Ersin bey, öncelikle sizin bu soru cümlesini samimi niyetlerle kurduğunuz ön kabulüyle bu cevabı yazdığımı bilmenizi isterim.
Sorunuza cevap vermeden önce; düşüncenin doğruluğunu test etme yöntemi hakkında bazı noktaların belirlenmesi gerektiğine inanıyorum. Sizin bu soruya verdiğiniz cevapla, benim verdiğim cevap birbirinden farklı olursa “hangisinin doğru olduğunu” bir yöntemle belirlememiz kaçınılmazdır.
Bir düşüncenin doğruluğu, bir delile dayanması ve dayandığı delilin de vakıaya mutabık olup olmamasıyla ölçülebilir. Delil ise ya akli olur ya da naklî. Naklî delilin bizim için kaynakları ise Kur’an, Sünnet, Sahabe icmaı ve şer’i delile dayalı şer’i kıyastır.
Şimdi, bu girişten sonra sorunuza geçelim…
Gazze’de yaşanan dramı ele aldıktan, Müslüman devletlerin birleşemediğine hayıflandıktan sonra “Bir Halifemiz olsa sonuç farklı mı olurdu?” sorusunu soruyor ve Mehmet Görmez’den yaptığınız alıntıyla sonucun farklı olmayacağını söylüyorsunuz.
Mehmet Görmez’i delil olarak sunduğunuz için alıntınızı da buraya alıyorum. Şöyle diyor, Sayın Görmez:
“Halifemiz varken de bütün bunlar bizim başımıza geldi. Kudüs’e Haçlılar girdiğinde 3 halifemiz vardı. Bağdat’ta bir halifemiz, Mısır’da bir halifemiz, Endülüs’te bir halifemiz vardı. Halifeler üzerinden bölünmüştük yani. Bu bir ümmet meselesidir. Gerçek ümmet olup olmama meselesidir. Vahdetin olmayışını, yönetici eksikliğine bağlamak sünnetullaha da aykırıdır, gerçekçi de değildir.”
Cevaben derim ki:
Bu söylenceler, delilden yoksundur. Bu söylediklerinizin gerçeği yansıtmadığını Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sahih-i Müslim’de geçen şu hadis-i şerifinde açıkça görebilmekteyiz:
"Hiç kuşkusuz İmam kalkandır. Onunla korunulur ve onunla savaşılır…”
Burada geçen “İmam” ifadesinin “Halife” olduğu noktasında alimlerimiz üzerinde bir ihtilaf söz konusu değildir. Dolayısıyla hadis-i şerif Halife’nin, “ümmeti koruyan bir kalkan” olduğunu beyan etmektedir.
Doğrudur, “her halife ümmetin kalkanı olacaktır” denilemez. Zira kalkan olması, hükmün hikmeti yani gayesidir. Bu hadis, tıpkı namazın kötülüklerden alıkoyacağını beyan eden şu ayet gibidir:
“Kitap’tan sana vahyedileni oku ve namazı kıl. Gerçekten namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Muhakkak ki Allah'ı anmak, en büyük (ibadettir). Allah yaptıklarınızı bilir.”
Ayet-i kerimede Rabbimiz, namazın hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyacağını buyurmaktadır. Ancak namaz kılan kimselerin de hayasızlık ve kötülük yaptığına şahit oluyoruz. Öyleyse burada, namazın, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyması namazın hikmetidir. Yani namaz hükmünün konuluş gayesidir.
Evet, hükmün hikmeti bazen gerçekleşmeyebilir. Ancak bazı şahıslarda gerçekleşmemesi, genelleştirilemez. “Halife, ümmetin koruyucu kalkanı olamaz” demek “namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoymaz” demek gibidir.
Nitekim Halife’nin kalkan olduğunu gösteren nice tarihî olay da yaşanmıştır. Öyle ki Müslümanların Halifesinin tebaasına olan düşkünlüğü, onları koruma gayreti yabancı hükümdarlara örnek teşkil etmiştir.
Bizantolog Ostrogorsky, Bizans İmparatoru Theophilos’u şöyle anlatır:
“…Adaleti ile meşhur Halife Harun’u taklit ederek, tebdili kıyafetle şehirde dolaşır, tebaasının en fakir, en güçsüzleri ile konuşur, bunların şikâyetlerini dinleyerek, suçluları makam ve mevkilerine bakmayarak, ibret alacak şekilde cezalandırırdı.”
Makale konusuna atıfta bulunmak adına; Filistin topraklarına göz diken Siyonistlere devletin en sıkıntılı günlerinde bile bir karış toprak vermeyen, toprak satışını yasaklayan, Siyonistleri makamından kovan Halife Abdulhamid’i de “kalkan” olarak örnek gösterebiliriz.
“Hiç kuşkusuz imam kalkandır. Onunla korunulur ve onunla savaşılır” hadis-i şerifinin Arapçasında geçen [إِنَّمَا] edatı, Halife olmadan ümmetin korunamayacağını da haber vermektedir ki Hilafet kaldırıldıktan sonra ümmetimizin yaşadıkları, bugün bizim yaşadıklarımız, bu haberin gerçekliğini teyit etmektedir.
57 devletin 1 Hilafet, 57 liderin 1 Halife etmediği günleri yaşıyoruz. Gazze, Lübnan’da mustazaf Müslümanlar toplu katliama maruz kalırken halkı Müslüman olan 57 devlet sadece seyrediyor; Türkiye de seyirci devletlerden biri.
Kendi halkının kafasının kesilip surlardan atılmasına, gençliğinin ateizme, deizme, satanizme sapmasına engel olamayan bir devlet, nasıl olur da Filistin için umut kaynağı olabilir?
Dolayısıyla, Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisi, gözlerimizin önünde vuku bulurken “Halife de olsaydı bir şey değişmezdi” demek, Allah Rasulü’nün hadisini hiçe saymak demektir!
Müslümanlar olarak; laik, ulusalcı devletlere umut bağlamayı artık bırakmalıyız. “Sadaka Rasulullah!/Rasulullah doğru söylemiştir!” diyerek ümmete kalkan olacak bir Halifeyi ikame etmek için çalışmalıyız.