Gün, Küllerinden Doğma Günüdür
08 Mayıs 2025

Gün, Küllerinden Doğma Günüdür

Bir gün Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, sahabe efendilerimizle beraberken, onlara kendisinden sonraki süreçte “yerin altının mı, yoksa yerin üstünün mü daha hayırlı olduğunu” sordu. Sahabe efendilerimiz, âdetleri üzere konu hakkında bilgi sahibi olsalar da, “Allah ve Rasulü daha iyi bilir.” diye cevap verdiler. Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

“Yöneticileriniz adil ve hayırlı, zenginleriniz cömert, işleriniz de istişareyle yürütülürse yerin üstü, yerin altından daha hayırlı olur.”

Bu durum, son yüzyıla kadar Müslümanlar için geçerliydi. Çünkü Müslümanlar, İslâm’ın ilkelerine sahip çıkarak, İslâm’ın yönetimi altında, Hilâfet’in gölgesinde izzeti, şerefi ve onuru tarihin her döneminde iliklerine kadar yaşadılar.

Râşidî Halifelerin ilki Ebubekir RadiyAllahu Anh’dan, son halifemiz Abdülhamid Han’a kadar, iftihar edeceğimiz o kadar çok örneğimiz var ki; hangisini yazalım, hangisini anlatalım?

Ebubekir RadiyAllahu Anh’ın, en zor zamanlarda ümmeti bir arada tutan sadakati,

Ömer RadiyAllahu Anh’ın düşmanlarını bile hayran bırakan adaleti,

Osman RadiyAllahu Anh’ın malını Allah yolunda harcarken gösterdiği edebi,

Ali RadiyAllahu Anh’ın meydanlarda sergilediği cesareti,

Ömer bin Abdülaziz RadiyAllahu Anh’ın zekât verilecek kimse bulunmayan adalet dolu günleri,

Fatih Sultan Mehmet’in Bizans’ı fethedip İstanbul’u bizlere miras bırakması,

Abdülhamid Han’ın, “Filistin’den bir karış toprak vermektense vücudumun lime lime doğranmasını yeğlerim.” diyerek gösterdiği dirayeti...

Hangisini anlatalım?

Yaşadığımız asırda, ümmetin koruyucu kalkanı olan Hilâfet’in yokluğu; zilleti, aşağılanmışlığı, sömürüyü ve katliamları iliklerimize kadar hissettiriyor. Ve biz, yerin altının üstünden hayırlı olduğu günleri yaşıyoruz.

Bir avuç kapitalistin sahip olduğu servet, milyonların kazancından fazla...

Gençlerimiz uyuşturucu ve fuhşiyat bataklığında debeleniyor...

Aileler Batılı sözleşmelere peşkeş çekiliyor...

Bir damla kanı Kâbe’den daha mukaddes olan milyonlarca Müslüman katlediliyor...

Bu asırda insanlar –özellikle Müslümanlar– ulus devlet sınırları ve uluslararası sözleşmelerin esaretinde, “milliyetçilik”, “lâiklik” ve “demokrasi” gibi süslü kavramların tutsağı hâlindedir.

Bugün dünyada, gelir seviyesi veya akademik kariyeri ne olursa olsun, insanlar huzur, istikrar ve güven boşluğunun getirdiği bir mutsuzluk içindedir.

Modern anlayış, mutluluğu daha fazlasına sahip olmakla ve değişik hazlar elde etmekle mümkün sanıyor. Bu anlayış, insanı yaratılış kodlarından uzaklaştırmış, Âlemlerin Rabbi olan Allah ile bağını koparmıştır. İşte bu, mutsuzluğun asıl sebebidir.

Dünyada yaşanan kaotik durumlar bu makalenin sınırlarını aşacak kadar çoktur. Ancak bizim amacımız, sorunları konuşup çözüm üretmeyen, akıllarını kiraya vermiş kimseler gibi davranmak değildir. Amacımız, kalıcı ve etkin bir çözüm ortaya koymaktır.

Ve artık vakti gelmiştir.

Çünkü bu çözüm, Allah Azze ve Celle’nin vaadi ve Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Râşidî Hilâfet Devleti’dir.

Huzurun, güvenin, istikrarın ve dahası mutluluğun yegâne kaynağı olan bu çözüm için çalışmak öncelikle meydanlarda başlar.

Sosyalizmin ve kapitalizmin tükettiği insanlığı uyandırmak; içinde bulundukları kaotik hâlin farkına varmalarını sağlamak; çözüm olarak da, âlemlerin Rabbi’ne kulluk ederek O’nun indirdiği şeriatın tatbiki için yaşamaları gerektiğini anlatmak gerekir. Ve bunu da, kınayıcının kınamasından korkmadan, zâlimin zulmüne aldırmadan, peygamberane bir duruş ile haykırmakla başlatmalıyız.

Çakalların hüküm sürdüğü meydanlar, kurtların gelişiyle dağılacaktır.

İbrahimî yüreklerin meydanlarda haykırışı, kâfirlerin ve yerli işbirlikçilerin uykularını kaçıracaktır.

O hâlde, ey Müslümanlar!

Haydi, hep birlikte yeniden İslâm’ın zaferi için meydanlarda Hakkı haykıralım!

İslâm’ın hâkimiyeti için gecemizi gündüzümüze katalım.

Bugün yerin üstünde oluşan her türlü zulmü bertaraf etmek, adaleti ve Hakk’ı hâkim kılmak için çalışalım.

Çalışalım ki sahipsiz bırakılmış Müslüman kardeşlerimiz üzerindeki zulüm son bulsun.

Çalışalım ki Gazze’de, Doğu Türkistan’da ve diğer İslâm beldelerinde akan kanlar dursun, gözyaşları dinsin.

Çalışalım ki kâfirlerden, zalimlerden ve fasıklardan yaptıklarının hesabı sorulsun.

Çalışalım ki dünya bugün Müslümanlara dar geldiği gibi, dengeler değişsin ve kâfirler için dünya dar gelsin!

İslâm şeriatının hâkim olduğu bir düzende;

İlim cahillerin değil, âlimlerin elinde olur.

Mal cimrilerin değil, cömertlerin elinde olur.

Kılıç korkakların değil, yiğitlerin ellerinde olur.

Böyle bir düzende insanlık eman içinde yaşar ve yerin üstü, yerin altından hayırlı olur.

Haydi ey Müslümanlar!

Yerin üstünü, yerin altından daha hayırlı hâle getirmek için çalışalım.

[وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۚ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ] “De ki: ‘Çalışın! Yaptıklarınızı Allah da, Rasulü de, mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da görüneni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O da size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.’” [Tevbe Suresi 105]