Dünyada ve Türkiye’de siyasi ekonomik sosyal konularda takip etmekte zorlandığımız gelişmeler devam ediyor. Tunus’ta başlayan devrim Libya, Mısır, Yemen derken Suriye’de müthiş bir atmosfer yakaladı ve tüm dünya dengelerini etkilemeye devam ediyor. Yahudi varlığının özür dilemesi ile PKK hükümet görüşmelerinin hiç olmadığı kadar üst düzey adımların atılması ve tarafların anlaşması yine gelişen ve değişen dengelerden arasında.
Konumuz kapitalist devletlerde yaşanan ekonomik kriz ve Türkiye’nin Ortadoğu’da model ve örnek olabilmesi, daralan ekonominin yeniden canlandırılması için gündeme taşınan varlık barışı yasası üzerine olacak İnşaALLAH.
Varlık barışı; Gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin öz kaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktır. Bu Kanun; para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların yurda getirilmesi veya beyan üzerine kayda alınmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. Şeklinde 22.11.2008 tarihli resmi gazetede tanımlanıyor.
AKP hükümeti tarafından çeşitli defalar vergi affının gündemlerinde olmadığı beyan edilmiş olmasına rağmen, bütün dünyayı derinden etkileyen global ekonomik krizin Türkiye ekonomisi ve buna bağlı olarak vergi gelirleri üzerindeki olumsuz etkiyi bir nebze olsun hafifletmek ve ekonomiyi de canlandıracak bir hamle olarak daha önceleri vergi yapılandırmaları, vergi afları, yasal düzenlemeler ve varlık barışı gibi düzenlemeler yapılmıştı. AKP hükümeti varlık barışı ile ekonomiye ülke dışındaki kendi vatandaşının yatırımını, yabancı vatandaşların sermayesini çekerek yeni kaynaklar oluşturmak ve ülke içindeki şirketlerin sermaye yapılarını kuvvetlendirmek şeklinde özetliyor.
AKP hükümeti ilki 22 Kasım 2008 – 2 Mart 2009 tarihlerinde yurt dışından 10,8 milyar TL yurt içinden ise 4,08 milyar TL değerinde varlığı ekonomiye sağlamıştı, İkincisinde ise 10 Temmuz – 31 Aralık 2009 Tarihlerinde yurt dışından 16,2 milyar TL, yurt içinden 16,3 milyar TL değerinde varlığı katmıştı. 2 varlık barışından toplam 47 milyar TL değerinde ekonomiye katkı sağlanmıştı Bu beyanlar üzerinden yurt dışı matrah üzerinde %5, yurtiçi matrah üzerinden ise %2 oranında varlık barışı vergisi olarak 1 milyar 556 milyon TL vergi tahakkuk ettirilmişti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan varlık barışı ile ilgili olarak Amerikan Ticaret Odası (US Chamber of Commerce) ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) ortaklaşa düzenlediği "Türkiye Yatırım Haftası" için ABD'de “Özel sektörün yurtdışında 130 milyar doları civarında, konuyu Maliye Bakanlığı'yla görüşüyoruz. Varlık barışı benzeri bir uygulamayı yeniden düşünebiliriz" diyerek gündeme taşımıştı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Başbakan Erdoğan’dan aldıkları talimat ile hazırlıklara devam edildiğini, bittikten sonra Başbakana 2 Mayısa kadar sunacaklarını söylemiş ve CNBC - NTV ortak yayınında sorulan soru üzerine "Biliyorsunuz son yıllarda küresel piyasalarda çok önemli gelişmeler yaşandı. Dünyanın güvenilir görünen birçok ülkesinde kriz çıktı. Bir çok ülkede vergi cenneti algısı vardı ama birçok insan orada çok ciddi paralar kaybetti. Ancak G-20 nezdinde OECD bünyesinde vergi cennetleri bu unvanlarını kaybetti. Şimdi bu vergi cennetleri tüm bilgilerini herkese açmak zorunda. Bir devir kapanıyor. O gizlilik ortadan kalkıyor. Bizim birçok ülkeyle anlaşmamız oldu. Artık Türkiye'nin güvenli liman olduğu algısı artıyor." Şeklinde açıklaması ile bu konunun gündemlerinde olduğunu ifade etmişti.
Bakanların açıklamalarından anlaşılacağı üzere bu konuda hükümetin beklentisi daha önceki varlık yasalarına göre daha büyük katkı sağlaması muhtemel beklenti. Bunu teyit eden gelişmeler ise şöyle;
1.- 2008-2009 yıllarında yaşanan ekonomik krizin etkileri ve Türkiye ekonomisinin batılı ülkelere göre daha güvenilir ekonomiye sahip olduğu yönündeki açıklamalar ve veriler…
2.- ABD’nin tıpkı WikiLeaks belgelerini ortaya çıkarması gibi Off Shore (Kıyı Bankacılığı) belgelerini borçlarını ödeyememesinden dolayı açığa çıkarması. Müdahale ve denetimi ile vergilemenin asgari düzeyde tutulduğu koşullarda konvertibl paralar üzerine işlem yaparak, çok uluslu şirketlere, uluslararası girişimlere hizmet veren 0ff Shore Bankacılığındaki mevduat tutarı 32 trilyon dolar olduğu yine ABD tarafından açıklandı. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'nun posta adresine gelen 260 GB büyüklüğündeki yazışmalarda 2 milyon elektronik posta mesajının yer aldığı belgelerde 170 ülkeden 130 binden fazla ultra-zenginin, siyasetçinin, sanatçının, politikacı eş ve çocuklarının dünyanın dört bir yanındaki Offshore bankalarda bulunan hesapları ve vergi kaçırmak için kurdukları paravan şirketlerin yer aldığı bilgileri bu konuda o bankalardaki yatırımcıları endişelendirmiş ve paralarını farklı yerlere yatırma ihtiyacı oluşturulmuştur.
3.- Hükümet ile İsviçre arasında yapılan anlaşmalar. Hükümet bir yandan yeni bir Varlık Barışı Yasası’nı çıkarıp Türklerin yurtdışındaki paralarını ülkeye getirmeye çalışırken diğer yandan barışmak istemeyenlere İsviçre ile yapılan anlaşma gereği bu ülkedeki mevduat sahiplerinin yaptığı işlemlere yüzde 30 vergi koymak üzere çalışma yürütüyor. Buna göre Off SHore hesapları ile önce çıkan ülkelerde çocuğunu okutan, o ülkede kalan, otel ve yiyecek parası ödeyen, kredi alan, mevduat yapan herkes bu işlemlerinden dolayı yüzde 30’luk yeni bir vergi yükü ile karşı karşıya kalacak. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ülkelerle bilgi değişimi konusunda yazışmaların son aşamaya geldiğini ve Bakanlar Kurulu kararının çok yakında çıkarılacağını açıklamıştı. vergi.com.tr adlı internet sitesine göre kararnamesi varlık barışı ile koordineli olarak çıkarılacak. Böylece barışmak istemeyenler cezalandırılırken diğer yandan varlık barışında başarı sağlanacak.
4.- AB ülkelerinin yaşadığı ekonomik buhranlar. Güney Kıbrıs'ın ardından 100 bin Euro üzerindeki mevduata vergi uygulamasının diğer ülkelere yayılması endişesi ekonomilerine kıyasla finansal sistemleri oldukça büyük olan Slovenya, Malta, Letonya ve Lüksemburg gibi ülkelerin yüksek risk altında olması da yatırımların çekilmesi adına bir etken. Avrupa Merkez Bankası (ECB) verilerine göre ekonomisine kıyasla yaklaşık 22 kat daha büyük bir bankacılık sektörüne sahip olan Lüksemburg büyük risk altında. Ülkenin gayri safi milli hasılasına oranla yüzde 20,5 seviyede borcu var. Yaklaşık toplam yarım milyonluk bir nüfusa sahip olan Lüksemburg’ta hükümet son günlerde adlarını sık sık Güney Kıbrıs’la birlikte telaffuz edilmesinden duyduğu rahatsızlığı ”Güney Kıbrıs’taki krizden sonra yapılan açıklamalardan endişeleniyoruz” diyerek ifade etmesi bu endişenin yersiz olmadığını gösteriyor.
5.- Varlık barışı düzenlemesinin Malta, İsviçre, Güney Kıbrıs, Anguilla, Andora, Antiqua, Aruba, Bahamalar, İngiliz Virjin Adaları, Seyşeller, Cayman, Bermuda ve Amerikan Virjin Adaları gibi vergi cenneti olarak bilinen ülkelerde varlığı bulunanları da kapsaması, yatırım yapana vergi muafiyeti. "Teşvikten yararlan, vergi ödeme" birikmiş borçların gecikme faizinin silinip, yeniden yapılandırması gibi düşünceler bu yasadan beklentilerin büyük olduğunu ve başarısı için her şeyin yapılmaya çalışıldığını gösteriyor.
6.- Türkiye’deki iç siyasetteki gelişmeler. Yahudi varlığının özür dilemesinin hükümet başarısı olarak gösterme çabası ve özellikle PKK-Hükümet görüşmelerinin geldiği durum yatırımcıların Türkiye’ye çekilmesi adına önemli etkenler olarak gösterilebilir.
Hükümet bu yasa ile cari açık, ekonomik zafiyetleri gelen sıcak para ile dengelemeye çalışarak, seçimlere bu avantaj ile girmeyi istiyor. Bu yasa büyük ihtimal ile önceki varlık barışı yasalarında olduğu gibi para ve diğer varlıkların nereden geldiği, nasıl kazanıldığı sorulmadan, sorulamadan, hatta bu konuda vergi incelemesi yapılması da engellenerek tüm kirli çamaşırlar temize çıkarılacaktır. Aslında sistem açısından kirli para aklanarak resmi nitelik ile haram helalleştirilecek. Yine Hükümet PKK görüşmeleri ve PKK’nin elindeki paraların aklanması da bu yasa ile kolaylaştırılmış olacaktır.
Bu yasasının hükümet açısından beklentisi büyük olsa da uygulama ve arka planda neden yapıldığı konusu aynı derecede büyük vahamettir. Hilafetten sonra beşeri yasa koyucu olduğunu iddia edenlerin kendi koydukları yasaları kendileri çiğnemeleri, buna da resmi kılıf giydirmeleri ancak günümüz demokrasinin meyveleri olabilir. Kendi halkına vergi koyan, bu vergilere ekmeği, suyu dahi dahil eden bunu da gelir düzeyi düşük olan halktan alma konusunda kılı kırk yararak icra ederken, güçlü ve zengine aynı derece kılıf uyduran bir yaklaşım her yönü ile eğri bir sistemdir. Maddeler içinde de ifade etmeye çalıştığımız gibi kapitalizmin çökmesinin önlenmesi adına Amerika Birleşik Devletlerinin başlattığı bu proje sıcak paranın, muadil kağıtların, eşyanın yer değiştirilmesi olarak uygulanma koyulmuş durumda. Türkiye hükümeti tarafından da titizlikle yürürlüğe koyma çalışmaları birlikte hareket edildiğini gösteriyor.
Bütün bunların alternatifi olan İslam Nizamının İktisat siyaseti ancak bütün şer planlarını ortadan kaldıracaktır. İslam İktisat nizamı ümmetin servetlerini, hortumlanmaktan, yağmalanmaktan, talandan, organize hırsızlıklardan koruyacak, dolayısıyla hem kamu mülkiyetini, hem de özel mülkiyeti, her türlü abesten koruyacak büyük devletlerin ekonomilerinin cirit attığı meşru sahası haline getirmek yerine ekonomik olarak insanlara yardım etmek ve gereksinimlerini ihsan ile gözetmeye çalışacak tek sahih nizamıdır. İslâmî Hilâfet’i bu siyaseti uygulayabileceğine tarih fiilen şahit olmuştur.
Nitekim âdil Halîfe Umer İbn-u AbdulAzîz döneminde ekonomik adalet ve müreffeh bir hayat toplumun en altından en üstüne kadar tüm fertlerine yayılmış ve insanlar, zekat mallarını alacak hiçbir kimse bulunamayacak derecede tüm mal ve hizmetin bolluğuyla nimetlenmiştir. Zîra fakirliğe nihâi şekilde son verilmiştir.
Allah’ın izniyle bu durum, Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’in sahîh hadiste zikrettiği gibi bir defa daha tekerrür edecektir:
سيكون في آخر الزمان خليفةٌ يحثو المال حثواً ولا يعده عدا “Âhir-i zamanda malı saymadan avuç avuç dağıtacak bir Halîfe olacaktır*.*” [Kenz-ul Ummâl]