Türkiye gündemini her ne kadar siyasi ve ekonomik meseleler belirlese de sürekli yaşanan sosyal vakalar gündemi değiştiriyor. Özellikle memur, öğrenci, kadın, erkek farklı kesimlerden insanların intihara sürüklenmeleri vahim tabloyu gözler önüne seriyor. Hepimizin aklına gelen; “Bir insan neden intihar eder?” sorusu bir araştırmaya konu olmuş. Ben de bu vahim durumu yapılan araştırma ve raporlardan bazı veriler ile anlatmaya çalışacağım.
Araştırmalara göre;
Her yıl 16 milyon insan intihara teşebbüs ediyor!
Bu intihara kalkışan kişilerden 800 bini hayatını kaybediyor! Yani her 40 saniyede bir kişi intihardan dolayı ölüyor. Ortalama 20 intihara teşebbüs hadisesinden biri ölümle sonuçlanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), intihar vakalarının toplam sayısının, savaş ve cinayet sonucu ölenlerin toplam sayısından daha fazla olduğunu söylüyor! Bütün araştırmalara göre intihar vakıaları her yıl artarak devam ediyor. Toplu intihar vakıaları dahi görülebiliyor! Her gün haberlere yansıyan intihar olayları insanların zihinlerinde intiharı bir çözüm olarak aşılıyor!
Türkiye’de ölümle sonuçlanan intihar vakası sayısı 2017 yılında 3 bin 168 iken 2018 yılında 3 bin 161 kişi olarak tespit edilmiş. Yani yılda 63 bin kişi intihara teşebbüs ediyor ve her gün ortalama 9 kişi intihardan dolayı ölüyor. Bu rakamlar ile Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en az intihar vakıası görülen ülke.
Dünyanın en mutlu ülkeler listesinde yer alan Finlandiya, Danimarka, Norveç ve İzlanda gibi özgürlük, eğitim, sağlık hizmetleri, gelir seviyesi yüksek İskandinav ülkelerinde intihar oranları dünya genelinden yüksek. Finlandiya’da intiharı önlemek için dernekler kuruluyor ve insanlara “Nasılsın?” demek için organizasyonlar yapılıyor! Yani insanlar yalnız ve onların halini soran birisi bile yok. Olsa, intihar etmekten vazgeçecek.
Başka bir araştırmaya göre; intihar vakalarının en büyük ve temel sebebi, ruhsal sorunlar!
İntihar vakalarının en fazla görüldüğü yaş aralığı; 15-25 yaş. Yani gençler daha fazla intihara meyilli. Bunun sebebi ise hayata geliş gayelerini bilmemeleri. İntihar vakıalarının çok olduğu ABD’de, gençler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre gençlerin %85’inin intihar sebebi “yaşamın anlamsız görülmesi!”
Batılı ülkelerde intihar vakaları en çok Belçika, Fransa gibi ülkelerde görülüyor. İngiltere’de “Yalnızlıktan Sorumlu Bakanlık” kurduktan sonra “İntiharları Önlemekten Sorumlu Bakan” da atandı.
İntihar nedenleri ise farklı araştırmalarda; Psikiyatrik nedenler (şizofreni, alkol bağımlılığı, madde bağımlılığı, kişilik bozukluğu), psikolojik nedenler, aile, fiziksel hastalıklar olarak sıralanmış. Ancak en önemli neden burada ruhsal nedenler ki bu da fikrî bakış ve davranışa etki eden en önemli konuların eksikliğinden oluşuyor. Yaratılış gayesini dahi bilmeyen gençler zor ve sıkıntılı durumlarda kurtuluşu intiharda görebiliyor!
Bu kısa alıntılardan intihar meselesi ile ilgili aslında birçok esas ortaya çıkıyor. İntihar olayları her geçen gün artıyor çünkü insanlar hayatlarından memnun değiller. Açıkçası hayatlarının nasıl olması gerektiğini dahi bilmiyorlar. Bunun için eğitimli, özgür, zengin ve mutlu olduğu söylenen toplumlarda en fazla intihar vakıaları görülüyor. Bu toplumlarda insanlar bazı zevkleri tadarak sınırsız ve bireysel hayatı “mutluluk” olarak tanımlıyorlar. Ancak hakikatlerle karşılaştıklarında hatalı bakış açısı ile baktıkları için intiharı tercih ediyorlar.
İntihar girişimlerinin belki de tamamının temelinde, insanın hatalı fikir ve mefhumlara sahip oluşları yatıyor. Başta gençler olmak üzere hayata geliş gayelerini akıl, duygu ve vakıa ile anlamayanlar kolaylıkla intihara teşebbüs ediyor. Alınan tedbirler basit ve yetersiz. İnsanın fıtratını, aklını, duygularını, bakış açısını, amellerini ve hedeflerini mükemmel düzenleyen vahyin inkâr edilmesi, çözümün önündeki en büyük engel olarak duruyor. Psikiyatri, psikoloji, bağımlılıklar, aile ve çevre faktörleri ve dahası ancak Allah’ın hükümleri ile anlaşılabilecek ve çözülebilecek hususlar. Bu yüzden fıtratı, aklı, duyguları vahiy ile anlayamayan bütün yaklaşımlar başarısızlıkla sonuçlanıyor.
Batılı psikologlar, eğitim bilimciler ve sosyologlar, zahmetli araştırmalar yaptıkları ve yoğun uğraşlar verdikleri halde insanın aklî ve nefsi vakıasına vâkıf olma yolunda en ufak bir sonuç dahi ortaya koyamadılar. Bu alanda sunulması mümkün olan en azami imkanları seferber ettilerse de başarısız oldular. Bu başarısızlıkları da gayet tabiidir; çünkü bu mesele, hakkında konuşan ve araştırma yapan bir insan olarak insan gücünü aşan bir meseledir. Yine bu başarısızlıkları, hem hayata bakış açısını insanın bizzat kendisinin belirlemesinin hem de varlık hedefi ile örtüşen sahih nizamı belirlemesinin insan gücünü aşan bir mesele olduğuna dair apaçık bir delil olarak ortaya çıkmıştır.
İnsanı yaratan Allah’tır ve gayesini belirleyecek olan da ancak O’dur. Nitekim Allah insana, hem doyurulmaya muhtaç birtakım uzvî ihtiyaçlar ve içgüdüler vermiştir hem de fıtratına ve tabiatına muvafık, aklını ikna edecek bir çözüm ile bunları doyuracak bir din inzal etmiştir. Bunun dışındaki tüm çözümler(!) ona sıkıntılı ve bedbaht bir hayattan başka bir şey vermez. İşte intiharların sebebi de bu hayattır.
Bunun için insan Rabbine yönelmeli ve tüm insanlığa hayat vaat eden İslâm’a sarılmalıdır. Bundan başka bir yol ve çözüm asla yoktur!
Ayrıca insana verilen can emanetinin haksız yere katledilmesi gibi insanın kendi nefsine kıyması da dinimizce “büyük bir günah” olarak hadislerde ifade edilmiş, insanların böylesi bir yola tevessül etmesinin önüne geçilmek istenmiştir.
“Kim kendisini bir dağın tepesinden atar da ölürse, cehennem ateşinde de ebedî olarak böyle (azap) görür. Kim zehir içerek kendisini öldürürse, cehennemde zehir kadehi elinde olduğu halde devamlı ceza çeker. Her kim kendini bir demir parçasıyla öldürürse, cehennem ateşi içerisinde sürekli olarak demiri karnına sokup duracaktır.” [Buhari, Müslim]
“Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem Medine’ye hicret edince Tufayl b. Amr da onun yanına (Medine’ye) hicret etti. Tufayl ile birlikte kavminden bir adam da hicret etmişti. Ama Medine’nin havası onlara iyi gelmemişti. Bu sebeple hastalandı ve sabırsızlık göstererek birkaç tane okunu alıp o oklarla parmak eklemlerini kesti. Bunun neticesinde ellerinden (yoğun bir şekilde) kan aktı ve sonunda (kan kaybından) öldü. Tufayl b. Amr onu rüyasında gördü. Rüyasında onun görünüşünün güzel olduğunu, bununla birlikte ellerinin üzerini kapatmış olduğunu gördü. Ona, ‘Aziz ve celil Rabbin sana ne yaptı?’, dedi. Adam, ‘Allah Nebisinin SallAllahu Aleyhi ve Sellem yanına hicretim sebebiyle günahlarımı bağışladı.’, dedi. Tufayl, ‘Neden ellerinin üstünü örtmüş olduğunu görüyorum?’, dedi. Bana dedi ki: ‘Bana senin bizzat vücudundan bozduğun şeylerini biz asla ıslah etmeyeceğiz.’ denildi. Tufayl rüyasını Rasulullah SallAllahu aleyhi ve Sellem’e anlatınca Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem), ‘Allah'ım, ellerine de mağfiret buyur!’ diye dua etti.”
Bir kimse de şayet küfrünü açık bir şekilde ilan etmez ve İslâm üzere kalarak intihar ederse Müslüman olarak ölmüştür, cenaze namazı kılınır ve Müslümanların kabristanlığına defnedilir. Aksi halde kâfir olarak ölmüş olur!
[يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اسْتَجٖيبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيٖيكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهٖ وَاَنَّـهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ] “Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal Suresi 24]