Bir Anksiyete Makinesi: Kapitalist Laik Düzen!
10 Şubat 2025

Bir Anksiyete Makinesi: Kapitalist Laik Düzen!

Yaşadığımız hayatın kalitesi, içinde bulunduğumuz düzenin kalitesiyle eşitlenmiş durumda: Bozuk, kokuşmuş, çürümüş… İslâm’ın hayata egemen olması ve bu kokuşmuşluğun izâle edilmesi için çalışanların varlığı bir tarafa, böyle bir düzenin ayakta durması, kendi kendine yıkılmıyor olması bile hayret verici bir durumdur.

İçinde yaşadığımız kapitalist laik düzen bir anksiyete makinesidir; stres, mutsuzluk ve huzursuzluk kaynağıdır. Toplumda çürütmediği tek bir şey bırakmamıştır. Sorunun esası, anksiyetenin kaynağı olduğu hâlde yıkılmaması hayret edilecek ancak anlaşılmayacak bir şey değildir. Zira insanları maddî-manevî birçok açıdan sıkıntıya sokmuş, düşünme melekelerini meflûç etmiştir. Yetmemiş, meflûç ettiği zihinleri bizzat kendisini ayakta tutan sütunlar hâline getirmiştir.

O kadar ki, insanlardan azımsanmayacak bir grup, kendi mutsuzluklarının, dertlerinin ve sıkıntılarının altında yatan sebep bu bozuk düzen olduğu hâlde, onu cansiperane savunur durumdadır. Oysa bu kapitalist laik düzen, meydana getirdiği ışıltılı illüzyonu bir tarafa bırakırsak, insanlığın baş belası olmuş, ruhunu bir mengene gibi sıkan, onu tarihte hiç olmadığı kadar çaresiz ve çözümsüz hissettiren alçak bir düzendir.

[يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ] “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerin derdine devâ, mü’minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.” [Yûnus Suresi 57]

Sosyal Açıdan Toplumsal huzur açısından bu düzen, insanlar arasındaki insicâmı bozmuş; onları, birbirini seven ve sayan varlıklar olmaktan çıkarmış, birbirinin yurdu olması gereken insanı birbirinin kurdu hâline getirmiştir. İnsanlara yanlış mutluluk mefhumları vererek, onları bir arada mutlu değil, mutsuz olmaya icbar etmiştir.

Bu lanet düzen, insanlara aşırı stres yükleyerek onları patlamaya hazır bir bomba hâline getirmiştir. Zira haber siteleri her gün, hiçbir sebep yokken birbirini öldüren, yaralayan, kıran, döken insan haberleriyle dolup taşmaktadır. Toplumun huzursuz olması, huzurlu(!) bir avuç laik kapitalistin umurunda bile değildir; çünkü huzurlu toplum demek, bu düzene göre nakde çevrilemez, düşünen insan demektir. Sağlıklı düşünen insan demek, bu düzenin üç günden fazla ayakta duramaması demektir. Bu düzenin ayakta duramaması demek, şeytanın yârenlerinin yok olması demektir.

O yüzden şeytan ve aveneleri, sürekli istikrarsız bir ortam oluşturarak insanları istedikleri gibi manipüle etmektedirler. Anksiyete/kaygı üzerine yapılan araştırmalar, aşırı kaygılı toplumların, sanılanın aksine sistemi değiştirme arzularının bir söylenceden öteye gitmediğini göstermektedir. Her şeyi elinden alınmamış ancak birçok şeyi elinden alınmış bir toplum, değişim yönünde harekete geçirilmediği müddetçe, depresif ruh hâli ile cinnet hâlinin iç içe geçtiği bir durumda varlığını artırarak sürdürecektir.

Ekonomik Açıdan

İran fethedildikten sonra, Kisrâ’nın sarayına girildiğinde “Meğer bizim yoksulluğumuzun sebebi, bunların şatafatı imiş.” şeklinde sözler yankılanır sarayın muhteşem(!) koridorlarında.

Bugün, sözde krallar devri kapanmış, insanların olabildiğince özgür ve eşit olduğunun propagandası yapılır olmuştur. Oysa insanlar, krallar devrine nazaran ne daha özgür ne de daha eşittirler. Bugün insanlar, neredeyse soludukları havanın ücretini krallara öder hâle gelmiştir. Çalıştıkları ücreti daha almadan, bu kapitalist laik düzen kendisine düşen payı alır hâle gelmiş; insanlara verdiklerini de yine onlardan başka başka vergilerle, cezalarla almanın yollarını profesyonel bir şekle sokmuştur.

Bugün insanlar, maddî kaygılardan dolayı anksiyete yaşıyor, çaresizce üç kuruş para kazanmak için sağa sola koşuşturuyor. Eskiden köleler, efendilerinin yeme, içme, barınma garantisi altındaydı; şimdi ise hürlere(!) garanti edilen hiçbir şey yok. Köleliğin kaldırılması, bütün insanların köleleştirilmesi içinmiş; anladık.

Mikyas (ölçü) ortadan kalkınca, haliyle insanların “Bizim köleler kadar bile hakkımız yok mu?” diyecek bir şeyleri de kalmıyor. Nerede insanın tüm maddî ihtiyaçlarının karşılanmasını üzerine borç bilen İslâm Nizâmı, nerede insanın elinden maddî-manevî tüm imkânlarını almaya çalışan bu lanet laik kapitalizmin nizâmı!

[وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىٰ] “Kim de benim zikrimden yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.” [Tâ-Hâ Suresi 124]

Siyasal Açıdan

Siyasî açıdan bu düzenin rezilliğini kimse anlata anlata bitiremez. Çünkü bu düzen içinde siyaset demek; yalan, dolan, aldatma ve kandırma demektir. O kadar ki, bunu siyasetçiler de halk da ifade eder durumdadır. Bir düzen düşünün ki yalan ve dolan üzerine kurulsun, sonra da bunu itiraf etsin; yetmedi, bunu normal olarak görsün ve göstersin!

Böyle bir siyasî düzen içerisinde yaşayan insanlar doğruluğu ve dürüstlüğü nereden öğrenecekler? Siyasetçilerden mi? Hayatları yalan onların! Böyle bir siyasî düzen içerisinde idareciler birbirine düşer, halk birbirine düşer, toplumda kutuplaşmalar meydana gelir, insanlar fırkalara ayrılır ve birbirinin kuyusunu kazmaya çalışır. Ki vakıada gerçekleşen bundan başka bir şey değildir.

Eğitim gibi alanlara hiç girmiyoruz bile. Maalesef bu düzen, bir bütün olarak anksiyete, kaygı ve endişe kaynağıdır. Âlemlerin sahibi, maddî-manevî tüm varlığımıza kastetmiş bu düzenden, ümmetimizi ve tüm insanlığı bir an önce kurtarsın.

[أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ ۚ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ] “Yoksa onlar, hâlâ İslâm'ın karşıtı cahiliye kanunları ile mi yönetilmek istiyorlar? Şüpheden uzak, doğru ve gerçek bilgiyi tanıyarak kabul edip inanmış bir toplum için Allah'tan daha güzel kanun koyucu olabilir mi?” [Mâide Suresi 50]