HİCRET BİR KAÇIŞ DEĞİL, YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR
22 Temmuz 2023

HİCRET BİR KAÇIŞ DEĞİL, YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR

Hicret, Arapça kökenli bir kelimedir. Sözlükte; kişi veya kişilerin bulundukları yerden göç yoluyla ayrılmaları anlamına gelir. Şeri ıstılahta; bir Müminin, fitne beldesinden ve din hususunda korkuda olduğu bir yerden, dininin emniyette olacağı bir beldeye göç etmesidir.

Müslümanlar kendilerine yapılan baskı ve ambargolara karşı ilk olarak 615 yılında Habeşistan’a hicret etmişlerdir. Hz. Muhammed (sav) ise hicret etmeyerek Mekke’de kalmıştır. 622 yılında Mekke’den Medine’ye gitmek O’nun (sav) ilk hicreti olmuştur.

Medine şehri, birçok yönüyle İslam’a merkez olabilecek güzel bir şehirdi. Bu yüzden hicret, o mübarek beldeye olmuştu. Medine Mekke’den ortalama 400 kilometre uzaklıkta bir yerdir ve o zamanlar deve yolculuğu ile sekiz gün gibi bir sürede gidilebiliyordu. Bu zorlu yolculuk bir kaçış değil, bilâkis hicret edenler için yeni bir başlangıçtı. Hayatı daha anlamlı kılacak bir başlangıç...

Hicret yolculuğu sırasında Peygamber Efendimiz (sav) çeşitli zorluklarla mücadele etmiştir. Bunlardan en önemlisi, Hz. Ebubekir (ra) ile beraber Sevr mağarasında kaldıkları ve müşriklerden korundukları olaydır. Sevr mağarasında yaşanan olay Kuran-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:

“Eğer siz ona (Rasulullah’a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. “La Tahzen İnnallahe Meânâ” Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah (svt) ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah’ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.” [Tevbe 40]

Hicret, sadece Mekke’den Medine’ye yapılan bir göç değildir. Sadece Hicri yılbaşı da değildir. Hicret, şirkten tevhide, günah ve isyandan tövbe ve itaate, nifak ve fısktan takvaya, cehaletten ilme, cimrilikten cömertliğe, tebliğ ve davete, kula kul olmaktan Allah’a (svt) kul olmaya, tembellikten ceht ve gayrete, gafletten dirilişe ve uyanmaya, her türlü zulüm ve haksızlığa karşı gelmektir. Hicret büyük fetihlere kapı aralamaktır. Yesrib’i Medine’ye dönüştürmektir. İşgalden fethe geçiştir. Hicret zalimin karşısında, hakikatin yanında olmaktır.

Müslümanlar İslâm’ı yaşama konusunda baskıya, işkenceye, dayatmaya uğradıkları zaman, Allah’ın (svt) geniş arzında İslâm’ı yaşayabilecekleri bir yere göç edebilirler. Yine insanlar içerisinde oldukları zilletten izzete ulaşmaya gayret edebilirler. “İçinde bulunduğumuz hayatın bir anlamı yoksa niçin yaratıldım? Nereden geldim, nereye gideceğim?” gibi soruları kendimize sorabilir ve cevabını bulduğumuz da ise içinde olduğumuz karamsarlıktan kurtulup daha anlamlı bir hayatı elde edebiliriz. Bu da kişinin yeni bir başlangıcı ve hicreti olur.

Hicret: İslam davasında birliğe, imanda sadakate, kardeşlikte zirveye çıkmanın adıdır.” Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. İslam’ı tebliğ etmede ve İslam Devletini kurmada başarılı oldular.

Öyleyse İslâm Ümmeti bu kutlu hicreti hatırlamalıdır. İslam’ın yeryüzüne hâkim olması uğruna çalışan bir davetçi vasfına sahip olmak ve tıpkı Rasulullah (sav) ve Ashabının İslam Devletini kurarak ulaştığı zaferi zihninde canlı tutarak bedenen ve ruhen hicret etmesinin zamanı gelmiş olmalıdır.

Sadiye Güneş