Hilâfet Ümmetin Projesi ve Özlemidir!
28 Temmuz 2020

Hilâfet Ümmetin Projesi ve Özlemidir!

Ayasofya’nın Danıştay kararıyla “ibadet”e açılması, özelde Müslüman Türkiye halkı ve genelde tüm İslâm ümmeti tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Bu sevinç gösterdi ki, Müslümanların nefislerindeki İslâmi değerler hâlâ canlıdır. Bunu tüm dünya gördü. Hatta bunu görmek istemeyenler dahi gördü. Cumhuriyet’le unutturulmaya çalışılan Müslüman halkın izzetli geçmişi bir kez daha gün yüzüne çıktı. Unutturulmaya ya da sulandırılmaya ve içi boşaltılmaya çalışılan tüm İslâm ümmetinin siyasi liderliği olan Hilâfet yeniden gündeme geldi. Hatta “Bayrak burada indi, yeniden buradan yükselecek” şeklindeki özlem yüz binlerce Müslümanın haykırışı hâlini aldı. Çünkü Ayasofya sadece bir cami değil, Müslümanların zihninde, kâfir Doğu Roma’nın yıkılışı, yeni bir çağın ve İslâm Devleti’nin Viyana kapılarına uzanma sürecinin başlangıcı olarak yer etmiştir. Çünkü Ayasofya Müslüman halkın İslâmi hayat özlemi, fetih ruhu, İslâmi ümmetin geçmişteki izzeti demekti.

Fakat Hilâfet tartışmaları, Müslüman Türkiye halkındaki diriliği canlılığı gören ve İslâm’a kinlerini kusan malum Kemalist çevrelerle, “Hilâfet olursa devlet yönetimine karışmayan papalık gibi Ruhani bir liderlik olmalıdır”, “Hilâfet günümüz şartlarıyla bağdaşmaz, gerçekleşmesi mümkün değil” diyen müptezel kimseler arasında tiksindirme ya da sulandırma faaliyetine dönüştü. İktidar kanadından da -gerçek inancı mıdır yoksa başka endişe ya da telaşla mı söyledi bilinmez-, korkakça bir tavırla “Cumhuriyet gözbebeğimizdir” açıklaması geldi. Aynı korkak tavrı 15 Temmuz sonrasında da görmüştük ki; ezanlar, salalarla sokaklara dökülüp canı pahasına askerî darbe girişimine “dur!” diyen Müslüman halkın değerleri hiçe sayılarak, Kemalistlerle kol kola, “Yenikapı Ruhu” gibi içi boş, zorlama söylemlerle “Demokrasi ve Cumhuriyet havarisi” kesilmişlerdi. Dolayısıyla iktidar ve avenesinin tavrı şaşırtıcı değildir.

Hilâfet’in ruhani bir liderlik olmasını savunan müptezeller, Müslüman halkın Hilâfet özlemini küçümsemek ve bu özlemden vazgeçirmek için, Hilâfet’i “sayıları 35-40 kişiyi geçmeyen, falanca devletin arkasında olduğu marjinal bir grubun hayali” olarak lanse etme derdine düştüler ki, Hilâfet fikri ve bu fikri savunanlar, bu yola hayatlarını revan edenler itibarsızlaşsın da bu fikir daha fazla taraftar toplamasın, gündemden düşsün, savunulası bir fikir olmaktan uzaklaştırılsın.

يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ

“Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır. Müşrikler istemese de O dini (İslâm'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” [Tevbe 32-33]

Kıymetli okuyucular, değerli Müslümanlar!

Bu karalamalara bu ayet-i kerimeler ışığında bakıldığında, bunların beyhude çabalar olduğu aşikârdır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teâlâ bizlere bu karalamaları asırlar önce haber vermiştir ki, bu imanımızı takviye edici bir unsur olmalıdır. Allah Subhanehu ve Teâlâ bir başka ayet-i kerime de şöyle buyuruyor:

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَۙ لِيَم۪يزَ اللّٰهُ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَب۪يثَ بَعْضَهُ عَلٰى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَم۪يعاً فَيَجْعَلَهُ ف۪ي جَهَنَّمَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟

“Küfre sapanlar mallarını Allah'ın yolundan alıkoymak için harcarlar. Daha da harcayacaklardır. Sonra pişman olacaklar ve yenilgiye uğrayacaklar. Kâfir olanlar cehennemde toplanacaklardır! Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” [Enfal 36-37]

Yine Hilâfet Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın apaçık vaadidir:

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـٔاًۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“Allah, içinizden iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapan kimselere vaad etti ki, kendilerinden öncekilere verdiği gibi onlara da yeryüzünde iktidar verecek, onlar için hoşnutluğuna vesile kıldığı dinlerinin yerleşip yayılmasını sağlayacak, şu andaki korkularını güvenliğe çevirecektir; çünkü onlar Bana hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk etmektedirler. Bütün bunlardan sonra kim inkâra saparsa yoldan çıkmış kimseler işte bunlardır.” [Nur 55]

Geriye bir tek şey kalıyor kardeşlerim! O da, İslâm ümmetinin siyasi liderliğini ifade eden Râşidî Hilâfet hakkında İslâm akidesi çerçevesinde tam bir uyanıklığa ve bilince sahip olmak. Nasıl ki namaz kılmak için namaz hükümlerini bilmemiz gerekiyorsa Hilâfet'in kurulması yolunda çalışmak için de, “Hilâfet nedir/ne değildir” konusunda da sağlıklı bir bilince sahip olmaktan Allah katında sorumluyuz. Zira Hilâfet, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın hükümlerinin yeryüzünde geçerli olmasını sağlayacak olan İslâm’ın tatbik metodudur. Râşidî Hilâfet, ümmetin siyasi liderliği ve İslâm’ın ancak kendisiyle hayat bulacağı farzların tacı olduğuna göre, kötürüm bakışlı müptezellerin boş sözlerine bakmadan, başımızdaki yöneticilerin gösteremediği dik duruşu sergilemek kulluğumuzun yani Rabbimiz Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya itaatimizin gereğidir.

Hilâfet fikrini küçümseyen müptezel kimselere diyeceğimiz şudur ki: Hüsrana uğrayacaksınız!

___

#HilafetHayalDeğil