Gençlik, Türkçe’de “dinç, dinamik”; Arapça’da *“yetişip yiğit olmak, ateşi tutuşturmak, ayakta olmak”*tır. Ayakta olan gençlikten amaç, her türlü olaylar ve durumlar karşısında hareketli olan, direnen, sahiplenen, pozitif yaklaşan demektir. Ayrıca gençlik, hazine olarak tarif edilmiş ve bu şekli ile de değerli olduğu vurgulanmıştır.
İslâm fıkhına göre genç yaş 15-40 yaşları arasıdır. Bu yaşlar insan ömrü içinde en verimli, en değerli zamanlardır. Yeryüzünde “Allah’ın Halifesi” sıfatını taşıyan insanoğlunun şahsiyetinin geliştiği, yerleştiği zaman dilimi gençlik dönemidir ve bu önemli yaşam evresine Allah çok özel bir kıymet vermiştir. Gençlik dönemlerinin nerelerde harcandığı çok önemlidir.
Kişiliğinin geliştiği, şekillendiği bu dönemde insanın İslâmî şahsiyete sahip olması hayat boyu Müslümanca bir yaşam sürmesi açısından son derece önemlidir. Şayet bu süreçte insan zihniyetini ve eğilimlerini İslâmî esaslar çerçevesinde biçimlendirirse sağlam bir şahsiyete sahip olmuş olur ve dağların yüklenmekten kaçındığı emaneti omuzlamaya ehil hâle gelebilir. Kendisini çepeçevre kuşatan kapitalizmin ürettiği popüler kültürün aldatıcı, ayartıcı ve baştan çıkarıcı aldatmacaları karşısında savrulmadan dimdik durabilir. Yılmadan, ümitsizlik girdabına kapılmadan, zorluklar karşısında ayak sürtmeden azmi kuşanarak ümmetine liderlik yapabilir.
سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللَّهُ في ظِلِّهِ يَوْمَ لا ظِلَّ إلاَّ ظِلُّهُ : إِمامٌ عادِلٌ ، وشابٌّ نَشَأَ في عِبَادَةِ اللَّه تَعالى . وَرَجُلٌ قَلْبُهُ مُعَلَّق بالمَسَاجِدِ . وَرَجُلانِ تَحَابَّا في اللَّه . اجتَمَعا عَلَيهِ . وتَفَرَّقَا عَلَيهِ ، وَرَجَلٌ دَعَتْهُ امْرَأَةٌ ذَاتُ مَنْصِبٍ وَجَمالٍ . فَقَالَ: إِنّي أَخافُ اللَّه . ورَجُلٌ تَصَدَّقَ بِصَدَقَةَ فأَخْفاها حتَّى لاَ تَعْلَمَ شِمالهُ ما تُنْفِقُ يَمِينهُ . ورَجُلٌ ذَكَرَ اللَّه خالِياً فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Günü’nde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde gölgelendirecektir: Âdil devlet başkanı, Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, kalbi mescitlere bağlı Müslüman, birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan, güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine ‘Ben Allah'tan korkarım’ diye yaklaşmayan yiğit, sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse, tenhada Allah'ı anıp gözyaşı döken kişi.” [Buhari, Müslim]
Bu hadiste, mükemmel bir düzenleme ile âdil devlet başkanından/halifeden hemen sonra ömrünü Allah yoluna adayan genç zikredilmiştir. Ümmet gençliğini kaybederse kalifesini kaybeder. Ümmet hayırlı bir gençlik oluşturamazsa halifesini de geri getiremez. Devletlerini kaybetmiş bir ümmet ile gençliğini kaybetmiş bir ümmet sürekli zulüm altında olur. Burada Allah’a kulluk eden bir gençliğin imamdan sonra zikredilmesi de imamı yeniden getirecek olan kesimin gençler olmasından dolayıdır. Bundan dolayı takvalı bir gençlik oluşmadığı takdirde âdil imamın varlığı da tehlikede olacaktır. Sömürgeci kâfirler gençliği ifsat ederek halifeyi de ortadan kaldırabilecektir. Biz bunu Osmanlı Devleti’nin yıkılışında gördük. Avrupa’ya okumaya gönderilen gençlerin zihinleri ifsat olduğu vakit bu hâl ümmetin geneline sirayet ederek Osmanlı’nın kolay bir şekilde yıkılmasına yol açtı. Nasıl ki halife ümmet için kalkansa gençlik de İslâmî bir otorite için kalkandır. Müslümanların bir halifenin nasb edilmesi için çalışmaları farz olduğu gibi yeryüzünde fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar kâfirlerle savaşacak ve halifenin emrine itaat edecek bir gençliğin oluşması için çalışmaları da farzdır.
Allahu Teâlâ’nın insanlara rahmet olarak indirdiği İslâm ve daha önce indirmiş olduğu tüm risaletler gençlerin omuzlarında taşındı. İlk önce gençler iman ettiler ve dinleri için bedel ödediler. Bu yüzden Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem kendi zamanına ve aslında tüm zamanlardaki insanlara gençleri tavsiye etti. Onların kalplerinin daha ince olduğu için söylenenleri daha iyi anlayabildiklerini, önyargılı olmadıklarını, Allah’ın dini kendilerine hatırlatıldığında en fazla icabet edenlerin gençler olduğunu ve Allah’tan hakkıyla korkmaya çalıştıklarını bizlere aktardı. Onlar yaşları ilerlemiş, hayata ön yargılar ile bakan, umudunu yitirmiş, kalpleri katılaşmış, hedefleri kaybolmuş, heyecan ve canlılığı olmayan yaşlılar gibi değiller. Bu yüzden gençler bize tavsiye edildi…
Bütün devrimlerin, inkılâpların arkasında hep gençler vardı. İslâm davasının taşınması ve İslâm Devleti’nin kurulmasında Allah Rasulü’ne yardım edenlerin büyük çoğunluğu gençlerdi. Fransız Devrimi, Bolşevik İhtilali, gezi olayları ve bütün isyanların arkasında gençler vardı. Bugün işgal edilmiş İslâm beldelerindeki mücadelenin arkasında gençler var. Arap Baharı’nın arkasında, Tunus, Mısır rejimlere karşı gelenlerin büyük çoğunluğu gençlerdi. Filistin’de intifadaları başlatan, Aksa’yı bekleyen, nöbet tutanların çoğu gençlerdi. Yahudi varlığı gençleri Aksa’ya almayarak kendini koruduğunu düşünmekteydi. Suriye kıyamının tüm olumsuzlara rağmen bugüne kadar gelmesinde en büyük etken gençlerin kıyamın içinde olmalarıdır. Hatta gençlik çağına bile daha erişmemiş çocukların kendi mezarlarını kazarak şehit olma istekleri bize Allah Rasulü’nün ordusuna katılmak için ayaklarının ucuna basan asrısaadetteki örnekleri hatırlatıyordu.
Gençlik ancak İslâm akidesine ve onun ortaya koyduğu İslâm nizamına uyarak aslına, özüne dönebilir ve bugün yaşadığı kapitalizmin zifiri karanlığından kurtulabilir. Aksi takdirde gençliğin yaşadığı bu buhran maalesef devam edecektir. Bu yüzden gençliğimizin yeniden daru’l Erkamlara çağrılması ve İslâm davasını omuzlarında taşıyarak yeniden İslâmi bir hayatı başlatmalıdır. Bu bir toplumun sahip olabileceği en büyük servettir ve bu geleceğimizdir.
Gençliğimizin ve geleceğimizin yegâne çözümü elbette ki İslâm’dır. Bugün gençlerimize hayata gönderiliş gayelerini, nereden gelip nereye gittiklerini, amaçlarını, kime kulluk etmeleri gerektiğini, dünya ve ahretin esaslarını, nasıl bir nizama uymaları gerektiğini hakkıyla öğretebilirsek işte bugün de gençliğimiz geleceğine, aslında kendine, dinine sahip çıkacak ve kurtulacaktır. Aksi halde ideali, iddiası, hedefi, bir davası, amacı olmayan gençlik kapitalizmin çarkı içinde yok olmaya terk edilmiş bir gençlik olacaktır.
Bir gün Ömer RadiyAllahu Anh arkadaşlarıyla birlikte otururken; “Siz bu dünyada Cenab-ı Hak’tan ne arzu ediyorsunuz?” diye sordu. Biri; “Ya Ömer! Ben Rabbimden bir oda dolusu altın istiyorum. Bu altınları son dirhemine kadar Allah yolunda dağıtmak istiyorum.” dedi. Ömer RadiyAllahu Anh onu tebrik etti. Aynı soruyu bir diğer arkadaşına sordu. Diğeri; “Ya Ömer! Ben Allah yolunda şehit olmak istiyorum. Kanımın son damlasına kadar, vücudum lokma lokma, lime lime oluncaya kadar çarpışmak ve böylece şehit olmak istiyorum. Allah’ın huzuruna çıkıp Rabbim bana; ‘Ey kulum! Niçin bunu istedin?’ diye sorduğunda; ‘Ya Rabbi! Sadece senin rızan için istedim.’ demek istiyorum.” dedi. Ömer RadiyAllahu Anh ona da tebrik ve takdirlerini ifade etti. Orada bulunan diğer kişiler de güzel temenni ve dileklerini arz ettiler. İçlerinden biri dayanamadı. “Ya Ömer! Peki, Sen bu dünyada Cenab-ı Hak’tan ne arzu ediyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer RadiyAllahu Anh; “Bir oda dolusu Ebu Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel ve Huzeyfe b. Yeman Rıdvanullahi Aleyh gibi genç adam istiyorum. Bu gençleri en güzel şekilde yetiştirmek ve bunları dünyanın değişik bölgelerine dağıtmak istiyorum. Dünyanın her karışının İslâm’la şereflenmesini istiyorum.” dedi.
İslâm Ümmeti için gençlik vazgeçilmez bir unsurdur. Gençliğinden vazgeçen bir ümmetin ne yazık ki geleceği olamaz. Bundan dolayı da bugün bir halifeye duyduğumuz ihtiyaç kadar bu halifeyi nasb edecek ve bunun için gecesini gündüzüne katacak basiretli, dirayetli, azimli ve ihlâslı gençlere ihtiyaç vardır.