İslâm’ın azılı düşmanlarından biri olan Fransa rejiminin, Müslümanlara karşı yüzyıllardır çok acımasız tutumları olduğunu bilmeyen yok. Bu zelil devletin şu anki başkanı olan Macron ise geçen sene Ekim ayında yıllardır planladıkları İslâm karşıtı uygulamaları hayata geçirmeye başladıklarını ilan etti. “İslâmcı Ayrılıkçılıkla Mücadele” adını verdiği ancak Meclis’teki görüşmelerde “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendirme Yasası” adını alan tasarı bir kaç hafta önce Fransız Meclisi’nde 151’e karşı 347 oyla yasalaştı. Bu yasa çalışmasının özellikle, “ifade özgürlüğü” adı altında Peygamber efendimize hakaret içeren karikatürleri öğrencilerine gösteren öğretmen Samuel Paty’nin, 16 Ekim’de bir Müslüman tarafından öldürülmesi sonrasında hız kazanmış olduğunu bizatihi Macron dillendirildi. Hatta küstah Macron, Peygamber’e hakaret içerikli karikatürlerin ülkenin değişik şehirlerinde resmî binalara yansıtılma emrini de bu süreçte verdi.
Peygamber Efendimize hakaret içeren karikatürleri yayımlayan dergi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aşağılayan karikatürler de yayımladı. Bunun üzerine Erdoğan, 2 Aralık 2020 tarihinde, haftalık grup toplantısında şunları söyledi:
“Fransa ve genel olarak Avrupa, Macron ve onunla aynı zihniyeti taşıyanların nefret tohumları saçan politikalarını hak etmiyor. Biz son nefesimizi verdiğimiz gün değil, asıl bu saldırılar karşısında sessiz kaldığımız, mukabelede bulunamadığımız gün öldük demektir. Şimdi buradan ben Batı’ya sesleniyorum: Yahu siz değil misiniz, Ruanda’da yüz binlerce insanı katleden? Milyonlarca Cezayirliyi katleden… Siz değil misiniz Afrika’nın her ülkesine sadece elmas, fosfat, altın var diye giren ve insanları katleden? Ya siz, katilsiniz katil!”
O gün böyle konuşan Erdoğan, 02 Mart 2021 tarihinde yani ABD siyasetinin Joe Biden ile değişmesi sonrasında, “İslâmcı Ayrılıkçılıkla Mücadele” gibi bir tasarıyı yasalaştıran Marcon ile normalleşme girişiminde bulundu. Böylesi bir “U” dönüşü aslında Erdoğan’ın son 19 yıldır izlemiş olduğu siyasetinde çokça karşılaşmış olduğumuz bir omurgasızlık olsa da akıllara Joe Biden’ın AB politikasında Erdoğan’a bir görev tevdi edildiğini düşündürtmüyor değil. “AB ile normalleşme sürecine geç, özellikle Fransa ile iyi geçin” şeklinde bir görev mi söz konusu acaba… Erdoğan’ın, Macron ile video konferans aracılığı ile görüşmesi ve sarf ettiği şu sözler onun ilkesiz siyasetini bizlere tekrar göstermiş oldu. Erdoğan şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanı uzun bir aranın ardından sonra yeniden görüşüyoruz. Sizlerin şahsında Fransız halkını özellikle böyle bir akşamda kalbi duygularla selamlıyorum. Malumunuz bu sene Ankara Anlaşması’nın 100’üncü yılını kutlayacağız. Türkiye-Fransa ilişkilerinde liderler arasında tesis edilen diyaloğun her zaman büyük rolü olmuştur. Birinci Fransuva ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından mektup teatisiyle temelleri atılan bu dostluk ilişkisi pek çok badireden başarıyla geçmiştir. Fransa ile ikili işbirliğinin çok ciddi bir potansiyeli olduğuna inanıyorum. İki güçlü NATO müttefiki olarak Avrupa’dan Kafkaslara, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada güvenlik, istikrar ve barış çabalarına önemli katkılar sağlayabiliriz. Ülkelerimizi, vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini tehdit eden terör örgütleriyle mücadelede de ortaklaşa atabileceğimiz adımlar var. Tüm bu hususlarda Türkiye ve Fransa’nın dayanışma içinde hareket etmesini arzu ediyoruz.”
Daha bir kaç ay önce Karabağ meselesi konusunda Macron’un çıkışları sonrasında “Macron Fransa’nın başına bela” diyen Erdoğan cümlelerine “Sizlerin şahsında Fransız halkını özellikle böyle bir akşamda kalbi duygularla selamlıyorum” demesi adeta akıl tutulmasıdır. Yine 2 Aralık 2020 grup toplantısında Macron’a hitaben ve onun üzerinden tüm Avrupa’ya şu çıkışları yapan Erdoğan; “yahu siz değil misiniz Ruanda’da yüz binlerce insanı katleden? Milyonlarca Cezayirliyi katleden… Siz değil misiniz Afrika’nın her ülkesine sadece elmas, fosfat, altın var diye giren ve insanları katleden? Ya siz katilsiniz katil!”, şimdi hangi yüzle şu cümleleri sarf edebilir: “İki güçlü NATO müttefiki olarak Avrupa’dan Kafkaslara, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada güvenlik, istikrar ve barış çabalarına önemli katkılar sağlayabiliriz.”
Tüm bu tespitlerden sonra şu soruyu ciddi bir şekilde sormak gerekir: Çıldıran Macron mu yoksa biz miyiz? “Müslümanların hamisi” olduğunu dillendiren, lakin Müslümanların en azılı düşmanlarına gül uzatan Erdoğan, böyle devam ederse Avrupa’nın, belki de ikinci Doğu Türkistan olmaya doğru gittiğini, hatta Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırımı önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde Müslümanlara yaşatmasının mümkün olabileceğini acaba görmüyor mu?
Avrupa’da takriben 44 milyon Müslüman yaşıyor. 514 milyona yakın insanın yaşadığı Avrupa Birliği’nde resmî rakamlara göre şu an itibarı ile %8,5 Müslüman olduğu biliniyor. Avrupa’da yaşayan Müslüman olmayan halkların yaş ortalaması 50’ye yakın iken Müslümanların yaş ortalaması 30 yaş ve altındadır. Birde bu rakamlara doğurganlık oranlarını eklerseniz Batı’nın ne kadar vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldığını görmüş oluruz. Avrupa’da doğurganlık oranları ortalama 1,5 altındayken bu oran Müslümanlarda 2,5 üzerindedir. İtalya’dan bir örnek verecek olursak; 1950-2005 yılları arasında nüfusun ortanca yaşı 29’dan 42’ye yükselmiştir. Gidişat bu şekilde devam ettiği sürece orta vadede Avrupa’nın üçte birinin Müslüman olması hayal değil. Yani takriben 20-25 yıl içerisinde Avrupa’da 150 milyona yakın Müslümanın yaşaması mümkün.
Onun için Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin, en az son 10 yıldır Müslüman gençlerin asimile olmasını sağlayacak yoğun bir çaba içerisinde olduğunu görmekteyiz. Neticede Müslüman gençlerin dine bağlılıkları azalmıyor, bilakis çoğalıyor. Fransa örneğini verecek olursak; 2003 yılında okullarda yasaklanan başörtüsü neticesinde Fransa’da en az 70 bin Müslüman öğrenci evden eğitim görüyor. Yeni çıkan “Ayrılıkçı Fikirlerle Mücadele Yasa” ile artık bu da yasaklanmış oldu. Macron, 2 Ekim 2020 tarihinde “Ayrılıkçı Fikirlerle Mücadele Yasa” tasarısı bağlamında “İslâmi Radikalizmle Mücadele” adı altında bir ulusa sesleniş konuşması gerçekleştirmişti. Bu konuşmada kendince 5 maddelik önlem planı üzerinde durdu. Açıklama esnasında en çok dikkat çeken ve tartışma konusu olan cümlelerinden bir tanesi de şuydu: “İslâm bugün dünyanın her yerinde krizde…”
Maddeler üzerinde biraz duracak olursak…
1. Devlet kurumlarının tarafsız olması. Bu maddenin gerekliliği anlatılırken verdiği örnekler tamamen hayali ve Müslümanların kötü gösterilmek istenmesi üzerine… Otobüs şoförlerinin açık olan kadınların binmelerine izin vermemiş olması gibi. Yine kantinlerde helal etin sunulması ve yüzme havuzlarında kadın-erkek ayrımına gidilmesi örneğinde olduğu gibi. Onun için sorun olan bu durumların ortadan kalkması için dinî hassasiyetlerden kaynaklı bu uygulamaların yasaklanması istenmektedir. Yani helal etin kantinlerde ve hatta marketlerde satışının yasaklanması ve havuzların “erkekler”-“kadınlar” olarak tahsis edilmesinin yasaklanması gibi.
2. Devletin finanse etmiş olduğu kurumların, derneklerin laik devleti benimsediklerine dair belge imzalamaları. Bu derneklerin ciddi bir şekilde kontrol edileceği söylenmekte.
3. Okulların ve öğrencilerin radikal İslâmcılardan kurtarılması. Bu başlık üzerinde oldukça uzun durmuş olan Macron, 2003 yılında getirmiş oldukları başörtüsü yasağına çoğu Müslümanın uymadığını söylüyor. Özellikle başörtüsü yasağından sonra on binlerce ailenin çocuklarını “homeschooling” (evden eğitim) modeliyle eğittiklerini ve bu şekilde yasağı deldiklerini dile getiriyor. Yine başörtülü öğrencilerin gidebilecekleri özel okulların oluştuğunu ve o okullarda laik dünya görüşlerine aykırı bir şekilde eğitim gördüklerini söylüyor. Yeni çıkan yasa ile tüm bu imkânlar kısıtlanmış hatta ortadan kaldırılmış oldu.
4. Fransa ile uyumlu olan bir İslâm’ın ve yine Fransa hükümeti ile uyum içinde çalışan bir muhatabın oluşturulması. Bu konu ele alınırken hiç çekinmeden reforma tâbi tutulan ve Fransa için tehdit oluşturmayan bir dinin icat edilmesi istendiği dile getirilmekte.
5. Anayasanın tekrar kabul görmesinin sağlanması. Hâkim olamadıkları semtleri tekrar geri kazanmak. Hatta bu mücadele için harcanacak bütçe dahi belirlenmiş. Sadece bu geri kazanmak istedikleri semtler için 10 milyar avro bütçe ayırdıklarını dile getiriyor.
İşte tüm bu açıklamalar sonrasında; “Müslümanlar -daha doğrusu- Müslüman beldelerin kukla yöneticileri ne yaptı?” diye bir soru sorabiliriz? Bir kısmı her zamanki gibi kınadı, hatta “şiddetli” bir şekilde kınadı. Türkiye, Kuveyt veya Katar gibi bazıları, hayalden ibaret olan “boykot”u talep etti. Yine aralarından bazıları, gerçekleştirmiş oldukları reformlara örnek olması açısından Macron ve Fransa’yı destekledi. Suudi Arabistan, girişime karşı çıkmadığı gibi, İngilizce yayınlanan Suud gazetesi Arab News’te, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Faisal J. Abbas imzasıyla çıkan “Macron’un Çabası Desteklenmeli” yazısıyla Macron’a destek dahi verdi. ABD yörüngesindeki Erdoğan’ın ise Hilâfet’in ilga edilişinin 100. yılında yani 3 Mart 2021 tarihinde Macron’a “Sevgili Dostum” diyen ve onunla dünyada huzur ve istikrar sağlayacağını dillendiren zelil bir “liderlik” sergilediğini görüyoruz.
Dolayısıyla çözüm kesinlikle ortada: şu an itibarı ile her açıdan Müslüman kimliğini ve dinî hassasiyetleri sonuna kadar savunmak ve tüm İslâmi camiayı bu konuda harekete geçirebilmek. Yine İslâm beldelerinde Müslüman halkı tam anlamıyla bilinçlendirmek ve korkak, satılmış yöneticilerin kirli yüzlerini ortaya çıkarmak. Kısa vadede ise İslâmi hassasiyetlerini yitirmemiş olan ordu mensupları, kabile reisleri, kanaat önderleri vs. gibi güç ehlinin İslâm’ın değerlerine yapılan bu saldırılara karşı sessiz kalmamalarını ve tepki vermelerini talep etmek.
Velhasıl, İslâm’a ve Müslümanlara yönelik saldırıları durdurmanın kesin yolu; ikinci Râşidî Hilâfet Devleti’nin ikamesidir. O zaman tüm İslâm beldelerinin kurtulması ve yaşadıkları beldelerde Müslümanların haklarının sonuna kadar savunulması mümkündür. Kısacası, tüm bu had bilmezlere haddini bildirmesi ve anlayacakları dilden onlarla konuşulması için bu gereklidir. Aksi hâlde ne Macron’lar biter ne de onların hakaret içeren karikatürleri…
___
#YenidenHilafet
#RasulullahaHakaretAffedilmez
#FransayaKimDurDiyecek