Batı’dan ne gelirse gelsin emir telakki ederek kabul eden Türkiye hükümetleri, BM'nin *"Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Sözleşmesi"*ne bağlı olan yasayı Şubat ayı içerisinde meclisten geçirerek köşke göndermişti. Gündemde yer tutması istenilmediği için olsa gerek, üzerinde fazlaca yazılıp çizilmedi.
11 Eylül hadisesinden sonra İslam’ı kendine düşman kabul ederek varlığını bu düşman üzerinden devam ettirmeye çalışan ABD, el Kaide’yi bahane ederek tüm Müslümanları terörist gördüğünü ve “ya onlarlasınız yada bizimle” diyerek herkesten bir taraf seçmesi gerektiğini açıkça beyan etmişti. Çünkü ABD özelinde Batı, kendi kokuşmuş hadaratının sonunun Müslümanların eliyle olacağını çok iyi bilmekteydi. İşte bu korku, ABD’yi her geçen gün yeni düzenlemeler yapmaya ve “ılımlı” görmedikleri ile siyasi mücadeleye girmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu siyasi mücadelenin son örneği ise eş zamanlı olarak 7 Şubat 2013’te Türkiye’de ve 12 Şubat 2013’de Endonezya’da olarak kabul edilen *“Terörün Finasmanı Yasası”*dır.
Kimilerince basit görünen bu yasa, konu Amerikan çıkarları olduğu zaman hukukun ve mahkeme kararının dahi askıya alınabileceğinin en bariz göstergesidir. Zira TBMM’de kabul edilen yasanın 5. maddesine göre “Malvarlığının dondurulması kararı, yargı kararı olmaksızın yapılabilecektir.” Yani "teröre fon sağlıyor" gerekçesi ile istenilen herkesin malvarlığına hiçbir soruşturmaya gerek duyulmadan el konulabilecek ve ayrıca bu kişiler terör örgütü üyeliği ile de cezalandırılabileceklerdir. Tabi “terör” ve “terör örgütü” kavramları üzerinde bir netlik olmadığı ve bunları isteyen istediği gibi yorumlayabildiği için tehlike daha da artmaktadır.
Şimdi birileri, “tamam da bu yasanın Amerika patentli olduğunun göstergesi nedir?” diye sorabilirler. Dünya siyasetini doğru bir zaviyeden takip eden kişiler için bu çok maruf olsa da, biz yine de hakikatin görünebilmesi için şu bilgileri zikredelim.
Bahsi mevzu olan yasa, köşkten onay alır almaz ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Finansal İstihbarat Müsteşarı David S. Cohen, geçen hafta “terörün finansman kaynaklarını” konuşmak üzere Türkiye’ye geldi. İki gün süren ziyaretinde Cohen, AK parti hükümeti ile bölgedeki terörün finansman akışını engellemek için yapılacak olan ortak çalışmanın önemini ve detaylarını görüştü. Ayrıca Eylül 2012’deki Türkiye ziyareti sırasında CIA eski Başkanı Petraus’un ‘’Yasalaşacağından umutluyum’’ dediği tasarı da bu yasa idi. Yine ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’i ziyaretinde, ‘’Terörizmin finansmanına karşı çok önemli olan bu düzenlemenin TBMM’de kanunlaşacağını umuyorum’’ diyerek usulünce telkinlerde bulunmuştu. Göründüğü gibi Amerika, yasanın çok yakın takipçisi konumunda olmuş ve âdeta yasayı çıkarttırmıştır.
Bu yasa hiç kuşkusuz ki Türkiye’de yatırım yapmak isteyen Müslüman iş adamlarını ciddi manada düşündürecek ve günün birinde malvarlıklarına el konulması tehlikesi ile karşılaşmalarına olanak sağlayabilecektir. Zira değişen siyasi konjoktürde kimin “terörist” olduğu, insanların yaptığı faaliyetlerden daha çok, bu faaliyetlerden hoşlanmayan otoritelerin zorlama yorumlarına bağlıdır. Yani kuzuyu yemeyi kafasına koymuş olan kurdun bahanesi çoktur. İşte bunun için de böylesine muğlak ve geniş yetkilere sahip olan bir yasa, zaten bu konuda ciddi sorunları olan Türkiye’de adaletten daha çok zulüm getirecek ve Türkiye ABD’nin cürümlerine ortak olacaktır.