Bilindiği üzere Lozan Barış Antlaşması, başkanlığını İsmet İnönü’nün yaptığı TBMM’nin temsilcileriyle Birleşik Krallık (İngiltere), Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, İsviçre’nin Lozan şehrinde, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace’ta gerçekleştirilmiştir.
Nutuk’ta iddia edildiği şekliyle bu antlaşma, “Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir.”[1]
Özet olarak bu belge ile kazanım olarak denilir ki: 143 maddelik Lozan Barış Antlaşması; Türkiye Cumhuriyeti’nin; “eşit”, “özgür”, “bağımsız”, “egemen” aynı zamanda “üniter” ve “ulus devleti” olduğunun belgesidir.
Yine antlaşmanın önsözünde, “devletlerin bağımsızlık ve egemenliğine saygı gösterilmesi” ilkesi ile devlet adamlarımız tarafından “Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer ülkeler ile eşit koşullara kavuştuğu hükme bağlanmıştır.” denir.
Bu ifadelerle, sanki ulaşılması insanlık için olmazsa olmaz ulvi değerlere kavuşmuşuz, izlenimi verilmektedir.
Eşitlik ve özgürlük, bugün de dünya devletlerince dillendirilmektedir. Bu devletlerinin ekseriyeti eşitlik ve özgürlük konusunda sınıfta kalmıştır, onu uygulayamamıştır. Hollanda ve yakınındaki diğer devletçiklerdeki özgürlük sınırlarının kaldırılması ise endişe verici sonuçlara gitmektedir. Nitekim eşcinsel evliliklerden tutun da hayvanlara miras bırakmaya kadar giden uygulanmaların temelinde eşitlik ve özgürlük düşüncesi yatmaktadır.
Uluslararası ortamda tanınan 193 ülke vardır (Birleşmiş Milletler'e üye olan 192 ülke ve Vatikan). Birleşmiş Milletler'e üye olmayan veya uluslararası ortamda tanınmayanlarla birlikte bu ülkelerin sayısı 206'yı bulmaktadır. Bu ülkelerden kaç tanesinin bağımsız olduğunu sorguladığımızda neredeyse birkaç büyük devletin dışında hiçbir devlet için bağımsızlığın söz konusu olmadığını görürüz. Türkiye de uzun yıllar İngiltere’nin daha sonraları ise ABD’nin etkisi altında kalmıştır ve halen de öyledir. Dolayısıyla bağımsızlık ve egemenlik söylemleri antlaşmanın imzalanmasından beri esasen bizim beldelere hiç uğramamıştır. Batılı devletler istedi diye savaşa katılan, ekonomisini düzeltsin diye IMF ve Dünya Bankası gibi sömürgeci çarkın araçlarının müdahalesine açık olan, yasalarını bile Batı’nın istek ve kriterleri doğrultusunda çıkaran düzenleyen bir ülkede hangi bağımsızlıktan ve egemenlikten bahsedilebilir.
Üniter ve ulus devlet anlayışı ise tam bir garabet. Ümmet-i Muhammed’i paramparça bir coğrafya hâline getiren bu fikir bize ne kazandırmıştır? Potansiyeliyle bir ucundan diğer ucuna kadar yeraltı ve yerüstü zenginliklerin fışkırdığı topraklarımız parçalanmış, kâfir sömürgeci devletlerin çıkarlarına göre parsellere ayrılmış, birinin yarasına diğerinin merhem olması engellenmiş, zenginliklerin beldelerdeki dolaşımı ve onlara ulaşım engellenerek Batılı devletlerce sömürülmenin kapısı aralanmış hatta sonuna kadar açılmış, bütün bunlar da üniter ve ulus devlet mantığıyla hayata geçirilmiştir.
Bununla da bitmemiş, Lozan ile askerî ve siyasi birliğimiz sona erdirilmiş, beldelerimiz tarumar olmuş, Ümmet-i Muhammed’in coğrafyası 55 ayrı ülkeye bölünmüştür. Öyle ki, bölünmenin ilk aşamasında her bir belde başsız kalmış, halk desteğinden yoksun; desteklerini Batı’dan alacak olan bir avuç azınlığa bu beldelerin yönetimleri terk edilmiştir.
En kötüsü de 1400 yıllık Hilâfet, işte öve öve bitiremediğimiz Lozan Antlaşması ile yok edilmiştir.
Lozan ile yüzyıllardır beldelerimize haçlı seferleri düzenleyen, dinimiz İslâm’a düşmanlıkla yanıp tutuşan, onun devletini yok etmek için bilenen ve fakat bunu savaş meydanlarında başaramayan kâfirlerin hedefleri gerçekleşmiştir.
Lozan ile şer’î hukukun yani İslâm nizamının yerini “İsviçre Medeni Kanunu”, “İtalyan Ceza Yasası”, “Alman Ceza Mahkemeleri Usulü”, “Fransız İdare Hukuku” almıştır.
İşte Lozan’ın İslâm coğrafyasına getirdiği kazanımlar bunlardır!
Allah Subhanehû ve Teâlâ bizi bu zilletten bir an önce kurtarsın da Hilâfet sancağı altında tekrar izzetli günlerimize dönelim!
وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
“Bu Allah'a zor değildir.” [Fatır Suresi 17]
[1] Nutuk