2012 yılından beri Türkiye, güneyinde bir güvenli bölge kurmak istiyordu. Ancak Amerika, bugüne kadar güvenli bölge fikrine sıcak bakmadı. Bugüne kadar izin vermemesinin ekonomik sebepleri olduğu kadar, siyasi sebepleri de var.
Birincisi: Türkiye’nin ABD ile birlikte oluşturacağı bir güvenli bölgenin maliyeti yüksekti. Amerika, Suriyeli Müslümanlar için böyle bir yükün altına girmek istemedi.
İkincisi: Suriye’deki muhalif gruplar daha öncesinde Amerika ve Türkiye’nin siyasetine bu derece eklemlenmemişti. Dolayısıyla şartlar oluşmadan kurulacak bir güvenli bölgede, muhalifler daha da güçlenecekti. Bu nedenle artık savaşın yönü Esed rejiminden IŞİD’e ardından da diğer “radikal” gruplara yöneldikten sonra “şimdi bir güvenli bölge iyi gider” diye düşünüldü. Çünkü muhaliflerin elinde kalan son bölge İdlib’de de yolun sonuna gelindiği görülüyor.
Öncelikle ABD Başkanı Trump’ın çelişkili açıklamaları sizi şaşırtmasın. Bu açıklamalara bakarak “Amerika bu operasyona karşı” anlayışı da oluşmasın. Zira Amerika, bir delinin eline bırakılmayacak kadar kâfir bir kurumlar devleti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Türkiye’yi kınamak için toplanmasını ABD ve Rusya’nın veto etmesi, bu operasyonun ABD ve Rusya’nın onayıyla olduğunu net bir şekilde göstermektedir.
Diğer taraftan PYD Sözcüsü Salih Müslim de Türkiye ve Amerika arasında bir anlaşma olduğunu teyit etmektedir.
Peki, Türkiye’nin bu operasyonda siyasi hedefi nedir?
1. Türkiye, Amerika’nın 30 bin TIR silah gönderdiği PYD tehdidine karşı sınırlarında güvenli bir bölge oluşturmak istiyor.
2. Olası bir İdlib operasyonunda bu bölgeden gelecek 100 binlerce insanı yerleştireceği bir alan açmak istiyor.
3. Daha sonra buraya TOKİ’yi sokabilirse bu bölgeye yeni yerleşim alanları inşa ederek ekonomik hedefler gözetiyor.
Amerika’nın siyasi hedefi nedir?
1. Öncelikle Amerika Suriye’den askerlerini çıkartmadı, sadece geri çekti.
2. PYD’nin cezaevlerinde tuttuğu IŞİD tutuklularını, Türkiye’nin sorumluluğuna yıkıyor.
3. PYD’yi biraz daha Esed rejiminin kucağına doğru itiyor.
4. En önemli hedefi ise Barış Pınarı Harekâtı kapsamında İdlib’deki muhalif gruplar operasyon bölgesine kaydırılıyor. Böylece İdlib, Halep’te olduğu gibi saldırıya daha açık hale getiriliyor.
Peki, Esed nasıl bakıyor?
Muhtemelen bu gelişmeleri keyifle izliyordur. Zira tüm bu yaşananlar Esed rejiminin işine geliyor. İdlib’e saldırmak için uygun zamanı kolluyordur.
Biz nasıl bakmalıyız?
Amerika ve bölge devletlerinin Suriye devrimine ne denli tehdit teşkil ettiği, sanırım artık herkes tarafından anlaşılmıştır. Kürsülerden Suriye halkı için ahkâm kesenlerin artık ne denli tehlikeli olduğunu da fark etmiş olmalısınız. Suriye’de siyasi bir liderlik etrafında birleşmemenin sonuçlarının neye mal olduğu da artık görülmüştür. Sonuç olarak devrim, bir düşüncedir. Korku duvarını kırmakla başlar ve sömürgecilerin inşa ettiği eski rejimleri devirmekle de sona erer. Kuşkusuz Allah Subhânehu ve Teâlâ, er ya da geç Müslümanların düşmanlarını helak edecektir. Bu, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın bir sünnetidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu sünneti peygamberleri üzerinden icra etmiştir.
Zafer öncesi bela şiddetlenir. Önemli olan hak üzerinden sebat etmektir.