AT İZİ, İT İZİNE NASIL KARIŞIR?
10 Eylül 2016

AT İZİ, İT İZİNE NASIL KARIŞIR?

Adaletin yeryüzünü terk ettiği günden itibaren bütün izler birbirine karıştı. İslam ile kapitalizmin izleri, Müslümanlar ile İslam düşmanlarının izleri ayrıştırılamaz oldu. Kültürler, duygular ve fikirler çorbaya döndü. Siyaset ve siyasetçiler, ilim ve âlimler, dersler ve müderrisler, ticaret ve tacirler birbirleri arasında girift bir ilişki yumağına dönüştü. Böylece doğru ile yanlışın, hak ile bâtılın, iyi ile güzelin savaşı terk ettiği bir zaman dilimine girmiş olduk. Zira adaletin imha edilmesi mülkün temelini dinamitleyip yerle yeksan etti. Bu durumu günümüzde somut bir şekilde yaşamakta, ayan beyan görmekteyiz.

Geçmişin dokunulmazlarına şimdi tek tek dokunuluyor. Muhalif gördüklerini hapse tıktıranlar, sırf kuyruklarına basıldı diye zulmün her türlüsünü öz be öz kardeşine reva görenler şimdi değiştirmek istedikleri toplum tarafından terörist olarak görülüyor, tek tek mimleniyor ve intikam duygusuyla derdest ediliyor**. Neden? At izini, it izine karıştırdıkları için**. Onlar kâfirler ile Müslümanların izlerini birbirine karıştırıp kâfire hoş göründü, Müslümanı ise tahkir ettiler. Şimdi ise tahkir ediliyorlar… Peki, bugün bütün bu izleri karıştıranlar yarın nasıl bir akıbet ile karşılaşacaklarını biliyorlar mı?

O yüzden at izini de, it izini de mümeyyiz bir akıl ile ayırmak gerekiyor. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَن تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

“Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakınırsanız size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.’’ (Enfal suresi, 29)

Peki, ama nasıl? Şöyle ki, henüz bir hafta önce rızk kazanmak için pamuk şeker satan bir çocuğun umutlarını, hayallerini zabıta kamyonetlerine atıyorsanız, ‘devletin malı deniz yemeyen keriz’ zihniyetli haramzadeleri de aynı kamyonetlere sığdırıp cezalandırmalısınız. Halkının vergisini ek gelir olarak gören siyasetçileri, EDS’ler ile halkını tuzağa düşüren belediyeleri, her fırsatta menfaat tırpanlayan milletvekillerini kayda geçmelisiniz. Sözleri ve fiilleriyle aynı kategoride yer alması gereken fakat bir türlü aynı muameleyi görmeyen liderleri adil ve hakkaniyetli bir şekilde muhasebe etmeli ve arkasından huzurun ve sükûnetin kazanacağı bir şekilde cezaya tabi tutmalısınız. Bu konuda belki de ilk yapmanız gereken şey dokunulmazlık zırhını çıkartıp, herkese ve her şeye dokunabilmelisiniz. Bu aşamada yapılacak en küçük adaletsizlik zulümdür. Tarafgirlik ve cepheleşmek ise cehalet kalıntısı adice bir iştir. Gerektiğinde kendini muhasebe etmek ve öz eleştiri yapmak ise erdemli olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Kimi zaman aslanlar gibi gürlemek, kimi zaman da üç maymunu oynamak at izini sadece it izine değil çakal ve kurtların da izine karıştırmak demektir. Böyle davrananlar her yönden kaybetmeye mahkûmdurlar. Aynı şekilde zamanı geldiğinde kendi izleri ile başkaca şeylerin izlerinin de karışmasına yol açılmaktır.

Ülkemizde yaşadığımız en kritik gündem hiç şüphesiz ki bu olağanüstü durumun çözülmesi ile ilgilidir. Günah çıkartmak, tövbe etmek, cadı avına çıkmak ve topluca cezalandırmak gibi kavramlar üzerinde siyasetçilerimizin, köşe yazarlarımızın ve halkımızın kafa yorduğu bir sürecin içindeyiz. Ama bir takım tövbekârların güçlü olması nispeten güçsüz olanların tövbelerini kabul etmemesi gibi bir sonucu doğuruyorsa burada mümeyyiz bir akıldan söz edilemez. Yine suçlu bir kavmin ucundan kıyısından bir şekliyle yanından geçmiş fertleri de cezalandırmak ise bırakın mümeyyizliği tam bir akılsızlık örneğidir. Hatta ucundan da kıyısından da geçmemiş fertleri cezalandırmak ise tam bir hukuksuzluk ve adaletsizlik demektir. Maalesef bunun da örneğini gördük. Evinde arkadaşlarıyla İslami sohbetler yapan Fatih Babayiğit adında bir Müslümanın bir başka Müslüman tarafından fişlenerek şikâyet edilmesi toplumun da bu adaletsizlik sarmalına nasıl girdiğini gözler önüne seriyor. Araştırmadan, soruşturmadan bir kimseye iftira atmak arkasından cezalandırmak gibi devletin yaptığı böylesi bir hata ‘balık baştan kokar’ deyimini akıllara getiriyor. Dolayısıyla ‘at izi, it izine karıştı’ diyerek işin içinden çıkmak hiç de kolay değil. Ya sonrası; sonrası daha büyük facia… Fatih Babayiğit bu iftiradan aklanmasına rağmen başka ithamlarla tutulmaya devam ediyor. Ne yazık ki aynı akıbet bu büyük hatayı yapanları da bekliyor. İşte izler birbirine böyle karışıyor… ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’; ‘Bizimkileri istisna tutalım’; ‘Bu işin ucu bize değmesin’ gibi nemelazımcılık ile suçunu örtenler bunu ancak dünyada başarabilirler. Ahirette ise koskoca bir utanç ve büyük bir tahkir onları bekler.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.’’ (Maide 8)

@emrahakay34