Türkiye ekonomisini yıllardır bütçe açığı buhranı sarmış bir durumda. Yatırım harcamaları, transfer ödemeleri ve cari ödemeler, Türkiye bütçesinin giderleri kısmına girmektedir. Bu giderler Cumhuriyet tarihinden buyana var olmakta ve bütçe açığı oluşturmaktadır. Vergi gelirleri, vergi dışı gelirler, özel yardım ve fon gelirleri de Türkiye bütçesinin gelir araçları kısmına girmektedir. Bütçe gelirlerinin ekseriyetini vergi gelirleri oluşturmaktadır. Nitekim 2011 yılı, Maliye bakanı Mehmet Şimşek’in bütçe açıklamasında 313,3 milyar lira bütçe giderleri, 295,8 milyar lira ise bütçe gelirleri olduğunu açıklamıştı. Ancak bütçe gelirlerinde vergi gelirleri payı için ise 253,7 milyar lira olduğunu açıklamıştı. Dolaysıyla Türkiye bütçesinin nerdeyse %75 oranında vergi geliri üzerinde hareket eden bir ekonomik yapısı olmaktadır. Genel itibariyle vergi ve özelleştirme gibi kaynaklarından elde edilen gelir ile oluşan bütçe, bunlar haricin de çok cüzi gelir kalemlerinden başka herhangi bir alt yapısı bulunmamaktadır. Bu sebeple hükümet ve bütçeden sorumlu maliye bakanlığı, gelir kalemlerini artırmak ve giderleri olabildiğince kısmak için yoğun bir çalışma halindeler. Buna basit bir örnek olarak, Özelleştirme bakanlığı resmi sitesine baktığımız da onlarca özelleştirme ihaleleri açılmış ve resmi sitede yayınlanmıştır…
Nitekim “2B yasası” olarak adlandırılan tasarı geçtiğimiz yılın Nisan ayında TBMM tarafından kabul edilerek yasallaşmıştı. Bu tasarı devlet hazinesine kayıtlı olan orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı ile ilgili yasa tasarısı olmakta idi. Dolaysıyla düzenleme de bu tasarı ile hazine arazisini satın almak için başvuranlar bölgelere göre bin lira ile 2 bin lira arasında değişen başvuru parasını ödeyerek bu arazileri satın alabilme hakkına sahip olmaktadır. Yine bu araziler peşin para karşılığında %30 indirimli olarak satılmakta. Ancak bu 2B arazilerin satışı Nisan ayında çıkartılan yasa ile 30 Ekim’e kadar sona erecekti. Fakat 23 Ekim pazartesi günü bakanlar kurulundan sonra Başbakan yardımcısı Ali Babacan, *“*2B arazileri ile ilgili müracaat süresinin 3 ay daha uzatıldığını belirterek, müracaat etme fırsatını kaçıran vatandaşlar için bunun yeni bir fırsat olduğunu belirtti.” 2B arazilerinin başvurularına ilişkin 12 Ekim Cuma günü Maliye bakanı Ömer Şimşek yaptığı bir açıklama da ise “460 bin kullanıcıdan 300 bin kullanıcın başvurduğunu açıklayıp, devamında 2013’te 2B satışlarından 4,8 Milyar lira öngördüklerini” söyledi.
Vergilere zam, özelleştirmeler ve 2B arazilerinin satışı bütünüyle bütçe açığını kapatmak için yapılan deprenişlerdir. Zaten bu gelir kalemlerinden başka da, 21. Yüzyılın kalkındıran sanayi ürünlerine sahip olmayan, enerji maddelerine sahip olmayan aksine bunlarda dışa bağımlı olan bir devletin gelir araçları ekseriyeti vergi ve özelleştirmelerden oluşur. Dolaysıyla Türkiye bu 2B arazileriyle iki noktada gelir sağlamakta.
1.) Vatandaşın yıllardır kullandığı hazine arazilerini, ya satın alacak ya da satın alma hakkını kaybedecek. Dolaysıyla bu durumda vatandaş satın almak için başvuruda bulanacak yani, vatandaşa yüklediği vergiler gibi burada devlet vatandaşın cebine saldırmış durumda…
2. 2.) 2B arazisi yasasının akabinde yabancıların mülk edinmesine ilişkin geçtiğimiz yıl 3 Mayıs’ta düzenlenen yasa ile yabancıların mülk edinmesinin yolu açılmış ve sermaye girişini hızlandırmıştır. Nitekim 2B arazilerinin büyük bölümü turizmcilerin yoğun olduğu bölgelerde yani, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde bulunmaktadır. Bu sebeple herhangi bir yabancı uyruklu biri 2B arazileri için hazineye başvurup satın alabilir…
Hâlbuki ümmetin ortak malı olan araziyi devlet, hiçbir şekilde tebaasından olmayan birine satma hakkı olamaz. Ancak burada hükümet yabancı uyruklu olanlara mülk edinme yolunu açmıştır. Nitekim Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Ateş, su, mera Ümmetin ortak malıdır.”
Bu konuya güzel bir örnek olarak, Ümmetin ortak malı olan toprağı satın almak için 2. Abdulhamid’e gelen Yahudi Teodor Hertz, Osmanlı Hilafet Devleti’nin bütün dış borçlarını ödeme karşılığında Filistin bölgesinde toprak satın almayı teklif etmişti. O, tarihte hasta adam diye nitelendiren ve düştüğü ekonomik krizle boğuşan Osmanlı Hilafet Devleti’nin Halifesi 2. Abdulhamid böyle bir durumda Yahudi’ye şu cevabı vermişti:
**“Ben bir karış dahi toprak satmam. Bu vatan milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kıldı. Onu tekrar kanlarımızla örteriz. Devletimin Suriye ve Filistinlilerden oluşan alayların neferlerinin tamamı Plevne’de şehit düştü; bir tanesi dahi geri dönmeden savaş alanında kaldı. Musevilerin milyonları kasalarında kalsın. Bizim devletimiz parçalanırsa o zaman Filistin'i karşılıksız ele geçirebilirsiniz. Fakat sadece cesetlerimizi bölüşebilirsiniz. Kimse canlı bedenimiz üzerine ameliyat yapamaz."
Hulasa 2B arazilerinin satılmasına ilişkin uzatılan yasa, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu bütçe krizini en azami dereceye indirmek içindir. Halkın cebine saldırması ve ümmetin ortak malı olan toprağı ümmetten olmayanlara satılmasıdır.
Rabbimiz Ümmetin malını, canını ve ırzını koruyacak Halifeler nasip etsin… Âmin.