Fırat Kalkanı Neyi Başardı?
07 Nisan 2017

Fırat Kalkanı Neyi Başardı?

24 Ağustos 2016 tarihinde Amerika öncülüğündeki Koalisyon Güçleri ile koordineli olarak başlatılan “Fırat Kalkanı” Operasyonu’nun, 31 Mart 2017 tarihinde bittiği duyuruldu. Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada operasyonun “başarıyla” tamamlandığını vurguladı. Fırat Kalkanı operasyonunun askerî, stratejik ve siyasi olarak ne gibi “başarılar” elde ettiği konusu elbette büyük bir soru işaretidir. Diğer taraftan Genelkurmay Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın ifadelerinden de anlaşılıyor ki sadece “Fırat Kakanı” ismi altında yapılan operasyon bitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Suriye’de birinci etabı bitirdik. Yeni harekâtlara yeni isimler vereceğiz. Baharı bekleyen tüm teröristlere çok güzel sürprizlerimiz var" şeklindeki açıklaması da buna işaret etmektedir.

Peki, bu sürprizler kimler için hazırlanıyor?

Örneğin, Rakka operasyonu için Amerika ve Rusya’nın desteklediği PKK’nın Suriye kolu PYD’ye yönelik bir sürpriz mi?

- Hayır!

Ya da İdlib’e karadan saldırmak için yine PYD ile hazırlık yapan Ruslara bir sürpriz olabilir mi?

- Elbette hayır!

Demek ki “sürprizler” yine uluslararası güçlerin “terör örgütü” dediği gruplara olacak!

Fırat Kalkanı nasıl başlamıştı?

Fırat Kalkanı Operasyonu’nun başlamasına IŞİD’in Gaziantep eylemi gerekçe olarak gösterilmişti. Ancak söz konusu terör eylemi olmadan önce Tarabya’daki Huber Köşkü’nde harekât ile ilgili zaten karar alınmıştı. Yani bu terör eylemi olmasa da harekât başlayacaktı. Demek ki birileri Türkiye’nin harekâtı başlatması için bu terör eylemini organize ederek işini “kolaylaştırmış”.

Başladığında harekâtın iki amacı olduğu açıklanmıştı: Birincisi, IŞİD’i Türkiye sınırından uzaklaştırmak, ikincisi de Türkiye sınırında PYD/YPG’nin kontrolüne geçmemiş tek küçük bölüm olan Azez-Cerablus hattının diğer kantonlarla birleşmesini engellemek.

Peki, hedefler gerçekleşti mi?

Açıklanan iki siyasi hedeften birisi, IŞİD’in Türkiye sınırıyla bağının kesilmesi ve sınırda kontrolün artmasıydı ki bunda başarılı olundu ve ABD Dışişleri Bakanı Tillerson da Türkiye’yi bu başarısından dolayı “kutladı”. İkinci hedefin gerçekleştiği söylense de bu doğru değil. Sadece sınır hattında birleşme, şimdilik önlendi. Ancak Halep üzerinden Münbiç Afrin bağlantısı kuruldu.

Fırat Kalkanı ve Halep’in düşmesi!

“Fırat Kalkanı Operasyonu”nda kamuoyuna açıklanan iki hedef buydu. Ancak gerçekte ise Türkiye’nin Suriye’ye girmesine izin veren güçler ona çok daha farklı bir rol vermişlerdi. Nitekim Türkiye’nin Suriye’ye girmesine Amerika, İran ve rejim onay verdikten sonra girilmiştir. Yine Rusya ile baş döndürücü bir şekilde ilişkileri normalleştirerek onun da onayı alınmıştır. Halep düşerken Putin; “Halep’te tam olarak üzerinde anlaştığımız şeyler oluyor. Bunlar konusunda, St. Petersburg’u ziyaret ettiğinde Türkiye Cumhurbaşkanı ile anlaşmıştık” demişti. Dolayısıyla Fırat Kalkanı Operasyonu’yla gerçekleşen bir şey varsa o da; Halep’in düşmesinde rejim güçlerinin işini kolaylaştırılması olmuştur.

O halde Cumhurbaşkanı Erdoğan ikinci etapta da İdlib’in düşmesine mi yardım edecek?

Fırat Kalkanı ve Rakka operasyonu!

Erdoğan, Fırat Kalkanı’nın hedefinin Menbic ondan sonra da el-Rakka şehri olacağını defalarca söyledi. Washington’un, ‘Suriye Demokratik Güçleri’nin (Kürt grupların) Menbic şehrinden çıkması konusunda Washington’un kendilerine söz verdiğini söylediler. Erdoğan, Kürt grupların Menbic’ten çıkmaması durumunda orayı bombalamakla tehdit etti. Ancak bütün bu ifadeler, manası olmayan popülist genel konuşmalardı. Sonrasında Türkiye, Kürt güçlerle Rusya arasındaki anlaşmayı görünce ve Menbic kırsalının bazı köylerinden Beşşar Esad rejimi lehine çekilince çok sert tokat yedi. Hatta iş, Amerika’nın Menbic’e askeri güç ve ağır silahlar göndermesine kadar gitti. Bu olayların hepsi Erdoğan’ın söylediği sözlerin içi boş ve hiçbir etkisinin olmadığını gösterdi.

Oysa Türkiye, uzun bir zaman Trump’tan gelecek Suriye planını beklemişti. Gelen plan ise değişmedi ve Rakka operasyonunun PYD ile olacağı açıklandı. Hatta PYD ile birlikte bu operasyona Türkiye’nin de katılması istendi. Amerika, Türkiye yönetimini kamuoyunda kaç defa küçük düşürdüğü ve Türkiye’nin “terör örgütü” olarak gördüğü yapılara Amerika ve Rusya’nın her türlü yardımları devam ettiği halde Türkiye, en ufak bir karşılık bile ver(e)medi.

Sonuç

Fırat Kalkanı Harekâtı uluslararası güçlerle işbirliği halinde yapılan sınırlı bir harekâttı ve uluslararası güçlerin çizdiği sınırın sonuna gelindiğinde de bitti. Zira hem Rusya hem de ABD, Fırat Kalkanı Harekâtı’nı desteklediler ancak ne rejime, ne de PYD ile bir çatışmaya ise müsaade etmediler. Dolayısıyla Fırat Kalkanı bir zafer değil, aksine Halep ve Suriye devrimcilerine karşı bir kumpas harekâtıydı.

Dolayısıyla Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekâtıyla hiçbir siyasi ve stratejik başarısından bahsedilemez. Türkiye daha önce gerçek yüzünü gizleyerek söylediği ne varsa bugün tersini söyleyerek, artık gerçek yüzünü gizleme gereği bile duymamaktadır.

Şimdi ise Amerika’nın PYD ile birlikte yapacağı Rakka Operasyonu’na, Rusya’nın ise yine PYD ile birlikte yapacağı İdlib Operasyonu’na ya tam destek verecek, ya zımni destek verecek, ya da sessiz kalarak her hâlükârda uluslararası güçlerle işbirliğini sürdürecek. Amerika, Türkiye’nin devrimcilere karşı yumuşak gücünü kullanarak Halep benzeri bir oyunu, şimdi de İdlib’de sahneye koyacak. Dolayısıyla Suriye halkı kendisinden gördüğü Türkiye Devleti’ne karşı uyanık olmalı. Zira ondan gelecek tehlike, düşman gördüklerinden gelecek tehlikeden daha büyüktür.