Devlet İle Mücadele Ederken Devlet Olmak
01 Aralık 2014

Devlet İle Mücadele Ederken Devlet Olmak

Cumhuriyetin jakoben eli ile mağdur edilmiş Müslümanların, İslam’a olan sevgi ve özlemleri üzerinde kurdunuz bu iktidarınızı. Sizde olmadığı halde, gizli ajandanızda İslam’ın olduğunu Müslümanlara fısıldayarak niyetlerinizin iyiliğine inandırdınız.

Boynunuzu bükerek, iktidar olup muktedir olmadığınızı söylediğinizde, Müslümanlar biraz daha asıldılar “gizli olan iyi niyetlerinizin” hatırına. Tek tek “kaleleri” fethedip, biraz daha zaman diyerek, daha bir inandırdınız kendinize milyonları. Bir daha iktidar için çalışırken, artık gizli ama iyi niyetleriniz giderek anlamını yitirmeye başladı. Çünkü gizli ve iyi bir niyete ihtiyaç kalmamış ve yeni Türkiye’nin yeni dindar nesli artık demokratik, laik ve özgürlükçü oluvermişti sayenizde. Öyle ki bir zamanlar göz göre göre yaptığınız gayri İslami çirkin eylem ve söylemlerinize “takkiye” gözü ile baktırırken size hüsnü zan ile yaklaşanlar, şimdi paralel düşman paydasında devleti koruma güdüsü ile gözleri körelmiş bir şekilde daha çirkin fiillerinize onay verir oldular.

Başörtüsünü kısmen serbest kılıp, mağdur edebiyatı ile sayısız yolsuzluklarınıza, ahlaksızlığınıza ve daha birçok cürümünüze o farzı kılıf yaptınız. Benimsettiğiniz fasit fikirler ile başörtüsü takma ihtiyacı duymayan Müslümanlar çoğaldı. İmam hatiplerin orta kısmını açmak, sınavlardaki katsayı farkını kaldırmak ile cihat sevabı kazanma vehmine kapıldınız. Ancak gelin görün ki Müslümanlar artık çocuklarını imam hatiplere gönderme ihtiyacını hissetmez oldular. Nasıl olsa inandıkları sizler, artık devlet olmuştunuz ve her yerde siz vardınız, her yer ellerinizde idi.

Doksan yıldır Müslümanların çektiği ızdırabın müsebbibi olan şahıs için kabri başındaki defterine övgü dolu sözler dizdiniz. İslam’ı bir bütün olarak hayatın dışına iten, kendisinden dolayı nicelerinin dört duvar arasında ömür çürüttüğü laikliğin teminatı oldunuz. Kelime oyunları ile bireyin değil, sanki iyi bir şeymiş gibi devletin laik olması gerektiğinden bahsediyordunuz.

Müslümanların umutları üzerinde yükseltilen iktidar ile Müslümanlar için hapishaneleri reva gördünüz. Ellerinde Müslümanların temiz kanı bulanmış necis papayı, Müslümanların alın terleri üzerinde yükseltilen Ak Saraya layık gördünüz. Bu necis insanın güvenliği için binlerce polisi görevlendirirken aynı polisleri şafak operasyonları ile Müslümanların evlerine baskın yaptırdınız.

Kendisi ile övündüğünüz özgürlüklerinizden her türlü sapıklar istifade etti. Müslümanlara komplo kuranlar, ortalığı yakıp yıkanlar istifade etti. Ancak sadece fikir beyanında bulunan Müslümanları tutup ceza evlerine attınız.

Çözüm süreci ile ellerinde silah taşıyanları siyaset yapmaya davet eder, silahtan uzak olanlara siyaset yapma hakkı tanımazsınız.
Devlet adına, Dersim olayları için özür diler, Zilan deresi katliamı için özür dilemeyi düşünür ama İslam ve Hilafet için yapılan Şeyh Sait kıyamına kulp ararsınız. Bu izzetli kıyamı, dönemin yöneticileri haminiz olan devletlerin askerleri ile bastırmışken siz kıyamın arkasında şer güçleri arıyorsunuz.

İranlı meslektaşlarından öğrenmiş olmalısınız ki on yıllardır bağırıp çağırırsınız ama her seferinde Filistinli Müslümanları Yahudilerin insafına terk edersiniz. Suriye bizim iç meselemizdir diyerek şov yapar ama yüz binlerce Müslüman’ı Esed ve arkasındaki çetelerin kurbanı edersiniz.

Cürmünüz saymakla bitmez ama Allah için, umutlarını çaldığınız şu Müslümanların yakasından ellerinizi çekin artık. Gelebileceğiniz son noktaya geldiniz ve sizin İslam ve Müslümanlar adına bir şey yapamayacağınız ortaya çıktı.

Masanın önünde iken talepleriniz, masanın öbür tarafına geçince nasıl da değişiverdi? Devlet ile mücadeleden sonra devletin bizzat kendisi olduğunuzun farkında mısınız?