Modern dünyada çok popüler olan, ancak fiili vakıada pek gerçekliği olmayan mugalatalı/demagojik cümlelerden bir tanesi de şudur: “Meseleleri ele alırken; dinî, siyasi, milli vs. kimliğini yani dünya görüşünü bir tarafa bırakacak, meselelere öyle yaklaşacaksın.” Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? Ne kadar cazip, ne kadar evrensel(!) duruyor değil mi? Hele ki bu cümlenin sonuna “pozitif bilim bunu gerektiriyor” diye bir not da düştünüz mü tadından yenmez, zehrinden geçilmez şahane usturuplu bir cümle olur!
Hakikat, ortaya konan fikrin, işaret ettiği vakıaya/olguya/duruma/konuya mutabık ve muvafık olmasıdır. Bir fikir teoride/tasavvurda harika duruyor olabilir ancak işaret ettiği şeyin vakıaya uygunluğu dahası vakıada hiçbir şekilde karşılığı yoksa, o fikir sadece teorik bir iddia yahut da bomboş bir laf-ı güzaftır. Yukarıdaki sözün hakikat/gerçek olmadığını buyurunuz vakıada test edelim. Bakalım kişi dünya görüşünü/hayata bakış açısını bir tarafa bırakarak meseleleri ele alıyor mu daha da ilerisi alabiliyor mu?
Mesela; tarih yaparken, tarih konuşurken bakış açısı bir tarafa bırakılabilir mi?
Tarihi salt “kronoloji” olarak görenler de dâhil tarih, bakış açısı bir tarafa bırakılarak yapılamaz da konuşulamaz da. Kimse de zaten ne öyle yapıyor ne de konuşuyor. Örneğin; Batı yanlısı, seküler bir insanın tarihe bakmasıyla İslâm’ı düşüncelerine referans alan bir Müslümanın tarihe bakması asla bir olmaz. Batı yanlılarına göre Hilâfet’i ilga edenler kahraman; onlara karşı çıkanlar haindir. Şimdi söyler misiniz; bu bakış açılarından sıyrılıp “3 Mart 1924’te Hilâfet ilga edildi” şeklinde ortaya kronolojiden başka ne koyabilirsiniz? Hiçbir şey! E tarih de öteden bugüne salt “fi tarihinde şu, fi tarihinde bu oldu” demekten ibaret olmadığına göre, bakış açıları bir tarafa bırakılarak hiçbir şekilde tarih yapılamaz. Kimin kahraman, kimin hain olduğunu kronoloji değil bakış açısı/dünya görüşü belirliyor. İslâm’a göre Hilâfet’i kaldıranlar haindir; Allah ve Müslüman düşmanıdır ama ötekilere göre başka bir şeydir. Şeyh Said, kime göre, neye göre kahraman ve haindir mesela? İslâm’a ve Müslümanlara göre kahraman ama ötekilere göre haindir. İkisi de doğrudur iki bakış açısı sahiplerince. Burada mesele, hangi bakış açısının hak/gerçek hangisinin batıl/yalan olduğu meselesidir.
Bilim yaparken bakış açısı bir tarafa bırakılabilir mi?
Bırakın tarihi, bilim yapılırken dahi kimsenin bir şeyi bir yere bıraktığı yok. Söyler misiniz Allah aşkına; inkârcılığı esas alan Batı bilimi ile “her şeyin yaratıcısı Allah’tır” diyen Müslümanların ilme yaklaşımları aynı olabilir mi? “Evrensel değer” diye yaratıcıyı inkâr etmeyi, yaratıcıyı işlere karıştırmamayı/laikliği esas alan bir bilim adamı ile bir Müslümanın meselelere yaklaşımları bir olabilir mi? Biri insan, hayat, kâinata bakıyor evrimi görüyor, öteki bunlara bakıp yaratıcıyı/Allah’ı görüyor. Bilim, hevasını ilah edinenlerle, Allah’ı ilah edinenlerin elinde aynı işlevi görür mü? Yüzde sonsuz kesinlikle aynı işlevi görmez!
Olay ve olgular yalnız başına ele alındıklarında sadece ne oldukları/isimlendirilmeleri söz konusu olmuş olur. Ama iş bunları anlamlandırmak, yorumlamak dahası değerlendirmek olunca işte orda bakış açısı devreye girer. Bakış açısı süzgecinden geçirilmeden bunların hiçbiri yapılamaz. Yapılmıyor da zaten! Her ne kadar bugünlerde gündemde olan Üstün Dökmen Beyefendi, “psikologlar hastalarına bakınca dini, siyasi, milli simgelerden uzak durmalılar bilim bunu gerektirir” dese de “başörtülü psikolog olmaz” bağlamında, bu da belirli bir bakış açısıyla söylenmiş bir sözdür. Yahu bakış açısına göre insanların ettiği yemin bile farklı. Yani insan birini temin ederken dahi sahip olduğu bakış açısına göre ediyor. Neyi nereye bırakıyoruz!
Müslümanlar özellikle Batı’nın ve onlardan etkilenen yerlilerin(!) cafcaflı demagojik sözlerine karşı temkinli olmalıdırlar. Bazı sözler kulağa hoş gelseler de esasında boşturlar ve de çok çok zararlıdırlar. Müslümanlar aldatıcı ve ayartıcı sözlerin tehlikesinden ancak İslâm’ı tek bakış açısı edindikleri, aydın düşünmeyi de elden bırakmadıkları zaman korunabilirler.
Velhasıl, hiçbir şey hiçbir tarafa bırakılamaz. Her şey belirli bir bakış açısıyla bir yerden alınır bir yere konulur, vesselam…