31 Mart yerel seçimleri bitmesine rağmen tartışmalar hâlâ devam etmekte. Gerek seçimlerde istediği neticeyi elde eden gerekse de umduğundan uzak olan partilerin yıllardır değişmeyen jargonu; demokrasi vurgusu, demokrasi kazandı, demokrasinin önemi, demokrasiye sahip çıkıldığı söylemleri oldu.
Son zamanlarda ise sandığı, demokrasinin namusu olarak gören sözüm ona siyasilerin demokrasiye yeni bir kıymet atfetmeleri hayret verici bir tutumdur. İçerisine şer namına bütün kötülükleri alacak kadar geniş bir kursağa sahip ve bu çirkinliklerin üstünü örtecek kadar da münafıklığı bünyesinde barındıran başka bir kavram olmamasına rağmen buna böyle bir değerin yakıştırılmaya çalışılması temize, güzele, hakka hakarettir.
Hâl böyle olmasına rağmen bu coğrafyada bu hastalıklı fikrin kökleşmesi için gecesini gündüzüne katan siyasilerin toplumun inanç ve değerlerinden ne denli uzak olduklarını da bizlere göstermiş oluyorlar. 95 yıldır bu topraklarda gayri insani, vahşi kapitalist ideolojinin, yumuşak yüzü olarak demokrasiyi uygulayan, pazarlayan liderler, toplumu nasıl bir ateş çukuruna sürüklediklerinin acaba farkındalar mı bilmiyorum!
Demokrasiyi Müslümanlara sadece seçim olarak gösterenler, menfaat ve makamları için bütün değerleri feda ederekten hem Müslüman halkı hem de kendilerini helake sürüklemeleri belli ki umurlarında değil. Düşünün; başlangıç noktası yalan, aldatma, sahtekârlıklarla özdeşleşmiş bir fikrin, Müslüman mahallesinde pazarlanması asla kabul edilmemesi gerekirdi. Lakin bu pazarlamayı yapan tezgâhtarlar bu ümmetin içinden çıkanlar olunca netlik kaybolmakta, aldatma daha kolay hâle gelmekte maalesef.
Bakın onlarca yıldır bu ümmeti seçimden seçime koşturan, enerjilerini, kaynaklarını heba eden parti ve liderler, söz birliği edercesine toplumu kendi çıkarlarına payanda yaparken dünyevi anlamda küçük menfaatler karşılığında paha biçilmez değerleri satarak, yaptıkları ticareti hanelerine kâr olarak döndürdüklerini vehmetmekteler. Menfaatlerine halel gelebilecek en küçük söyleme dahi kulak kesilenler, değerlerimize yapılan saldırılara kör ve sağır kesilmekteler.
Elbette toplum için değer kayıpları, maddi kayıpların çok çok üzerindedir. Özellikle de toplumun, akidesinden çıkan çözümlerden bihaber bırakılması, zihinlerinin bulanıklaşması, ölçülerinin kaybolması bunların örnekleridir. Bu tablonun daha net bir şekilde görülmesi adına gerek dünyevi gerekse de ahiret boyutuyla Müslümanlara hiçbir faydası olmayan bu batıl düşüncenin aldatmaktan başka bir şey olmadığı son seçimlerde öncesi ve sonrasıyla görüldüğü kanaatindeyim.
Parti ve liderlerin, halkın verdiği vergilerle halka, ahkâm kesip bol keseden dağıttıkları vaatler, ülkenin beka meselesini ön plana çıkarıp koltuklarının bekasını garanti edenler, seçim meydanlarında birbirlerine fütursuzca hakaret ve ithamlarda bulunmalar, tam da demokrasinin pespaye karakterini ortaya çıkarmıştır. Seçim sonrası ise istediği sonucu alamayan partiler, birbirlerini oy çalmakla itham edip, istedikleri neticeyi alasıya kadar tekrar seçim diyerek, demokrasinin çok daha derin ve kirli yüzünü bizlere göstermiş oldular.
Seçimi, demokrasinin namusu olarak görenler, namusu ve şerefi olmayan bir düşünceye hak etmediği bir değeri yükleme gafletine düştüler.
Hakikatte hiçbir inanç, değer, kıymet ve ölçüyü tanımayan ve hatta bunlara savaş açan, her türlü hırsızlığı, arsızlığı ve rezilliği bünyesinde toplayan demokrasi fikrine namusu yakıştırmak ancak sefihlerin yapacağı bir iştir.
Demokrasinin namusundan bahsedenler, Müslüman halkı özgürlük, eşitlik adı altında fert, aile ve toplum olarak nasıl bir rezilliğe sürüklediklerinin farkındalar mı? Demokrasinin namusundan bahsedenler hak, hukuk ölçüsünü menfaate indirgeyenlerin halkın kaynaklarını nasıl sömürdüklerinin farkındalar mı?
Demokrasinin namusundan bahsedenler, halkın vergi ve kaynaklarıyla lüks ve şatafat içinde yaşayarak yaptıkları zulmün farkındalar mı?
Demokrasinin namusundan bahsedenler bu toplumun, inancından çıkmayan eğitim müfredatlarıyla tertemiz dimağları nasıl zehirlediklerinin farkındalar mı?
Demokrasinin namusundan bahsedenler, her gün çıkardıkları yeni yasalarla hırsızlığı, arsızlığı, fahşa ve fuhşiyatı yaygınlaştırdıklarının farkındalar mı?
Demokrasinin namusundan bahsedenler, demokrasi adına beldelerimizi işgal eden, Müslümanların ırzlarını ayaklar altına alan sömürgecilerle aynı yerde durduklarının farkındalar mı?
Gerçekten bir şeylerin namusunu dert ediniyorsanız bu ümmetin inancını, değerlerini, kanlarını, ırzlarını demokrasinin şerrinden muhafaza edip onu def etmek yapılacak en namuslu iş olsa gerek. Yoksa kendisinde, özünde olmayan bir şeye değer yüklemeye çalışmak eşyanın tabiatına savaş açmaktır.
قُلْ اَنَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُنَا وَلَا يَضُرُّنَا وَنُرَدُّ عَلٰٓى اَعْقَابِنَا بَعْدَ اِذْ هَدٰينَا اللّٰهُ كَالَّذِي اسْتَهْوَتْهُ الشَّيَاط۪ينُ فِي الْاَرْضِ حَيْرَانَۖ لَهُٓ اَصْحَابٌ يَدْعُونَهُٓ اِلَى الْهُدَى ائْتِنَاۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَاُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
“De ki: Allah’ı bırakıp, bize fayda da zarar da veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: Bize gel! diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (küfre) mi döndürüleceğiz? De ki: Allah’ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.” [Enam Suresi 71]