1400 Yıllık İslam’ın Mührü: Hilâfet!
07 Aralık 2023

1400 Yıllık İslam’ın Mührü: Hilâfet!

Tarihte mühür, hükümdarların, devlet başkanlarının ve halifelerin bir hâkimiyet alâmeti olarak görülüyordu. Hemen hemen her devlet başkanının kendisine ait bir mührü vardı. Bu mühürler siyasi iktidarı, gücü ve hâkimiyeti sembolize ediyordu. Bu mühür, her ne kadar resmî olarak devlet başkanlarına ait olsa da İslam toplumları özelinde bu mührün bir diğer sahibi de tüm İslam ümmetiydi. İslam Devletinin yöneticisinde bulunan bu mühür, Müslümanlar nezdinde birçok anlam ifade ediyordu. “Dinin bekçisi”, “imanın bekçisi”, “ırzın ve namusun bekçisi”, “can ve malın bekçisi”, “kutsal beldelerin bekçisi” ve “Müslümanların kılıcı” olarak adlandırılıyordu.

İşte o mühür, 1400 yıllık İslam’ın mührü olan Hilâfet’ten başkası değildi! İslam ümmeti, bu mühürle hâkimiyetini, iktidarını ve gücünü korumuştu. Müslümanların canları, malları, emniyetleri, ırz, namus ve tüm İslami şiarlar, bu kutlu mühürle mühürlenmişti. Bu mührü açmaya, bunlara halel getirmeye hiçbir kimse cesaret bile edemezdi. İslam hükümleri, bu mühürle tatbik edilmiştir. Ülkeler, bu mühürle fethedilmiştir. Okyanuslar ötesinde bir Müslüman zulme maruz kalsa bu mühürle o mezalim defedilmiştir. O mührü kaldırmak ya da açmak kimsenin haddine değildi. Dönemin azgın kâfirleri Haçlılar ve Moğollar, bu mühürle dize getiriliyor, bu mühürle âleme nizam veriliyordu. -Tabiri caizse- bu mühür sadece Müslümanlar için değil tüm insanlık için tam bir koruma ve kalkan işlevi görüyordu.

Bu mührün gerçek sahipleri, “ancak Müslümanlar kardeştir” ya da Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu düşmana teslim etmez.” şiarını kendilerine düstur edinerek İslam’ın hüküm sürdüğü asırlar boyunca Müslümanlara yönelik nerede bir mezalim varsa anında müdahale etti. O mezalimi kökünden söküp atmak için cihat aşkı ile ordularını göndermede bir an bile tereddüt etmedi.

1500’lü yıllarda sömürgeci Portekiz, Hindistan’a karşı tam bir tehdit unsuru hâline gelmiş, Hindistan’dan mukaddes topraklara olan hac yolunu da tehdit etmeye başlamıştı. Bölge Müslümanları da tek çareyi, dönemin en güçlü devleti “cihanın koruyucusu/mührü” anlamında “cihan-penah” olarak isimlendirilen Osmanlı’dan yardım istemekle bulmuştur. Zamanın hükümdarı olan Kanuni, Papalığa, Portekiz’e ve bunların birinci destekçisi olan Alman İmparatorluğu’na cihat ilan etmiştir. Hindistan Müslümanlarının yardım çağrısına Kanuni Sultan Süleyman, önce 2 bin kişilik ilk donanmayı 1531’de Diu’ya göndererek karşılık vermiş, daha sonra 1538 yılında Hadım Süleyman Paşa komutasındaki Hilâfet Donanması ile de Hıristiyan dünyasının doğrudan Hindistan’a müdahalesini önlemiştir. İşte Kanuni, bu mühürle sömürgeci kâfirlere balans ayarı yapıyordu.

Zira o gün, Müslümanları zulmün ve mezalimin her türlüsünden koruyacak bir “mühür” vardı. Aynen Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisinde işaret ettiği gibi: “İmam (halife) bir kalkandır. Onunla korunulur ve onunla savaşılır.”

Hilâfet’in/mührün Müslümanlar ve İslam’ın kâmilen tatbiki için ne kadar önemli olduğunu yine Efendimizden rivayet edilen şu hadisten öğreniyoruz:

“İslam ile yönetim ikiz kardeştirler. Birisi ancak diğerinin varlığıyla tamam olabilir. Yani birisi olmadan diğeri tamam olmaz. İslam bir binanın esası/temeli, devlet başkanı da o binanın koruyucusudur. Esası olmayan bina çöker, muhafızı olmayan bina zayi olur gider.” [Kenzul Ummal]

Bu mühürle sadece Müslümanlar değil gayrimüslimler de mühürleniyordu. Bugün; Müslümanlara zulmeden, İslam’ın tüm şiarlarına savaş açan Fransa’nın, İspanya ile yaptığı savaşta esir olan Kral’ı, Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman'dan kendisini kurtarması için yardım istemiş, Sultan Süleyman da 1526 yılında kendisine yardım edeceğine dair bir mektup göndermişti. Böylece, o dönem, Osmanlı Devleti'nin desteğini alan Fransa, İspanya istilasından bu mühürle kurtulmuştu.

Sonra bu mührün kalkanlık ve hamilik görevi, 3 Mart 1924 yılında ilga edildi. Ümmet parçalandı ve bin 400 yıldır kendilerini her türlü saldırı ve mezalimden koruyan bu mühürden Müslümanlar mahrum kaldılar. Bin 400 yıldır bu topraklara vurulan ve şehitlerin kanları ile sulanmış bu topraklardan bu mühür kazındı, sökülüp atıldı. Ulus-devlet anlayışı, milliyetçilik mefhumu, sınırların parçalanması ve bölünmesi ile de hiçbir işe yaramayan, hiçbir etkinliği ve işlevi olmayan birden fazla mühür devreye sokuldu. Her devletin ve her milletin kendisine ait mühürleri oldu. Bu mühürler, hiçbir anlam ifade etmeyen sıradan basit bir mühürdür bugün. Sömürgeci kâfirlerden Müslümanlara yönelik katliam ve mezalimleri yok etmede herhangi bir başarı ve etkisi yoktur maalesef. Kâfirlerin kalbine bırakın korku salmayı, sömürü ve zulmetmeleri için ümit vaat ediyor bu mühürler.

İşte bugün Filistin’in içinde bulunduğu durum… 57 devletin her birine ait mühürler var ama hepsini toplasan tek bir hamilik etmiyor. 57 devlete ait mühürler var ama tek bir Abdulhamid, tek bir Selahaddin etmiyor. Mescid-i Aksa’yı esaretten kurtarıp onu yeniden özgürlüğüne kavuşturacak, bir avuç işgalci gasıp Yahudi varlığını o mübarek topraklardan söküp atacak, onlara dünyayı dar edecek ve şeytanın tüm vesveselerini unutturacak hiçbir etkisi yok.

Yöneticiler, bu mühürleri/yetkileri ellerinde bulundurmalarına rağmen, Müslümanların imdadına koşmaz bir haldeler. Zira bu mühürleri ellerinde bulunduran yöneticiler, Filistinli Müslüman kardeşlerimize sistematik bir şekilde uygulanan katliam ve mezalimi önleyecek orduları, kardeşlerinin yardımına göndermiyorlar. Üç kuruşluk dünya menfaati için onları, kâfirlerin insaf(!) ve merhametine(!) terk ettiler. Ümmeti, yalnızlık ve çaresizlik içerisinde bıraktılar. Sahip oldukları mührü, sömürgeci kâfirlerin hâkimiyeti ve çıkarları uğrunda kullandılar. Bu mührü, sömürgeci Batılı devletleri razı ve memnun etmek için kullandılar. Kullandılar da kullandılar…

Dolayısıyla artık bu hamilik mührünü ehline verme vakti!

Tarihin şanlı sayfalarına vurulmuş izzet mührünü, asla silinmemek üzere bir daha yeniden bu topraklara vurma vakti!

Vakit, bu mührü sembolize eden Râşidî Hilâfet’i yeniden kurma vakti!