Son zamanların önemli gündem maddelerinden biri de hiç şüphesiz Barzani’nin aldığı ve üzerinde ısrar ettiği referandum kararı. Bu konu birçok ülkenin gündeminde yer alırken Türkiye’de de ilk sırada yer alıyor. Medyadan siyasete, STK’lardan aydınlara ve yöneticisinden vatandaşına kadar bu konuyla iç içeyiz ve olmalıyız da zaten. Ancak meseleyi sırf siyasi durumlar, milli menfaatler ve konjonktür eksenli düşünmek ve konuşmak yıllar sonra bile olsa bir gün karşımıza çıkar ve bir şamar gibi suratımıza iner. Onun için Müslümanların meseleye İslâmî zaviyeden bakması lazım.
Pek çok gazeteci ve yazar bu konuyu değerlendirip
kimileri bu işin arkasında ABD olduğunu, kimileri daha geniş ifadelerle
Siyonist işi olduğunu söyleyip hükümete tam destek verdiğini hatta Türkiye’nin
bölgeye askeri operasyon yapması gerektiğini söyledi. Yani özetle bazı Kürt
milliyetçisi çevreler müstesna hep bir ağızdan Barzani’nin referandum kararına
topyekûn karşıyız! Mezkûr müstesnaların görüşlerinin milli duygulardan ve
fikirlerden kaynaklandığı açıktır. Üzülerek söyleyeyim, referanduma karşı
olanların da milli duygu ve fikirlerden hâli olduğunu söylemek zor. Az önce
dediğim gibi meseleye doğru zaviyeden bakmadıktan sonra sonuç olarak doğru
görüşte olmanız bir anlam ifade etmiyor.
Tabi bu meselenin çok farklı yönleri var. Bu
meseleye İslâmi bakış konusunu birkaç gün önce sitemizde yayınlanan makalesinde
Sayın Aydın Usalp güzelce anlatmış, tavsiye ederim. Onun için ben konunun başka
bir boyutunu gözler önüne sermek istedim bu makalede. O da şu ki, iktidarın
referandum kararına karşı olup bunun için uyarılar yapması ve söylemden öte
eylem boyutunda adımlar atacağının sinyalini vermesinin sebebi nedir? Aydın
Bey’in de ifade ettiği gibi İslâm’a göre ulus devletlerin kurulması yanlıştır
ancak bu yanlışın karşısında olmak hak için hakkın yanında olmayı gerektirir
yoksa hakkı söyleyip batılı kastetmiş oluruz. Kelli, felli Erdoğancı yazarlara
şunu sormak isterim, iktidarın bu yanlışa karşı olması hak için mi yoksa
müttefiki ABD şimdilik Kürdistan’ın bağımsız bir devlet olmasını istemediği
için midir?
Önce şuna açıklık getireyim, evet Irak’ı üçe bölmek
isteyen esasta ABD’dir ancak şuanda resmi olarak bunun olmasını istememektedir.
Zira Irak’ı fiili olarak zaten üç devlet gibi merkeze pamuk ipliğiyle bağlı bir
federal anayasa ve düzen kuran ABD’dir. İstediği her an bunu resmileştirme
noktasında olup buna şimdilik muktedirdir. Makalemin konusu bu değil ama
yukarıdaki sorumun anlaşılması ve kabul görmesi için biraz açmak gerekiyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim, Barzani ailesi üç kuşaktır sadık bir İngiliz
ajanıdır. Dolayısıyla bu işin arkasında ABD değil uzun bacaklı İngilizler var.
Konjonktürel olarak uygun olmamasına rağmen ABD’nin Katar krizinde elde ettiği
üstünlüğe bir hamle olarak bu kozlarını kullanmak istemişlerdir. ABD’nin Katar
konusunda küçük bir geri adım atmasıyla şimdilik bu referandum konusu rafa
kaldırılacaktır, İngiliz siyaseti bu.
Gelelim asli konumuza; dediğimiz gibi İslâm Kürt
devleti dâhil küfür kanunlarını uygulayan ulus devletlerin varlığını haram kıldığı
gibi yenilerinin kurulmasını da haram kılmıştır. İster Türk devleti olsun ister
Arap İslâm coğrafyasındaki devletlerin tamamı gayri meşrudur. Bu ister silah
zoruyla olsun ister referandum, isterse de kâfirlerin bize bağışlamasıyla! fark
etmez. Onun için biz İslâm beldelerinde eskilerine olduğu gibi yeni ulus
devletlerin kurulmasına da karşıyız. Ama bu meseleye başka hesaplardan dolayı
karşı olanlardan da beriyiz. Sözü getirmek istediğim yere geleyim. Eğer iktidar
bu yeni ulus devletin kurulmasına hak için karşı olmuş olsaydı aynısını Sudan
bölünürken de yapardı. Bilakis o dönem Erdoğan’ın başında bulunduğu iktidar
Ömer el Beşir’in yanında durup referanduma destek olmuş ve ABD öncülüğünde
Sudan güney ve kuzey olmak üzere ikiye bölünmüştü. Bu bağımsız Kürdistan
referandumu ve Türkiye’nin konuya yaklaşımı belli olunca hemen aklıma Sudanla
alakalı bir anekdot gelmişti paylaşmak isterim. O dönem referandum gündem
olunca haber sunumcusu Sayın Ersoy Dede Köklü Değişim Dergisi’nin konuya
ilişkin görüşlerini almak için haber bülteninde canlı telefon bağlantısı
yapmıştı. Dergimizi temsilen Dede’ye konuşan Sayın Hakkı Eren konuyu iki yönlü
değerlendirip “yarın Türkiye’de birtakım
çevrelerin de böyle bir hak talebinde bulunup meşruiyet oluşturmalarına imkan
sağlıyor” demişti, Sudan’ın bölünmesi konusunda. Bugün alınan referandum
kararı Türkiye’de değil ama Türkiye’nin de içinde bulunduğu tüm bölgeyi
etkileyeceği açıktır. İslâm haram kıldığı için olsa tüm İslâm Beldelerinin
bölünmesine karşı olmamız lazım. Ayrıca öyle olmuş olsaydı Erdoğan’ın ABD’nin
fiili olarak bölüp henüz resmileştirmediği şu anki duruma da karşı olması
gerekirdi. Bilakis referandum kararından evvel fiili bu durumu kabul edip
bayraklarını açan ve Barzani ile güzel anlaşan da yine Türkiye değil mi?
Geliniz, Irak’ın bölünmesine Musul ve Kerkük’ten
dolayı değil İslâmî bir hüküm olduğu için karşı duralım. Geliniz, milliyetçi
duygular ve maddi menfaatler için değil hak için hakkın yanında olalım.
Geliniz, birtakım kâfir ülkelerin politikalarının gereği olarak değil kendi
siyasetimiz, kendi liderliğimiz ve dünyaya taşıyacağımız kendi mesajımız için
karşı olalım.
@m_muratsavas