Türkiye, son bir yıldır Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılı olan 29 Ekim 2023 tarihine odaklanmış durumdaydı. Geçen yılın 29 Ekim kutlamalarından bu yana ülke çapında, başarı olarak görülen her husus ve gerçekleştirilmek istenen her hedef, Cumhuriyetin 100. yılı ile ilişkilendirilerek bu kutlamaların halk nezdinde zemini oluşturulmaya çalışıldı. Devlet televizyonu TRT, bütün kanallarıyla bu kutlamalara hazırlanarak Cumhuriyet Bayramı adına özel programlar hazırladı. Ancak Yahudi varlığının Filistin’de savunmasız sivillere başlattığı katliamlar sebebiyle TRT, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını ertelediğini ilan etti.
Filistin’de, anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kaldığı böylesi bir vahşet karşısında TRT’nin almış olduğu bu karar bile laik Kemalist çevreleri harekete geçirmeye yetti. Onlara göre; Yahudi varlığının Gazze’deki katliamları, AKP’nin zaten kutlamak istemediği Cumhuriyetin 100. yılı etkinliklerinin TRT tarafından ertelenmesi için bir bahane olmuştur.
Halbuki bu olaylar yaşanmasaydı AKP, Kemalistleri kıskandıracak türden kutlamalara imza atacaktı. Çünkü hem yaklaşan yerel seçimler öncesi Millet İttifakı’nın dağılması ve hem de CHP’de yaşanan iç çekişmeler, AKP’nin bakışlarını bu kesimin seçmenine çevirmesine neden olmuştur. Ayrıca yeniden ısıtılan anayasa değişikliği ile ilgili gündem doğrultusunda, meclis aritmetiğine göre olası bir referandumda da yine bu kesimin oylarına ihtiyaç duyacak olan AKP, onlara şirin gözükmek adına çok görkemli kutlamalar hedeflemekteydi.
Güya Filistin’e destek amacıyla alınmış bu kararla AKP Hükümeti bir Cezayir kadar bile olamamıştır. Çünkü Cezayir Cumhurbaşkanlığı, yurt dışı temsilciliklerinde düzenlenecek 69. Kurtuluş Savaşı etkinliklerini Yahudi varlığının Filistin’de gerçekleştirdiği vahşet nedeniyle iptal etmiştir. Yapılan yazılı açıklamada, Yahudi varlığının Gazze'ye yönelik devam eden saldırılarına dikkat çekilerek, söz konusu kararın -AKP Hükümeti gibi tarafsız kalmak yerine- Filistin halkıyla dayanışma amacıyla alındığına vurgu yapılmıştır.
Şayet Yahudi varlığının Gazze’de gerçekleştirdiği vahşet yaşanmamış olsaydı; 19 Eylül 2023 New York Türkevi Erdoğan-Netanyahu buluşması sonrası "İsrail" merkezli Kanal 12, Erdoğan'ın, mümkün olan en kısa sürede Kudüs'e bir ziyaret düzenleyeceğini ve bu ziyaret esnasında Cumhuriyet'in 100. yılında Mescid-i Aksa'da namaz kılmak istediğini haberleştirmişti. "Cumhuriyetin 100. Yılı münasebetiyle Mescid-i Aksa'yı ziyaret" düşüncesi bile açıkça, işgali meşrulaştıran ve laik cumhuriyet rejiminin, Yahudi varlığının teminatı olduğunu bir kez daha teyit eden "normalleşme" adımlarından biri olacaktı.
Şimdi ise 28 Ekim’de AK Parti, “Büyük Filistin Mitingi” tertipliyor. "Başkomutan" sıfatıyla icra makamında olup Yahudi varlığı "İsrail"i haritadan silmek üzere orduları harekete geçirmesi gereken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, -ittifak ortaklarıyla "toplu kınama töreni" yaparak Müslüman halkımıza mal olmuş- "Ordular Aksa'ya!”, “Mehmetçik Gazze'ye!" talebini unutturma ya da saptırma çabası, ancak acizliğin ve Yahudi varlığına desteğin bir başka şeklidir.
Peki, bu kadar gürültü koparılan 100. yıl etkinlikleriyle kutlanacak olan nedir?
Mesela; Cumhuriyetin, 16 Mayıs 1916 tarihli Osmanlı İslam Devleti’nin parçalanmasını öngören İngiliz-Fransız ortak yapımı Sykes-Picot sınırlarının “Misak-ı Milli” kabul edilip onu korumak üzere var edilen bir oldu-bitti olması mıdır? Yoksa Hilâfet enkazı üzerine kurulan bu rejimin ordusunun dış tehditlerden çok içeriye dönük dizayn edilmesi ve rejimi, kendi halkından korumaya programlanması mıdır?
Ya da tüm İslam mirasının reddedilmesi ve bundan kurtulmak için “ilke ve inkılaplar” adı altında bugün bile Müslümanların üzerinde etkisini sürdüren zulümler midir? İslami yönetime ait belge ve bilgileri ortadan kaldırarak bütün tarihî gerçekleri çarpıtmak ve sonra da İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olan oryantalistler üzerinden yeni bir tarih oluşturarak bunu uyduruk cumhuriyet tarihi ile destekleyip insanlara yutturmaya çalışmak mıdır?
Ceddimiz Kurtuluş Savaşı’nı, laik bir cumhuriyet ve sözde bir bağımsızlık elde etmek için vermemiş, bilakis Hilâfet’i korumak için vermiştir. Bu gerçek, Birinci Meclis’in açılışında Mustafa Kemal’in sözleri ile sabittir. Halk, Mustafa Kemal’in bu sözlerine inanarak Hilâfet’i kurtarmak amacıyla ve kandırıldıklarının farkında olmadan onu lider kabul etmiş ve bu uğurda her şeyini ortaya koymuştur. Ancak bu büyük fedakarlıkların ardından Müslümanlar, hiç bilmedikleri, daha önce duymadıkları cumhuriyetin kurulmasına ve ardından da "halifeliğin hükûmet, Cumhuriyet, yani TBMM'nin anlam ve kavramı içinde zaten saklı olduğu" yalanı ile Hilâfet’in kaldırılmasına tanık olmuşlardır.
Müslüman Türkiye halkı, kendisine ve bir parçası olduğu İslami ümmete zilletten başka bir şey getirmeyen bir cumhuriyetle övünemez. Çünkü bu yüzyıl, Hilâfet’in ardından İslam ümmeti üzerinde canların katledilip malların yağmalandığı, kanın ve gözyaşının hiç durmadığı ve nesillerin heder olduğu karanlık bir yüzyıldır.
O yüzden; gelin, bu yüzyılı “İslam'ın Yüzyılı” yapalım ve Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ve Rasulü’nün bizi, bize hayat verecek olan şeye davetine icabet edip tüm gayretimizle bunun için çalışalım.
[يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ] “Ey iman edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene çağırdığında ona icabet edin ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal Suresi 24]