Korkuyorlar, tedirginler, dışı şatafatlı görünen, içi çürümüş yok olmaya mahkûm olan sistemlerinin tarihin çöplüğünde kaybolup yok olmasından endişeleniyorlar. Sermayeleriyle firavunlaşmış kapitalistler, uykuları kaçıyor ve iktidarlarının zamanın dehlizlerin de gömülmesinden kıvranıyorlar.
Davos’tan söz ediyorum efendim.
Geçtiğimiz Salı, Dünya Ekonomi Formu yıllık toplantısı başladı. Dünyanın dört bir yanından 2 binin üzerinde iş dünyası liderinin yanı sıra 50 devlet başkanı ve başbakanın katılımıyla, İsviçre’nin Davos kasabasında başladı. Bu yılki formun ana başlığı “Dirençli Dinamizm” oldu.
Özel de Avrupa, genelde tüm dünya ülkelerini etkileyen ekonomik kriz birçok ülkeyi kıskaca sokmuş durumda. Dolaysıyla küresel krizden çıkış yollarını, iflas eşiğinde olan ülkelerin durumunu, yeni enerji bölgelerinin belirlenmesi ve bu enerji kaynakları bölgelerinin “Irak, Azerbaycan” gibi ülkelerin yüksek miktarda olan, doğalgaz ve petrol yataklarının küresel piyasaya sunulması ve her ne kadar gündem de olmasa da Suriye konusu konuşulup tartışıldı.
Küreselleşen dünyada küresel pazarlara açılabilecek ve finansmanı büyük olan belli sayıda bir takım şirketler bulunmaktadır. Zaten bu şirketlerin geneli Davos toplantılarına CEO’larıyla birlikte katılım gerçekleştirmişlerdi. Bu Kapitalist şirketlerin daha rahat Pazar alanları bulması, daha karlı satışlar yapabilmesi için “ortak Pazar”, “Gümrük birliği” ve “Pazar ekonomisi” gibi fikirler uygulanarak geniş alanlara yayılmaları sağlanmıştır. Ancak bu gibi sömürgeci üslupların gerçekte tam anlamıyla uygulanması siyasi ve sosyal alan da demokrasiyi benimseyen toplumlar da görülebilir. Aksi takdirde kapitalist ekonomilerde demokratik yapısı olmayan ve bu fikirde eritilememiş toplumlar da kayıt dışılık, banka sektörleriyle işlem yapmayan – ki kapitalizm de enflasyonu dengelemenin yolu genel anlamda bankalardan geçer- arz ve talebin olumsuz yönde etkilenmesi gibi ciddi sorunlar yaşanır. Kapitalist ekonomi bekasının devamı ve sürdürülebilir gelişme sağlanması için halkların demografik yapısı ve kapitalist bir ülkede insanların birbirlerine ve devlete olan güven olgusu önem arz etmektedir. Güven olgusunun oluşturulması da, kapitalistlerce halkların her türlü örf, adet, ırksal ve dini kültürlerden soyutlanması, kapitalist ideolojinin de halklar üzerinde tam anlamıyla egemen olması gerekmektedir. Dolaysıyla herhangi bir ülkede oluşa bilecek siyasi, ekonomik ve sosyal alandaki kriz, bu ülkeye olan ihracat ve ithalatı da etkilemiş olur. Bu da birçok ülkenin böyle durumlardan olumsuz etkilenmesine sebebiyet vermektedir. Çünkü kapitalist ekonomik yapılar, zincirleme birbirine bağlantılı bir durumda.
Bu sebeple kapitalistler tarafından gelenek haline getirilen Davos toplantıları, bu yılla birlikte 43.sü yapılmaktadır. Kapitalist yönetici ve yatırımcılar bu gibi toplantıları her defasında yaparak gelişim seviyelerini artırmak, gelişimlerinin önünde engellerin çözümü için konuşup tartışırlar. Kapitalistlerin bekalarının devamı, jeopolitik konuların ve ekonomi politikalarının tartışıldığı bu forum da gündem dışında kalan, hatta bir haberle geçiştirilen bir konu bulunmakta idi. Görünen o ki bu konu, kapitalist sermayedarları ve kapitalist yöneticileri ciddi manada rahatsız etmiş durumda. Ki, bu konuyu hem perde arkasında görüşülen, hem de kendilerince değerli olan ve tüm dünya da jeopolitik ve ekonomi sorunlarının konuşulduğu bu forum da ele almışlar.
Şüphesiz ki bu konu, Suriye halkını demokrasi üzere şekillendirilmesi nedeniyle oluşturulan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonuna geçiş hükümeti kurulması için gerekli olacak finansmanı sağlamak idi. Suriye halkının kutlu direnişleri karşısında bir nevi çaresiz kalan kapitalist güçler, suni çareler aramakta ve kıyamı dezenformasyona uğratma çabalarında bulunmaktadır. Dolaysıyla kendi gözetimlerin de kurdukları - Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu- ve başına da Müslümanlara yakın olması hesabıyla getirilen, Muaz el hatib de Davos toplantılarına katılmıştı. Nitekim Muaz el Hatib, geçici hükümet kurmak için Çarşamba günü Davos’ta katıldığı bir platform da 3 milyar dolara ihtiyaç duyduklarını belirten ve hükümetin kurulması gerektiğini ancak maddi yardım eksikliğinden dolayı başarısız olmasından endişe duyulduğunu aktardı. Yine, Hatib, ‘dost ülkelerin’ bu miktarın sağlanması için garanti vermediğini belirterek: “Parasız hükümetin bir değeri yok” demişti.
Muaz el Hatib’in konuşmasından anlaşılıyor ki yaptığı girişimlerle hala istedikleri başarıyı elde edemeyen aksine bir önceki koalisyonun feshedildiği gibi her ne kadar şimdilik görünmese de Allah’ın izniyle Bilad-uş Şam halkının feraseti karşısın da hiçbir anlamı kalmayacaktır. Fakat şuan reel olan, koalisyonun daha aktif olabilmesi için mali kaynak arayışında bulunmasıdır. Uluslararası olan bu toplantıyla dünya kapitalistlerinin bakışlarını koalisyona çekmek ve bu şekilde gayelerine ulaşma çabalarında bulunmaktalar.
Bilindiği üzere yaklaşık bir ay önce Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Muaz el Hatib öncülüğünde Antalya da bir araya gelip, kendilerince benimsedikleri bir takım Ketibe’lerle askeri konsey kurulmuştu. Bu toplantıyla da hem yapılacak siyasi ve politik çalışmaları hem de askeri konseye lojistik desteğin sağlanması için gerekli olan mali kaynağın elde edilmesi için çabalamaktalar.
İşte bu sinsi çabalar, yukarıda ifade ettiğim gibi, kapitalist ideolojinin egemenliğinin ve sömürgeciliklerinin tehlikeye girmemesi için batı tarafından girişilen politik çabalardır. Bu sebeple Davos da bu kritik konu medyaya içeriği fazla belirtilmeden sadece haber konusu olarak geçiştirilmiştir. İşin trajik yönü ise, bu sinsi çabalarının baş figürü maalesef Müslümanlar olmaktadır. Nitekim Muaz el Hatib Şam Emevi camisinin imamlığını yapmış biridir. Fakat bugün ise, batı tarafından kurulan ve tek misyonu Suriye halkına demokrasiyi benimsetme mücadelesini veren koalisyonun başında görev almaktadır. Ancak, şu da bilinmelidir ki batı tarafından yapılan her türlü siyasi ve politik çabalar Suriye halkının aleyhin de olmaktadır. Suriye halkının lehine olacak olan tek şey Suriye’ halkının tek isteği olan**“eşşab yurid hilafe İslamiye”** yani “Suriye halkı İslam hilafetini istemektedir.” taleplerine karşılık aynı talebi dile getirmek ve hilafetin ikamesi için çalışmaktır.