Fırtına Öncesi Salgın
15 Nisan 2020

Fırtına Öncesi Salgın

Dünya ekonomisi resesyon ile kriz arasında gidip geliyor. Fırtınanın kopacağı yıllar önce istatistiklerin çizdiği düzensiz tablolar ile belirlenmişti. İşi takip edenler “2020”yi işaret ediyordu. Kapitalist iktisat nizamın müzmin hastalığı ekonomik kriz, koronavirüs pandemisi eşliğinde yeniden nüksediyor. Hükümetler koronavirüs kurbanlarını poşetlere koyup toplu mezarlara defnediyor. Otoritelerin elinde şimdilik tek çözüm var o da; salgının hızını yavaşlatıp sistemin çökmesine engel olmak. Aşı çalışmaları şimdilik çok uzakta…

Fırtına daha kopmasa da tıpkı koronavirüsün ön belirtileri gibi kendini hissettirmeye başladı. Borsalar çöküş sürecine girerken, para sahipleri krizde güvenli liman; altın, gümüş ve nakde yöneliyor. Hâliyle piyasalarda emtia fiyatları yukarı yönlü hareket ediyor.

Dünyada mevcut haydut nizam hüküm sürerken, tek bir solunum cihazı var ve ABD ekonomisini entübe etmek için bekletiliyor. Dünya ekonomisini yönlendiren ABD doları, tüm devletlerin merkez bankasındaki rezerv para. 49 yıl önce ABD Hazine Bakanı John Connally’nin dediği gibi Dolar bizim paramız ama sizin sorununuz. ABD, karşılığı altın olmayan dolar ile dünyayı bu şekilde esir aldı.

Ekonomileri çökerten sanki koronavirüsmüş gibi topyekûn bir savaştan bahsedilse de işin aslı öyle değil. Bu bozuk, kör-topal ilerleyen ve neredeyse her 10 yılda bir kriz üreten batıl nizam, kendinden bekleneni gerçekleştiriyor ve şaşırtmıyor.

Peki, dünyada durum ne?

ABD içinde olduğu zor durumu hissettirmemek için blöflerle hasımlarına mesaj veriyor. Oysa donanmanın kalelerinden olan ve yaklaşık 5 bin mürettebat kapasiteli Theodore Roosevelt uçak gemisi koronavirüs salgını nedeniyle tahliye edildi. Bu durum Fransa’nın yüzen havalimanı Charles De Gaulle uçak gemisi için de geçerli. Sanki milyarlarca insanı açlığa mahkûm eden, koydukları kanunlarla münkeri dünyaya yayan, kan döküp sömürerek bir medeniyet kuran ve tüm çirkinliklerin müsebbibi dünyaya hükmeden kapitalist nizama karşı görünmeyen ordular savaş açmış gibi… Bu ilk bakışta Allah Subhanehu ve Teâlâ ile bağ kuramayan fikirden yoksun olanlar için bu şekilde görülüyor. Oysa Allah Subhanehu ve Teâlâ daha önce de ordularıyla ve gelişmişlikleriyle övünenlere, yarattığı küçücük kuşlarla ve sineklerle meydan okumuştu. Bugün daha küçük, gözle görülmeyen virüslerle meydan okuyor. Bize anlatmak istediği ise yalnız Bana güvenin; Bana güvenip dik duranı galip, isyan edeni mağlup ederim uyarısı aslında…

ABD’nin düştüğü bu acziyet karşısında Taliban için Amerikan ordularına Afganistan’da son darbeyi vurmanın tam zamanı. Pakistan ordularının Washington’ın boyunduruğundan kurtulup, Hindistan’a doğru ilerlemesi için hiçbir engel yok. Cesur adamların yokluğu dışında…

Irak’ta vaka sayısının azlığına rağmen haftalardır süren sokağa çıkma yasağı devam ediyor. ABD dünyadaki en büyük büyükelçiliğini ve konuşlanmış sömürgeci ordularını korumak için bu zafiyeti, müstemleke yönetimi Irak hükümetinin işbirliği ile aşmayı planlıyor. Aslında ABD’nin egemenliği, menfaat için her şeyi yapabilecek hırsa sahip hainlerin omuzunda yükseliyor.

Avrupa virüsle boğuşurken Çin ve Rusya yaptığı yardımlarla dünyanın jandarması ABD’nin rolünü kapma ve onun acziyetini ispatlama derdinde. Hatta Kremlin’in bir uçak dolusu yardımı Washington’a yollarken, askerî aktiviteleri azaltacağı yönündeki açıklamalarının aksine uzun menzilli füzeleri Atlantik’in üzerine sevk etmesi, Kuzey Denizi’nde alışılmadık bir biçimde Rus donanma gemilerinin burada uzun süre kalması düşündürücüdür. Elbette Rusya burada covid-19 ile mücadele etmiyor. Görünen o ki, Rusya fırsattan istifade NATO’nun bu büyük krizdeki askerî kabiliyet ve dikkat kapasitesini test ediyor.

Avrupa’da ise bambaşka bir hava hâkim. Aynı mahallede zorla tutulan birbirine hasım komşular gibi neredeyse birbirlerini yiyecekler. İtalya’da şu an giderek yükselen zor günde satılmışlık hissi hâkim. Boğazına kadar finans krizi ile borca batmış “Çizme” ağır ağır su alırken isyan bayrağını çekmeye hazırlanıyor. Koronavirüsün Avrupa Birliği (AB)’yi siyasi krize sürüklediği gözlemleniyor.

Koronavirüs krizi ile AB içindeki Kuzey-Güney kamplaşması yeniden su yüzüne çıkıyor. AB devletleri krizin ekonomik boyutuyla ortak mücadele konusunda anlaşamıyor zira menfaatler bunu gerektiriyor. Birileri bu krizde boğulurken, diğerleri de kıyıda beni de boğabilir korkusuyla onları izliyor. 10 yıl önce batan Yunanistan’ın ekonomisini kurtarmak için yaşanan tartışmalar, bugün koronavirüs krizinin neden olacağı ekonomik sorunlarla ortak mücadele kapsamında yaşanmaya başlandı.

İtalya’nın krizden çıkmak için “beraber borçlanalım” teklifine, AB’nin İspanya, Fransa, Portekiz, Yunanistan ve Kıbrıs’tan oluşan Akdeniz kanadının yanı sıra Slovenya, Belçika, Lüksemburg ve İrlanda destek verirken, bu teklif; kuzeyde mali durumu iyi olan Almanya, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya gibi ülkeleri ise ürkütüyor. Avrupa’daki mali sıkıntılar halkları, AB karşıtlığına doğru daha da yaklaştırıyor zira Avrupa Birliği bir menfaat birliği ve menfaat yoksa AB de yok!

Avrupa Parlamentosu’nun İtalyan başkanı David Sassoli Dayanışma olmazsa birlikte olma nedeni ortadan kalkar tehdidini savururken, Eurogroupe Başkanı Mario Centeno ise *“Euro bölgesinde kırılma riski”*nden bahsediyor. Avrupa için alarm zilleri çalıyor. İtalyan politikacılar, 1953 yılında imzalanan Londra anlaşmasıyla Federal Almanya’nın dış borçlarının %50’sinin silindiğini anımsatarak, Almanya’ya dayanışma çağrısında bulunuyor. Almanya ve Hollanda hükümetleri çağrılara sıcak bakmıyor.

Çin ve Rusya, yardım malzemeleri göndererek AB’deki krizi daha da derinleştirme stratejisi sürdürüyor. Avrupa bir cadı kazanına dönmüş durumda. Sömürerek halklarını refaha alıştıran Avrupa’da kriz daha derinleşirse “sarı yelekliler”e benzer bir hareket tüm kıtaya yayılabilir.

Avrupa kendi derdine düşmüşken Türkiye ile İran var olan ve koronavirüs ile iyice derinleşen finansal krize karşı gözlerini IMF’nin kredilerine dikmiş durumda. İleriki günlerde nakit sıkıntısını, IMF’nin üyeleri için açıkladığı 1 Trilyon Dolarlık bol faizli kredileri ile aşma girişiminde bulunabilirler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dilinde sürekli tekrarladığı yeni bir dönem ifadesi, mevcut arayışlar ve sürdürülen politikalara bakılırsa bunun, kapitalist nizam içinde aranan geçici çözümlerden başka bir şey olmadığını gösteriyor. Borçla borcu kapatmanın da elbette bir sonu var. Kapitalizmin hırslı çarkları birbirini eritmeye devam ediyor. Hiçbir şeyi olmayanlar çoğalırken, her şeyi olanlar azalıyor. Bu dengesizliği en adaletsiz hileli bir terazi bile tartamaz. İnsanlık kibirlendi ve mizanı yani dengeyi bozdu! “Ben yerlere hükmederim” diyerek, demokrasi ile kanunlar koyarak isyana girişti ve bugün dünyaya zulüm hâkim.

İsviçre merkezli finans kurumu Credit Suisse, içinde bulunduğumuz çeyrekte Amerikan ekonomisinin yüzde 33,5 daralarak rekor oranda küçüleceğini tahmin ediyor. Bu 1945’e kadar gidildiğinde kaydedilen en düşük çeyreklik daralmaya işaret ediyor. İşsizlik sürekli artıyor ve devletler ekonomi paketleri açıklıyor. Sokağa çıkma yasağından kaynaklanan zararları aşmak için yardım paketleri açıklıyorlar. Bir kıvılcım, orduların sokaklara inmesine yol açabilir. Kontrolden çıkmış kitleler ise mevcut müesses sömürü nizamı kapitalist demokrasi için büyük tehdit. Gittikçe büyüyen kriz, 1929 yılındaki “Büyük Buhran”ın tekrarı ya da daha şiddetlisi mi olacak, bunu hep beraber göreceğiz.

Şimdi gündemde Henry Kissinger’ın yazdığı makale var. Makalesinin sonunda Liderler için tarihî zorluk geleceği inşa ederken krizi yönetmektir. Başarısızlık dünyayı ateşe verebilir uyarısı dikkat çekiyor. Evet! Dünyayı güç-bela ayakta duran oluşturduğunuz haydut düzen zaten ateşe vermiş durumda. Dünyanın yanması pahasına korsan düzeninizi ayakta tutmak için mazlumların gözyaşı ile besleniyorsunuz. Hırslı ve menfaati için her türlü ahlaksızlığı yapabilen işbirlikçi yönetimler ise saltanatınızın teminatı. Binlerce kilometre öteden gelip size tahsis edilen üslerden Müslümanlara bomba yağdırıyorsunuz. “Sizin burada ne işiniz var?” diyecek ve ordularınızla birlikte büyükelçilerinizi sınır dışı edecek cesur adamlar bugün yok ama yarın olmayacağını kimse garanti edemez!

1971 yılında Richard Nixon’la beraber Bretton Woods anlaşmasını dayatıp altın karşılığı olmayan dolara dönerek dünya ekonomisini esir almış olabilirsiniz. Bu esareti ise size bağlı köleler vasıtasıyla sürdürüyor da olabilirsiniz. Menfaat sona erince kapitalizm de sona erecektir. Öyle görünüyor mal azınlığın elinde toplandıkça sayınız azalıyor. Çoğalanlar ise -2008’de olduğu gibi- Wall Street’i işgal planını devreye sokup imparatorluğunuzu yıkmak için fırsat kolluyor.

Sürekli sayıkladığınız korkunuz İkinci Râşidî Hilâfet Devleti ile dünyayı selamete kavuşturmak isteyenler ise, size sadece nusret ehlinin uzatacağı el kadar yakın!