İnsan, hayat serüveninde sakince durup düşündüğünde, yürüdüğü çizginin kıvrımlarındaki çıkıkları, kırıkları daha net görmeye başlar. Hız ve molasız bir yaşam göz önündeki birçok gerçeği ve güzelliği görmemize engel oluyor. Hayatın hızını fren pedalına basıp sorgulamak için durağan moduna aldığımızda, bakış açımız durulur ve gaz pedalına daha kararlı bir ayak ile basar, daha net gözlerle yola dikkat kesiliriz. Yolun sonunda aldığımız her soluğun hesabını vereceğimiz bu yolculukta kısa bir molayla; değerli-değersiz olan şeylerle ilgili bakış açımıza fer verip daha bir netleştirmek için gelin hep beraber şu birkaç hakikati bir kez daha -son olmamak şartıyla- düşünelim:
مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ وَهُمْ مِنْ فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ اٰمِنُونَ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَكُبَّتْ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِۜ هَلْ تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Kim (ilâhî huzura) iyilikle gelirse ona daha iyisi verilir; o gün onlar kıyamet dehşetinden de emin olurlar. Ama kimler de kötülükle gelirse işte onlar yüzüstü cehenneme atılırlar. Yaptıklarınızın karşılığından başkasını mı göreceksiniz?” [Neml 89-90]
اَللّٰهُ لَط۪يفٌ بِعِبَادِه۪ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَز۪يزُ۟ مَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ ف۪ي حَرْثِه۪ۚ وَمَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَص۪يبٍ
“Allah kullarına çok lütufkârdır, dilediğine rızık verir. Güçlü ve üstün olan da O’dur. Kim ahiret kazancını isterse onun bu kazancını arttırırız; kim dünya kazancını tercih ederse ona da bundan veririz; ama onun ahirette hiçbir nasibi olmaz.” [Şura 19-20]
احفظَ اللَّهَ تَجِدْهُ أَمَامَكَ ، تَعَرَّفْ إِلَى اللَّهِ في الرَّخَاءِ يعرِفْكَ في الشِّدةِ ، واعْلَمْ أَنّ مَا أَخْطَأَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُصيبَك ، وَمَا أَصَابَكَ لمْ يَكُن لِيُخْطِئَكَ واعْلَمْ أنّ النَّصْرَ مَعَ الصَّبْرِ ، وأَنَّ الْفَرَجَ مَعَ الْكَرْب ، وأَنَّ مَعَ الْعُسرِ يُسْراً
“Allah’ın emir ve yasaklarını gözet, O’nu önünde bulursun. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allah*’ı* tan**ı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamı**ş olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüyle, kolaylık da zorlukla birliktedir.”** [Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 307]
اَللّٰهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلَامِ وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَبَارِكْ لَنَا فِي أَسْمَاعِنَا وَأَبْصَارِنَا وَقُلُوبِنَا وَأَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ وَاجْعَلْنَا شَاكِرِينَ لِنِعْمَتِكَ مُثْنِينَ بِهَا قَابِلِيهَا وَأَتِمَّهَا عَلَيْنَا
“Allah’ım! Kalplerimiz arasında ülfet meydana getir. Aramızdaki geçimsizliği düzelt. Bizi selâmet yollarına sevk et, karanlıklardan kurtarıp aydınlığa kavuştur. Bizi, çirkinliklerin açık ve gizli olanlarından uzak tut. Kulaklarımızı, gözlerimizi ve kalplerimizi; eş**lerimizi ve çocuklarımızı hakkımızda mübarek ve hayırl**ı kıl. Tevbelerimizi kabul et. Sen merhametlisin, tevbeleri kabul edersin. Bizleri verdiğin nimetlere şükreden, onlar**ı kabul ederek Sana senada bulunanlardan eyle. Onları (âhirette) bize tamamla.”** [Ebû Dâvud, “Salât”, 182, r. 969]
“Vefatından sonra insanların seni ne kadar çabuk unutacaklarını bilseydin, kesinlikle hayatını Allah’tan başkasını razı etmek için yaşamazdın.” [İmam Şafii]
“Dünyaya önem vermeyiniz! Vallahi, dünya ancak kendisine önem vermeyenlere yaramıştır!” [Hasan-ı Basri]
“Akıbette fayda görmek için hoşlanmadığı şeylere karşı sabır gösteren kişi kat be kat fazla zevk duyar. İlim talebesi gibi ki bir miktar yorulur ama buna karşılık akıbetinin hayır olması yanında iki cihanın bütün iyiliklerine kavuşur. Tembellik zevkinin sonu ilim ve amel yoksunluğudur. Böyle olunca da alınan zevke karşın duyulan üzüntü kat be kat artar.” [İbn’ul Cevzi]
“Kişi Allah’ın sırat-ı müstakiminden saptığı zaman artık onun övülen geçmişine bakılmaz.” [Dr. İyad Kunaybi]
“İnsanın selameti dilini korumasındadır.” [Arap Atasözü]
“Savaşılacak düşmanlar daha önce de gördüğümüz gibi, sayıca ikidir: nefsanilik ve tembellik.” [Jules Payot]
“Sözleriyle göklerde süzülüp, eylemleriyle yerde sürünenler gibi olma.”
“Daha çoğuna sahip olacağım diye kendini yorduğun şeyler çok şeylerini kaybetmene sebep olacak şeyler olmasın.”
“Kardeşinin kalbini kendi kalbin gibi bil, bak o zaman aranızda nasıl da ülfet peyda oluyor.”
“Doğru sözcükler bulmak için çok uğraşma, eylemler sözcüklerden daha değerli ve tesirlidir.”
“İnsan ki Allah’tan uzaksa kendisine vurulan prangaları ziynet zanneder.”
“Kalbinin hak üzere olması ve durması hususunda Allah’tan sebat iste. O ki kalplerin künhünü bilendir, sen ise sadece onun/kalbinin yerini biliyorsun!”
Aynı birkaç hakikatin/aslın daha bunlar gibi yüzlerce ifade şekli var. Hakikatin özü şu: “Allah’tan geldik yine Allah’a döneceğiz, O’nun rızasını hayatımızın merkezimize alırsak dünya ve ahirette razı olacağımız bir yaşamımız olacak değilse korkunç bir akıbetin ashabı olacağız. Diğer bütün realiteler bu ideal etrafında kümelenip pozisyon almalı.”
Göz önünde duran, aynelyakin müşahede edebileceğin bu hakikat(ler)i biraz yavaşla ve düşün kardeşim…