İçinizde İsveç’e Had Bildirecek Bir Adam Yok Mu?
06 Temmuz 2023

İçinizde İsveç’e Had Bildirecek Bir Adam Yok Mu?

[اَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشٖيدٌ] ”İçinizde, aklı başında bir adam yok mu?” [Hûd Suresi 78]

Osmanlı İslam Devleti yıkılıp Hilâfet ilga edildikten sonra korumasız kalan İslam’ın değerlerine karşı saldırılar, aralıksız bir şekilde sürüyor. Gün geçmiyor ki yeni bir katliam haberi gelmesin! Gün geçmiyor ki yeni bir zulüm haberi gelmesin! Ve yine gün geçmiyor ki kutsallarımıza yönelik yeni bir saldırı haberi gelmesin!

İşte yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik yeni bir aşağılık saldırı daha… İslam beldelerindeki yöneticilerin icraat yerine aciz kınamaları eşliğinde İsveç’te yine Kur’an-ı Kerim yakıldı. Mübarek Kurban Bayramı’nın ilk gününde, İsveç’in başkenti Stockholm’de İsveç devletinin desteği ve koruması altında Irak asıllı Salwan Momika isimli bir kişi, Stockholm Camisi önünde polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yaktı.

Bu alçakça saldırı karşısında âdet olduğu üzere oturdukları koltuğun “hakkını”(!) veren başta Türkiye olmak üzere Irak, İran, Suudi Arabistan, Mısır, Afganistan, BAE, Lübnan, Ürdün gibi ülkelerin dışında Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Körfez İşbirliği Örgütü gibi kurumlar, Kur’an-ı Kerim sayfalarının yırtılarak yakılmasını, âdeta bir koro halinde “kınadı”.

Bu, İsveç’te Kur’an-ı Kerim’e yapılan ilk alçakça saldırı değil maalesef. İsveç, daha önce de buna benzer eylemlere sahne olmuştu. İsveç’in, aşırı sağcı görüşleriyle bilinen, Danimarka merkezli ırkçı “Stram Kurs (Sıkı Yön Partisi)” lideri, İslam düşmanı kâfir Rasmus Paludan, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği binası önünde Kur’an-ı Kerim yakmıştı. Bu saldırılara karşı da İslam beldelerindeki yöneticiler, hiçbir etkisi olmayan kınama mesajları yayınlamıştı. Ancak kâfir, kâfirliğini yapmaktan yine de vazgeçmedi.

Tıpkı Fransa’da “Charlie Hebdo” paçavrasının Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret içerikli karikatürler yayınlamasının ardından yöneticiler bugün yaptıkları gibi o gün de kınamışlardı. Kınadılar! Hatta “şiddetli” bir şekilde kınadılar! Öyle kınadılar ki bugün bir küstah kâfir daha çıktı ve İsveç’te Kur’an-ı Kerim’in sayfalarını yırtıp yaktı. Bakın, nasıl da işe yarıyor(!) değil mi, kınamak!

Kur’an-ı Kerim’e yapılan bu küstahça saldırı üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakılmasına göz yumanların emellerine ulaşamayacağını belirterek şunları söyledi: “Ancak İslam ve insanlık düşmanları, polis korumasında gerçekleştirdikleri provokasyonlarla bu iklime gölge düşürmeye çalışıyor. Bayramın ilk günü mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik İsveç’te yapılan alçak saldırı bunlardan biridir. Bu cürmü işleyenler kadar ‘fikir özgürlüğü’ kılıfı altında buna izin verenler, bu alçaklığa göz yumanlar da emellerine ulaşamayacaktır… Terör örgütleriyle ve İslam düşmanlarıyla kararlı mücadele edilinceye kadar tepkimizi en güçlü şekilde ortaya koyacağız. Müslümanların kutsallarına hakaret etmenin düşünce hürriyeti olmadığını, Batılı kibir abidelerine eninde sonunda öğreteceğiz.”

“Öğreteceğiz!” diyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce de İslam düşmanı kâfir Rasmus Paludan’ın Kur’an-ı Kerimi yakması üzerine Stockholm’ün NATO üyelik başvurusuna destek verilmeyeceğini söyleyerek “İsveç yönetimi hak ve özgürlüklere bu kadar saygılıysanız önce Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Müslümanların dinî inancına saygı göstereceksiniz.” demişti. İşte maalesef icraat yerine yapılan aciz kınama ve verilen cılız tepkiler, bu tür aşağılık saldırıları bir türlü durduramıyor.

Hâlbuki yapılması gereken; -İsveç özelinde- İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmemek, oradaki Türkiye büyükelçisini geri çağırmak, Ankara’daki İsveç büyükelçisinin ise dönüş biletini eline vermek olmalıydı. Aynı şekilde ABD’lisi, İngiliz’i, Fransız’ı ve Müslümanların kutsallarına saldıran devletlerin tamamının büyükelçilerinin biletlerinin kesilmesi de genel olarak alınacak tavırların başında gelmelidir. İşte Kur’an’a değer vermek ve O’nu sahiplenmek en öncelikli olarak böyle bir tepki vermeyi gerektirirdi, salt kınamayı değil!

Bununla beraber Kur’an’a değer vermek, O’nu hakkıyla sahiplenmek, O’na karşı samimi olmak; Kur’an-ı Kerim’in içindekilerle amel etmek ve Kur’an-ı tatbik mevkiine getirmektir. İşte Kur’an’a sahip çıkmak, O’na değer vermek ve O’na karşı samimi olmak bunu gerektirir.

Ancak bugün, sömürgeci kâfir devletlere ve aşağılık İslam düşmanı siyasi ve vatandaşlarına bu cesareti veren; İslam ümmetinin başındaki yöneticilerin İslam’ın emanetlerini korumadaki aciz ve korkak tutumlarıdır. Aynı şekilde yöneticilerin, Kur’an’a ve İslam’a sırt dönüp demokrasiyi sahiplenmeleri, kapitalist demokratik laik sistem ile hükmetmeleridir. Bilinmelidir ki, demokrasi ile İslam’a, Kur’an’a ve Müslümanlara asla ve kat’a sahip çıkılamaz!

Hâlbuki bugün, dünyada halkı Müslüman 57 belde var. Bunların başındaki 57 devlet başkanının hepsini bir araya getirsen, bir Fatih etmez, bir Kanuni etmez, bir Selahaddin etmez, bir Abdülhamid etmez! Hatta bir “mehteran takımı” ve “bir yeniçeri üniforması” bile etmez. Hatırlayınız; bir zamanlar, temsil ettiği İslam ordusunun kendisini görmedikleri halde sesini duyduklarında bile kâfirlerin kalplerine korku salan bir mehteran takımı vardı. Bir fermanıyla dünyaya nizam veren halifelerimiz vardı. Aynı şekilde, kendisinden yardım istenmesine karşılık gönderdiği iki kişilik yeniçeri kıyafetiyle düşmanı ardına bakmadan geldikleri yere geri döndüren itibar ve imajı vardı.

Fakat şimdi roller değişti. Yöneticilere zillet isabet etti. Harekete geçmek yerine yatalak bir hasta misali oturmayı tercih ettiler.

Hâlbuki bu yöneticiler icra makamında değiller mi?

Ordularıyla, savunma sanayileriyle, İHA ve SİHA’larla övünen “süper” yöneticiler nerede?

Görüyoruz ki; İslâm’ın muhafızı, kalkanı Hilâfet olmadığı için sahipsiz bir ev misali İslâm’ın tüm kutsallarına küstahça ve pervasızca saldırılıyor.

Biliyoruz ki; bu saldırılar, bunlara son noktayı koyacak, kâfirlere had bildirecek bir devletimiz ve yöneticilerimiz olmadığı sürece de devam edecektir!