ve ölümlerine sebebiyet vermektedirler.
Kerimov’un öz geçmişinde şu bilgiler mevcut; asıl ismi İslam Abduğanıyeviç Kerimov olup SSCB'ne ait bir yurtta yetiştirilip daha sonra Taşkent'te makine mühendisliği ve iktisat bölümlerini okudu. 1964 yılında Komünist partiye katıldı. Devlet idaresine geçmeden önce mühendis olarak uçak sanayisinde çalışmıştır. 1983 ve 1986 yılları arasında Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Adı yolsuzluk ve rüşvete karıştığı için 1984'ten 1987'ye kadar gözaltı hapsinde tutuldu. 1989’da Özbekistan’da Komünist Parti'nin liderliğine getirildi. 1991'de bağımsızlığını ilan eden Özbekistan’ın ilk Cumhurbaşkanı oldu. Bir takım değişiklikler yapılmasına rağmen yeni kurulan ‘Demokratik Halk Partisi’ komünist parti’nin ideolojisini, siyasal yapı ve imkânlarıyla birlikte bütün mal varlığına hâkim oldu.
Özbekistan halkı İslami inanç ve kültürüyle çok eskilere dayanan sağlam bağlara sahiptir. Özbekistan, İslam Medeniyetinin yükselişinin en bariz örneklerinden biridir. Bu İslam topraklarında önemli miktarda gaz, petrol, altın ve taş kömürü madenleri bulunmakla birlikte, ülke toprakları dünyanın en kaliteli pamuğunun üretilmesine, ülke toprakları su ve iklim bakımından her türlü tarım ürününün yetişmesine elverişlidir. Özbekistan dünyanın üçüncü en önemli pamuk üreticisi ve yedinci en önemli altın üreticisidir. Özbekistan eski çağlardan günümüze dek Orta Asya’yı batıya bağlayan İpek Yolu ve diğer ticari güzergâhların üzerinde bulunmaktadır. Semerkant, Buhara, Taşkent, Hiva, Nemengan, Andijan, Termez ve başka pek çok tarihi kentin bu ülke sınırları içinde bulunması İslam Medeniyeti ve tarihi bakımından çok önemlidir.
Ülkede büyük servetler bulunmasına rağmen Özbekistan’daki insanların geneli aşırı yoksulluk içerisinde yaşamaktadırlar. İktidar, mevcut rejimi şikâyet eden ya da onu eleştiren herkesi cezalandırmak amacıyla casuslarını ve ajanlarını ülkenin dört bir tarafındaki insanların arasına yaymış durumda. Nitekim insanların ağızlarının kapanmasına etki eden olayda 1999’da Kerimov, bir komplo kurarak İslami muhalifleri sindirmek ve onlara darbe indirmek amacıyla, kendisine suikast düzenleme girişiminde bulunmakla suçlamıştır. Binlerce Müslüman’ı cezaevine yollamış ve onlarca yıl hapis cezası verilmiştir. Yine Müslümanlar üzerinde 2005 yıllarındaki Andican katliamının büyük etkisi olmuştur. Rejimin Andican’da işlediği cürümlerden bazıları şunlardır: Siviller üzerine ateş açmak, siyasi muhalefeti tasfiye etmek, fikri bazda muhalifleri sindirmek, başörtü ve sakalı yasaklamak, memurlara namaz yasağı koymak, öğrencilerin ve yirmi yaşın altında gençlerin camiye gitmesini ve toplu Ramazan iftarlarını yasaklamak, cezaevi ve hapishanelerde insanlık dışı işkenceler yapmak... Özbekistan’da devleti demir yumrukla yöneten Kerimov’un İnsanlığa karşı Müslümanlara karşı işlediği suçları dünya kamuoyu duymamakta, dünya devletleri kendi çıkarları için işlenen zulümlere sessiz kalmakta hatta Kerimov’u desteklemektedirler.
Rejimin, cezaevleri ve toplum içerisindeki halka uyguladığı baskı ve vahşi işkenceye rağmen Batılı devletler, bu rejimin cürümlerine karşı gözlerini kapatıp kulaklarını tıkadıkları halde baskıcı diktatörle mücadele ettiklerini, özgürlüklere ve insan haklarına hırs gösterdiklerini iddia etmektedirler. Ancak onlar yalan söylemektedirler. Zira onların yalanları, bu rejime dayattıkları yaptırımları çoğu kez durdurmalarında açığa çıkmaktadır. Mesela Avrupa Birliği, 2005 yılında Andican katliamını işlediği sırada Kerimov rejimine karşı birtakım yaptırımlar benimsemiş ise de 2009 yılında bu yaptırımları durdurmuştur. Yine ABD, 2004 yılında bu rejime karşı bir takım yaptırımlar benimsemiş ama 2011 yılının sonlarında bu yaptırımları durdurmuştur. Onların bu yaptırımları durdurma gerekçeleri ise yaptırımları işe yaramaz olarak görmeleridir. Aslında onları bu yaptırımları durdurmaya ya da ortadan kaldırmaya zorlayan şey, insani eylem ve halkların özgürlükleri değil bizzat kendi ülkelerinin menfaatleri ve çıkarlarıdır.
Zira onlar, ülkede bulunan birçok servete Çin ve Rusya’nın egemen olmasından korkmaktadırlar. Mesela Almanya’nın, bölgenin Tirmiz beldesinde kendisine ait askeri bir üssü bulunmaktadır ki bu üs, Özbekistan rejimi için güçlü bir koruma oluşturmaktadır. Ayrıca Hillary Clinton, Özbekistan’ı ziyaret ettiğinde şöyle demişti: “Daha önce dayatmış olduğumuz yaptırımları ortadan kaldırmayı bir görev biliriz. Çünkü Özbekistan, insan hakları koşullarını iyileştirme yönünde ilerlemektedir.”
İslam’ın ve Müslümanların düşmanı Kerimov, İslam'ın salih davet taşıyıcılarına karşı kin ve nefret kusmaktadır. Tiran Kerimov ve adamları, İslam Şeriatını yok etmek, dinin şiarlarını yasaklamak amacıyla ısrarla Allah ve Rasûlü'ne karşı savaş yürütmektedir. Doğu ve Batının yüzsüz liderlerinin desteğini de alan zorba Kerimov, genel olarak Özbekistan'daki Hizb-ut Tahrir’li Müslümanlara özel olarak da hapishanelerdeki mahkûmlara yapılan işkencelere, gece gündüz işlediği cürümlere devam etmektedir. Allah Subhanehu ve Teala, şöyle buyurmuştur; Şüphesiz Resullerimize ve iman edenlere, hem bu dünya hayatında, hem de şahitlerin (şahitlik için) kalkacakları günde yardım ederiz." (Mumin 51)
Özbekistan rejimi, sadece cezaevinde yatan Müslüman mahkumlarla yetinmeyip bilakis aynı şekilde onların akrabalarına yönelik baskıyı da artırmıştır. Bunlar, Kerimov tarafından özel bir şekilde Müslümanlara karşı meydana gelen zulümler hakkındaki bir takım örnekler olduğu gibi aynı şekilde İslam’a davet eden herkese karşı da buna benzer birçok örnekler meydana gelmektedir. Ancak Allah onları gözetlemektedir. Hal buki Hizb-ut Tahrir’in, İslami siyasi bir parti olup şiddet eylemlerine karışmadığı bilakis amelini fikirle sınırlandırdığı bilinmektedir. Hatta bu, küresel olarak bilinen bir gerçektir. Bu İslami Parti’nin üyelerinden yüzlercesi, bu işkence altında şehit edilmişlerdir. Onların nidası şöyledir; “Bizler Allah'ın yardımı ve muvaffakiyeti ile nusreti gelinceye kadar sabredeceğiz, sabırlı olacağız ve hak üzere sebat edeceğiz.”
Allah-u Teala şöyle buyurmuştur; ‘’(Rasulüm)! Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.’’ (İbrahim 42)
İlk zamanlar Kerimov, parlamentoda ayağa kalkıp göğsüne vurarak şöyle demişti: “Bizler, söze sözle, fikre de fikirle mücadele ederiz.” Ve şöyle eklemişti: “Bizler, ne kadınları nede çocukları cezalandırırız.” Böyle söylediği halde masum kadınları cezalandırmakla kalmamakta bilakis her ne zaman onların ceza süreleri sona erse bu cezalara bir yenisini daha eklemektedir.
2015 yılında Özbekistan da zorba Kerimov, hâlâ akın akın Müslümanları tutuklamaktadır. Yeni tutuklamalar ve yeni zulümler devam etmektedir. Köklü Değişim Dergisinde yayımlanan mektupta şöyle denilmektedir; "Biz, Kosan şehrinde bulunan 64/51 nolu cezaevinde yatan Hizb-ut Tahrir üyeleriyiz. Özbekistan rejimi, mahkûmlara, özellikle Hizb-ut Tahrir üyelerine karşı insanlık dışı envai çeşit işkence yapmaktadır. Hatta bunun için rejim, devlet yanlısı işkenceci mahkûmları bu cezaevine nakletti. Hükümetten aldıkları emirleri uygulayan ve hükümet adına pis işler yapan bu mahkûmlar, Eylül 2015'de cezaevi yönetiminin denetimi ve gözetimi altında Müslüman mahkûmlara şantaj yapmaya, işkence etmeye, aşağılamaya ve alay etmeye başladılar. O kadar ki çoğu zaman ölümle sonuçlanabilecek işkenceler bile yaptıkları oldu. Kerimov’un zindanlarında 6 bin Müslüman Hizb-ut Tahrir genci bulunduğu, yirmi bin düşünce suçlusu, yetmiş bin siyasi suçlu bulunduğu haber kaynaklarında geçmektedir.
Müslümanların ve samimi İslami Hareketlerin pek çok gencinin bu zulümler karşısında sabrı cemil ile sabrettiklerini, zalimlerin zulmüne meydan okuduklarına şahit olmaktayız. Allah’ın nusretinden emin olarak mücadeleci müminler kervanında yürüyenlere Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor;
“Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” (Mümin 51)
Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu;
“Allah yeryüzünü bana dürdü, doğusunu da, batısını da gördüm. Bana dürülen o yerlere, yeryüzünün doğusuna da, batısına da ümmetim sahip olacaktır. (Sahihi Müslim)
Kadir KAŞIKCI