Yüksek Askerî Şura’nın kısmen de olsa şaşkınlık yaratan kararları sonrasında ortaya çıkan tabloyu anlamak için yeni dünya düzenine, Türkiye siyasetine, askeriyenin yapısına, süreç içinde yaşanan değişimlere kısaca göz atmak gerekmektedir.
Amerika 2. Dünya Savaşı ile birlikte dünyadaki en güçlü devletin kendisi olduğunun farkına vardı. Sahip olduğu güç ile Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da ve Latin Amerika’da özellikle İngiliz ve Fransız sömürgeciliğini tasfiye ederek kendisi nüfuz sahibi olmak için harekete geçti. Amerika’nın nüfuz sahibi olmak için harekete geçtiği ve İngilizlerle mücadele ettiği ülkelerden biri de Türkiye olmuştur.
Amerika Türkiye üzerindeki İngiliz ekolünün etkisini kırabilmek için çeşitli yöntem ve üsluplar denemiş, ancak ne yaparsa yapsın 2002 yılında AK Parti iktidar oluncaya kadar bu etkiyi kıramamıştır.
İngilizler, Cumhuriyetle birlikte oluşturdukları Türkiye üzerindeki etkilerini özellikle Cumhurbaşkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilâtı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek yargı organları, bürokrasi, medya ve sermaye üzerinden korumayı başarabilmişlerdir.
Amerika, İngiliz ekolünün Türkiye’deki kurumsal etkisini tasfiye edebilmenin geriye kalan tek seçeneği olarak siyaset kurumunun olduğunu gördüğünde bu alana yöneldi.
İngiliz ekolünün etkisiyle uygulanan zulüm, baskı ve ötekileştirme esasına dayanan güç siyasetinin geniş halk kitlelerinde ürettiği memnuniyetsizliğin siyasette verimli sonuçlar üreteceğini keşfetti ve bu nedenle AK Partiyi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarının ilk yıllarında, İngiliz ekolünden beslenen askerî vesayet ve bu ekolün devlette hâkim olduğu kurumsal güç ile mücadele etti.
“FETÖ”nün emniyet ve yargıda ele geçirdiği kadrolar ile iş birliği yaparak Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesine yönelik çok sayıda operasyon yapılmasını sağladı.
Bu operasyonlarda ordunun komuta kademesinde görev yapan çok sayıda general, hatta genel kurmay başkanı bile tutuklanarak hapsedildi.
15 Temmuz darbe girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücünü artırmasında ve İngiliz ekolü yerine Amerikan ekolüne geçilmesinde önemli bir fırsat oluşturdu.
Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, 2017 yılında yapılan referandumla İngiliz tipi parlamenter sistemden Amerikan tipi başkanlık sistemi anlamına gelen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle Amerikan ekolü ciddi kazanımlar elde etti.
İngiliz ekolünden beslenen askerî vesayeti sona erdiren Cumhurbaşkanı Erdoğan bununla da yetinmedi her yıl ağustos ayının başında yapılan Yüksek Askerî Şûra toplantılarında komuta kademesi içinde hala varlığını koruyan İngiliz ekolüne mensup generalleri “kadrosuzluk” ya da “yaş haddi” gibi nedenlerle emekliye sevk edip tasfiye etti.
Emekli edilen generallerin yerine de Amerikan ekolüne mensup generaller ya da İngiliz ekolü yanlısı olduğu halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a itaat edip sorun çıkarmayacak generaller getirildi.
Bu yıl mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yerine görevde olan Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’i ataması da Amerikan ekolünün yerleştirilmesinde atılan adımlardan biri olmuştur.
Bu ayın başında yapılan Yüksek Askerî Şûra toplantısında alınan kararlarda en göze çarpan husus, İngiliz ekolü tarafından cumhuriyetle birlikte oluşturulan askerî teamüllerin kaldırılarak yerine Amerikan ekolüne ait teamüllerin konulması olmuştur.
İngiliz ekolünün yerleştirdiği askerî teamüllere göre genelkurmay başkanları hep kara kuvvetleri komutanlarından atanır iken bu askerî şurada kara kuvvetleri komutanlığı tecrübesi bulunmayan 2. Ordu Komutanı Metin Gürak, Genelkurmay Başkanlığına atanmıştır.
Yine İngiliz ekolünün yerleştirdiği askerî teamüllere göre kara kuvvetleri komutanları ordu komutanlarından özelliklede 1. Ordu Komutanlarından atanır iken bu yıl kara kuvvetleri komutanlığına ordu komutanlığı tecrübesi bulunmayan Genelkurmay 2. Başkanı Selçuk Bayraktaroğlu atanmıştır.
Ayrıca yine aynı teamüllere göre kuvvet komutanlarının süresi 2 yıl iken henüz 1. yılını doldurmuş ve yaşı da müsait olmasına rağmen Hava Kuvvetleri Komutanı Atilla Gülan kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yüksek Askerî Şûra Kararlarına yansıyan gücü, sadece İngiliz ekolünün yerleştirdiği askerî teamüllerin kaldırılarak yerine Amerikan ekolüne ait teamüllerin konulmasıyla ya da ordu içerisindeki İngiliz ekolü yanlısı subay ve generallerin tasfiyesi ile de sınırlı değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde kendi uygulamalarına karşı çıkan ya da biraz olsun sesini yükselten hiçbir subay ve generale karşı tolerans göstermeyecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı uygulamalarına karşı çıktığı söylenen Kara Kuvvetleri Komutanı Musa Avsever ve Hava Kuvvetleri Komutanı Atilla Gülan’ın emekli edildikleri Yüksek Askerî Şûra toplantısı sonrasında istemedikleri halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür edip minnettarlıklarını ifade etmeleri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güç gösterisi olarak yorumlanmalıdır.
Türk siyasi sisteminde ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Amerikan ekolü tarafından etkisi azaltılan İngiliz ekolü güç kaybetmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerini kendisine boyun eğdirerek ve Askerî Şurayı etkisizleştirip önemini azaltarak gücün ve iktidarın tek sahibinin kendisi olduğunu öne çıkarmaktadır.
Bundan sonra velev ki genelkurmay başkanlığına İngiliz ekolü yanlısı biri gelse bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a boyun eğmek zorunda kalacak, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerini dilediği ve istediği gibi şekillendirecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bu mücadele, keşke -İngiliz ekolü yerine- Amerikan ekolünün yerleştirilmesi için olmasaydı. Keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiliz ekolünü tasfiye etmek için verdiği mücadele, yüzyıllar boyunca Hilâfet’e başkentlik yapmış bu kadim İslam topraklarında yeniden İslami hâkimiyetin ve Hilâfet’in tesisi için verilmiş olsaydı.