İllüzyonun Ardından Zillete Sürüklenenler
24 Temmuz 2025

İllüzyonun Ardından Zillete Sürüklenenler

Gazze bir imtihandır. Sadece Filistin halkı için değil; tüm İslâm beldelerindeki Müslümanlar, özellikle de yönetici konumundakiler için. Gazze’nin bağrında her gün masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılar öldürülürken; her bombanın altında göğe yükselen her çığlık, İslâm beldelerinin yöneticilerine birer hesap sorusudur. Ancak bu soruya verilen cevap yıllardır aynı: sessizlik, acziyet, korkaklık.

Bugün İslâm beldelerinin başında bulunan yöneticiler, ağızlarından düşürmedikleri “barış”, “istikrar” ve “diplomasi” gibi kelimelerle sadece kendi halklarını oyalamakla kalmıyor, aynı zamanda zalimlere alan açıyorlar. Gazze’de akan kana karşı sergiledikleri tavırlar, Batı'nın çizdiği sınırlara ve ABD’nin planlarına gösterilen sadakatin açık bir göstergesidir. Oysa Allah Subhanehu ve Teâlâ açıkça şöyle buyurmuştur:

“Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır...” [Mâide Suresi 51]

ABD ve Batı'ya gösterilen bu dostluk, ümmetin düşmanlarına verilen fiilî beyattır.

İslâm beldelerinin yöneticileri, hâlâ ABD’nin “yenilmez bir güç” olduğu zannıyla hareket ediyor. Onunla karşı karşıya gelmenin devletlerini tehlikeye atacağını sanıyorlar. Oysa ABD; içeriden çürümüş, ekonomik krizlerle boğuşan, askerî olarak da Vietnam’dan Irak’a, Afganistan’dan Somali’ye kadar her cephede hezimete uğramış bir devlettir. Askerî gücü teknolojiden ibarettir; morali tükenmiş, disiplini zayıflamış, halkı ise kendi yöneticilerine dahi güvenmeyen bir toplum hâline gelmiştir.

Buna rağmen İslâm beldelerinin yöneticileri, hâlâ Amerikan hegemonyasının bir illüzyon olmadığını sanıyor. “İllüzyon” diyoruz; çünkü onlar için diplomatik temaslar, uluslararası mahkemeler, BM kararları ve sözde insan hakları örgütlerinin açıklamaları hâlâ anlam taşıyor. Oysa bu yapılar, Batı'nın çıkarlarını koruyan birer vitrinden ibarettir; zulmü meşrulaştırmak için kurulmuş kurumlardır.

Gazze’de bir bebek kanlar içinde can verirken BM çıkar ve “Tarafları itidale çağırıyoruz” der. Hangi taraf? Kim saldırgan, kim mazlum? Dünya bunu bilmeyecek kadar kör mü? Hayır! Kör olan, bu coğrafyaların başındaki aciz yöneticilerdir. Zira ne Batı’nın ikiyüzlülüğünü görmek istiyorlar ne de kendi ellerindeki İslâmî çözümü hatırlamak.

Çünkü Allah’ın nizamı olan İslâm’ın hayata tatbiki, yani Hilâfet, onlara göre “realist” değildir. Ümmetin birliği, onlara göre “imkânsız bir hayal”dir. Cihad ise onların zihninde “terör” ile eşdeğer bir kavramdır. İşte bu yüzden onlar, ümmetin önünde birer engel hâline gelmiştir. Bu acizlik, sadece kendilerini değil; bütün ümmeti rehin almıştır. Oysa Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur:

“Nice az topluluklar vardır ki, Allah’ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir.” [Bakara Suresi 249]

Güç, sayıda ya da silahlarda değildir. Gerçek güç, Allah’a tevekkül etmek ve O’nun yolunda sebat etmektir. Zira Allah’ın yardımı, ancak O’na yardım edenleredir.

Bugün Gazze’nin yardımına koşacak güç, elbette vardır. Türkiye, Mısır, Pakistan, İran, Cezayir gibi İslâm beldeleri; milyonlarca askere, milyarlarca dolarlık savunma bütçelerine ve devasa silah sistemlerine sahiptir. Fakat bu güçler yalnızca ABD ve Batı’ya yaranmak, NATO’ya hizmet etmek ve iç siyaseti dizayn etmek için kullanılmaktadır. Gazze için değil, Kudüs için değil, Allah için değil!

Bu acizliği ortadan kaldıracak olan şey, acize tâbi olmayı reddetmekten geçer. Halklar, yöneticilerinin bu zilletini sürdürmelerine artık göz yummamalıdır. Müslümanlar, zilletle yönetilmeye razı olmamalıdır. Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen bir nesil yetişmelidir. Çünkü egemenlik yalnızca Allah’a aittir. Ve O şöyle buyurur:

“İzzet, yalnızca Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere aittir.” [Münafikun Suresi 8]

Gazze, yöneticilerin acizliğini açığa çıkarmış; ümmete bir kez daha sorumluluk yüklemiştir. Artık bir tercih yapılmalıdır:

Ya bu acizlik kabullenilecek ve zillet içinde bir hayat sürdürülecek; ya da bu zillet reddedilecek ve Allah’ın vaadine sadakatle izzet dolu bir gelecek inşa edilecektir.

Kudret, Allah’ındır. Galibiyet, O’nun yoluna sarılanlarındır. Amerika ve müttefikleri her ne kadar güçlü görünse de sonları yaklaşmaktadır. Çünkü bâtıl, hak karşısında kalıcı olamaz.

Yeter ki ümmet, başındaki acizlerin peşinden gitmeyi bıraksın ve Allah’ın davasına sarılsın. O zaman:

Allah’ın yardımı yakındır, zafer çok daha yakındır.

“Allah, dinine yardım edene mutlaka yardım eder.” [Hac Suresi 40]