Demokrasi, Demokrasi
ve
De-mok-ra-si…
Dilimizde tüy bitti. Demokrasinin pisliklerini anlata anlata…
Artık bu kelime iyiden iyiye mide bulandırmaya başladı. Her taşın altından demokrasi çıkıyor. Seçimlerin, vaadlerin, özgürlüklerin, darbelerin, katliamların... Hepsinin ucu bir şekilde lanet demokrasiye çıkıyor. Batı demokrasiyi Müslümanları sömürmek, kontrol altında tutmak, kendi gibi hayata bakmalarını sağlamak ve en önemlisi dinlerinden uzaklaştırmak için kullanırken, Müslümanların başında bulunan yöneticiler ise demokrasiyi ya amaç ya da araç olarak görmekteler. Ama her iki durumda da bu bakış ile batıya hizmet ettiklerinin farkında değiller. Bu tavırları ile demokrasiyi ümmete enjekte ediyorlar. İsteyerek ya da istemeyerek.
Müslümanlar neleri severler ve nelerden nefret ederler? Bu sevgi ve nefret unsurlarını belirleyen bizatihi kendileri midir? Yoksa iman ettikleri dinleri midir?
Elbette Müslümanlar açısından sevgi nefret unsurlarının belirleyicisi Rableridir. Müslümanların kişilere ve fiillere bakışını belirleyen O’dur. Eğer öyle olmazsa, işte Müslümanlar şu an düştükleri hale düşü verirler ki nitekim Müslümanların şu anki durumu budur. Benceler, senceler, bana göreler, sana göreler havalarda uçuyor. Ortak noktamız olmaz oldu neredeyse. Bakınız şu mübarek Ramazan ayında bile yıllardır olduğu gibi Ramazan hilali noktasında bile uzlaşı yok ümmetin içinde, kaldı ki şeran çok açık ve net bu husus ta bile durum böyle olabiliyor.
Ya bütün saptırıcıların özenli çabaları ile İslam’danmış gibi gösterilen demokrasi yalanının ümmetin içindeki durumuna ne demeli. Hiçbir şer-î ve akli dayanağı olmayan demokrasinin, ümmete yutturulma çabalarına olumlu karşılık verenlere ne demeli?
İşte batının bizden istediği de bu değil mi? Müslüman ama demokrat, Müslüman ama laik, Müslüman ama ‘çağdaş batının’ takipçisi, modanın takipçisi…
Batı bu bakışın tüm Müslümanlar nezdinde oluşmasını istiyor. ABD bu işin başını çekiyor. Ekonomik ve bozukta olsa fikri gücü ile özellikle Müslüman yöneticileri cezbediyor. Her şey O’nun varlığına ve O’nun iznine bağlı. O’nun desteği olmazsa bir hiç olduklarını düşünüyorlar. Bir gün kenara bir paçavra gibi atılacaklarını bildikleri halde vaziyet değişmiyor.
ABD, Demokrasi’den ödün vermeyen bir yönetim olmasına rağmen Mısır da yönetime askeri bir darbe gerçekleştirdi. Ancak hala bu darbe’ye bir darbe dememiştir.
Darbe arapça kökenli bir kelimedir. DA-RA-BE kökünden gelir. En basit tabiri ile vurmak anlamı taşır. Vurma, darb etme eylemi karşı bir tarafı gerektirir. Çünkü mananın içerisinde engelleme, bertaraf etme vardır. Dolayısı ile tek bir taraf söz konusu olduğunda bertaraf söz konusu olmaz. Kişi de kendi kendisini bu yolla engellemez. Siyasette de bu böyledir. Darbe karşı tarafı bertaraf etmek için yapılır. Amaç onu diskalifiye etmeye çalışmaktır. Mısır vakıasında ise esasında darbe yapan tarafta, yapılan tarafta aynı olduğu için ki o ABD’dir, darbeyi yapan kimseye sorulduğunda darbe demiyor doğal olarak. Diğer taraftan ABD’nin darbe dememesinin tek sebebi bu değil elbet.
ABD açısından bu darbe demokrasinin Mısıra “iyi” yerleşmesi için yapılmış bir balans ayarı niteliği taşıyor. Zira kendilerinin de dile getirdiği gibi “demokrasi ABD’nin ulusal çıkarları demektir”. Nitekim demokrasideki özgürlüklerin demokrasiye zarar vermesini istemezler.
Mısır’da Müslümanların şiddet eylemlerine başvurmadan bu geçişi tamamlamalarını bekliyorlar. Onlara göre demokrasinin yerleşmesi için bazen bu gerekli olabiliyor. Önemli olan bu onlar açısından. Yoksa bu darbenin mısır halkına maliyeti veya akan Müslüman kanları hiç umurlarında değil. Onlar şu siyasi konjonktürde Ortadoğu özelinde çalışmak istedikleri siyasilerde en ufak bir fikri sapmaya bile tahammül edemezler. Tam bir uyum içinde çalışmalarını beklerler. Özellikle Mısır gibi Ortadoğu’nun etkili bir ülkesinde İhvan gibi etkili gurupların olması onları bu meseleye bakışta iki kez düşündürmektedir.
Şimdi Mısırdaki Müslümanlar bu süreci nasıl atlatacaklar. Bu önemli. ABD süreci dikkatlice izleyeceğini beyan etti. Mursi iktidara gelmeden önce bu darbenin oluşması çok daha kolay iken neden şimdi. Her şeye rağmen mısır halkının demokratik fikirler çerçevesinde bu sıkıntılarından kurtulmaları beklenecek ve bunun oluşması için ortam hazırlanacak. Önümüzdeki süreç Ortadoğu’da sıkıntılı bir süreç olarak duruyor. Ümmet aslına dönmek için kapıları aralıyor. Böyle bir zamanda ise özellikle İslami temeli olan kitlelerin durumu batı açısından çok önemli. Onlarla çalışmak için batının zihninde fazla soru işaretleri kalmaması gerekiyor. Kitlelerin kalplerindekinin açığa çıkması açısından bu gibi süreçler belirleyici olabiliyor. Allah Müslümanların basiretlerini arttırsın.
Meseleye Türkiye yöneticileri açısından bakılırsa görülür ki, bu da hem içerde hem dışarda siyaset malzemesi olarak kullanılıyor. Darbe karşıtı demokratik söylemler havada uçuşuyor. Darbe diyemeyenlere veryansın ediliyor. Yine göz boyama yine demokrasiye vurgu yapılan söylemler…
Müslümanlar hiç sormuyorlar mı kendilerine, bu darbeler, savaşlar, iç karışıklıklar neden hep kendi beldelerinde oluyor?
Bu demokrasi nasıl bir şeymiş ki onlarca yıldır bizim beldelerimize yerleşemedi. Batıda hiç bizim yaşadığımız bu sıkıntılara rastlanmıyor. Neden? Her karmaşanın arkasında mutlaka kâfir batının parmağı çıkıyor. Buda aşikâr. Batının desteği ve zorlaması olmadan bir ülkede neden bu sıkıntılar yaşansın. Ordu durup dururken neden darbe yapsın. Borsa tepetaklak olsun. Savaşlar çıksın. neden?
Demokrasi bir ütopyadır. Halkın kendisini yönetmesi ütopyadır. Batı kendi halkına da uyguladığı bu ütopik anlayışı bize çok güzel pazarlıyor. Tarihinde Müslümanlara hiç bu kadar müdahale edememişlerdi. Demokrasi ile bunu başardılar. Maalesef bir takım Müslümanlar liderler ve kitleler de bu oyunun farkında olmadığı gibi bu oyunun aktörleri olmak için bilerek yada bilmeyerek can atıyorlar.
Ümit ederim ki Mısırda ki kardeşlerimiz de bu oyunu görürler ve batının demokrasi ipine değil tüm zorluklara rağmen başarının mutlak olduğu Allah Subhanehu ve Teala’nın ipine sarılırlar inşallah. Umudumuz dualarımız bu yöndedir.