Batı Hiçbir Zaman Medeni Olmadı!
23 Haziran 2020

Batı Hiçbir Zaman Medeni Olmadı!

İnsanlık özellikle son 200 yıllık süreçte her şeyin maddi üstünlüklere bağlı olduğunu ve bu üstünlüğü elde etmenin en önemli şey olduğunu düşünmeye başladı. Avrupa’nın sanayi devrimleri ve sömürge hamleleri dünyanın yeniden şekillenmesine neden oldu. Sömürü arttıkça yeni bir kavram olarak “Batı” literatüre girdi. Her şey Batılıları merkeze alarak şekillendi. Coğrafya tanımlarken bile Batılara göre tarifler yapıldı. Batı’nın üstün ve medeni olduğu yalanı zihinlere sürekli işlendi. Bu yalan zihinsel bunalım yaşayan çoğu insanı etkisi altına aldı ve amellerine etki etti. Batılı gibi düşünmek, yemek, içmek, giyinmek, eğlenmek, gezmek, çalışmak ve dahası taklit edildi. Neredeyse her konuda onlara benzemek “medeni olmak”, “çağı yaşamak”, “kalkınmak” olarak tarif edildi. İnsanların çoğu ve hatta Müslümanlar bile zaman içinde bundan etkilendi.

Osmanlı Hilâfet Devleti’nin yıkılmasından sonra Batı’nın sömürgesi hâline gelen İslâm topraklarında Müslümanlara uygulanan nizamların dahi çoğu Batı’dan ithal edildi. Anayasa, kanunlar Batı’dan kopyala yapıştır yöntemi halka zorla uygulandı. Sırf Batı’ya benzemek adına her konuda Batı taklit edildi. Bu yüzden on binlerce insan katledildi, milyonlarca insan zulme maruz kaldı. Ülkemizde çıkarılan her kanun ve inkılap Batı’yı taklit ederek çıkarıldı ve karşı gelen insanlar zulme maruz bırakıldı. Kılık-kıyafet ve şapka kanunlarına karşı geldiği için şehirler isyan bahanesi ile bombaladı, risale yazan âlimler asıldı, cezalar kesildi, insanlar hapse atıldı. Harf inkılabı ile inancımız, tarihimiz, kültürümüz ile bağımız kesildi ve -tabiri caiz ise- bir gecede cahil bırakıldık. Medreseler kapatıldı, yönetim şekli değiştirildi. Halklarının inançlarına, hayat tarzlarına, taleplerine rağmen “uygarlık”, “çağdaşlık” söylemleri ile düşmanın bizi yok etmek adına istediği her şeye boyun eğildi. Onlardan sonra gelen her iktidar bu yalanın gerçek olduğuna inandı, inanmasa bile inanmışlar kadar Batı’ya bağlı kaldı ve Batılıların peşinden koşmaya devam etti.

Aslında Batılılar hiçbir zaman medeni olamadı. Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”

Medeni şekilleri dahi kullanmada küfür, şirk, günah olan ile helal, temiz olanı ayırt edememişti. Batılılar kazanmak ve üstün gelmek için her şeyi kendilerine mubah görmüşler ve bu konuda kendi menfaatlerini merkeze almışlardı. “Bir damla kan, bir damla petrol” gibi vahşi sloganı ile menfaatleri için her şeyi yaptılar. Batılıların bu kibirli, küstah ve açgözlü tavrının sonucunu bütün dünya insanı ödedi ve hâlen ödemeye devam ediyor. Başta İslâm beldeleri olmak üzere bütün insanları hatta kendi halklarını dahi felakete sürüklediler, sürüklüyorlar.

Batı hiçbir zaman medeni olmadı ve olamayacak! Bugün insanlığın tarih boyunca yaşamadığı zulümleri yaşıyor olması Batı hadaratının, nizamlarının ve sömürgeciliğinin bir sonucudur. 20. Yüzyılı kanla yazan Avrupalılar 21. Yüzyılda da katliam, sömürü, kriz ve yıkıma devam ettiler. İşte bu Batılı sömürgeciler dünya tarihinin en kanlı savaşlarına imza attılar. Sömürmek ve ırkçılık adına çıkarılan 1. ve 2. Dünya Savaşlarında yüz milyondan fazla insan katledildi. Sadece bu savaşlar bile vahşi Batı’nın gerçek yüzünü göstermeye yeterdi ancak bu Batılı zalimlere yetmedi; gözleri doymadı ve yeni zulümlere yöneldiler. Bir türlü kana doymak bilmeyen, sömürdükçe sömürmeyi isteyen, katliam üstüne katliam yapan, kazandıkça daha fazla kazanmayı isteyen bu zihniyet zulümlerine devam etti…

BM’nin 20. Yüzyıl’ın (1904-1908) ilk soykırımı olarak kabul ettiği Namibya katliamında Almanlar hammadde ve iş gücü ihtiyacı için Herero ve Nama ırklarını çok azı hariç yok etti. Büyük Alman İmparatorluğu ve üstün ırk için on milyonlarca insan kurşuna dizilerek, toplama kamplarında, fırınlarda, gaz odalarında zehirlenerek, yakılarak öldürüldü. Alman ırkının haricindeki ırklar harflerle sınıflandırıldı, Çingeneler kısırlaştırıldı…

Fransa’nın ilk soykırımı 600 bin Katolik’in hayatını kaybettiği Vendee soykırımıydı. Bununla yetinmeyen Fransa sömürmek için gittiği Cezayir halkının %15’i olan 1,5 milyon Müslümanı 1954-1962 yılları arasında vahşice katletti. Yine 1994’te Ruanda’da 100 günde yaklaşık 1 milyon insanı aynı vahşilik ile katletti. Çad’da ülkenin her tarafındaki 400 âlimi davet edip sonra toplantıyı bombalayarak alçakça katletti.

Hollanda, 1945- 1949 yılları arasında kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere, yaklaşık 150 bin Endonezyalı Müslümanı katletti. BM kontrolünde 1995 yılında 5 günde Srebrenitsa’da 8 binden fazla Müslüman katledildi. Avrupa’nın ortasında Bosna’da öldürülen Müslüman sayısı yüz binleri geçti.

İngiltere, sömürmek için gittiği Avustralya’da 750.000 yerli halk, Aborjinlere soykırım yaptı. Kenya’da 100 bin insan vahşice öldürüldü. Hindistan’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da sayısız zulümlere neden oldu.

İtalya Libya’da yüz binlerce Afrikalı Müslümanı katletti. Mussolini Habeşistan’dan çekilene kadar 300-750 bin kişiyi katletti.

Belçika sömürge imparatorluğu kurmak için Kongo’yu işgal etti ve 20 milyon nüfuslu ülkenin %60’ını katletti. Köle olmak istemeyenlerin ellerini, ayaklarını kesti. Danimarka, 1945 yılında 250 bin Alman mülteciyi ölüme terk etti. İspanya ülkesinde 30 bin muhalifi öldürttü ve Amerika ile birlikte milyonlarca Kızılderili’yi katletti.

ABD kendi kıtasındaki 70 milyon Kızılderili’yi yok etti. Onları yok etmek için onların beslendiği hayvanları dahi katletti. Kore Savaşı’nda 2 milyon, Vietnam’da 3 milyon, Afganistan’da yüzbinler, Irak’ta 1,5 milyon insanı katletti. Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı bombalar ile yüzbinlerce insanı katletti.

Bize göre yine batıl ve vahşi olan Rusya, Orta Asya’da, Kırım’da, Kafkaslar’da, Afganistan’da milyonlarca Müslümanı katletti.

Çin milyonlarca Doğu Türkistanlı Müslümanı katletti.

Hayvanat bahçesine benzettikleri “insanat bahçeleri” 1958 yılına kadar Batılı ülkelerin merkezlerinde alçakça devam ettirildi. Medeniyet adına kendilerine göre ilkel ırkları hayvanları sergiler gibi kafeslerde sergilediler ve milyonlarca Batılı buraları ziyaret etti! Özgür insanları köleleştirdiler ve 20. Yüzyılda köle ticaret merkezleri kurdular.

ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, Rusya, Çin ve diğerleri sömürü ve işgal için gittikleri her yere demokrasi, medeniyet, kalkınma, insan hakları, özgürlük ve sair sloganlar ile gitti. Ancak hiçbir yerde insanlara tek bir faydaları dokunmadı. İnsanlığı felaketin eşine getirdiler. Dillerindeki “insan hakları”, “kadın hakları”, “barış”, “özgürlük”, “demokrasi”, “kalkınma”, “birlik”, “medeniyet” sloganları alçak, vahşi yüzlerini gizlemek içindi.

Bugün bu Batılıların zulmü gizlenemeyecek kadar çoğaldı. İnsanlık bu sistemlerin şerrini iliklerine kadar hissetti. Hatta kendi halkları dahi ayaklandılar, isyan bayraklarını çektiler. Dün köle olarak getirdikleri, “ilkel ırk” dedikleri insanlar haklarını aramaya, zulme karşı çıkmaya başladılar. Sosyal, iktisadi, içtimai, eğitim ve diğer alanlarda sistemler her geçen gün çıkmaza sürüklendiler. Bugün bu Batılı sistemlerin kendi halklarını dahi tatmin etmediğini günlük haberlerden izliyoruz.

Evet, Batı ne hadaratı, ne nizamları açısından medeni değil aksine gericidir. Sömürü ve katliam üzerine kurulmuş sistemleri güç ile ayakta durmaktadır. Artık kendi halklarına dahi verebilecekleri bir projeleri kalmamıştır. Kalkınmak, ilerlemek, dünya ve ahiret saadetine kavuşmak ancak İslâm Hilâfet Devleti’nin İslâm’ı tatbik etmesi ile mümkündür. İşte o zaman kula kulluk değil Allah’a kulluk edilecek, dünyanın darlığından ahiretin genişliğine ulaşılacaktır. Bu ise ancak İslâm nizamının Râşidî Hilâfet Devleti’nde tatbik edilmesi ile mümkündür.

___

#KapitalizmÇöktüÇözümİslam

#DemokrasiYalanÇözümİslam