Eğitim; sözlükte “çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye” olarak tanımlanır. Bu anlamda eğitim; geçmişten günümüze gelen bilgi aktarımını sağlamada, geleceğe ışık tutmada, aydın düşünen nesillerin yetişmesinde önemli bir yer tutar. “Aynı zamanda eğitim, anne karnından başlayan bir süreci ifade eder.” dersek yanılmış olmayız. Bu yüzdendir ki kadının eğitimdeki yeri ve önemi yadsınamaz bir gerçektir.
Eğitim, toplumda hâkim olan sistemden büyük oranda etkilenir. Toplumda hâkim olan sistemin fasit olması eğitimin de fasit olmasına yol açabilir. Ancak fasit bir sistemde aydın düşünceli bireyler yetiştirmek de mümkündür hatta gereklidir. Topluma hâkim olan fasit fikirlerin aydın fikirlere yerini bırakması konusunda kadın birincil derecede rol sahibidir. Etkin ve yetkin bir neslin yetişebilmesi için çocuğu ruh taşımaya başladığı andan itibaren eğitecek olan kadındır. Bu yüzdendir ki aydın düşünceli bireylerin yetişebilmesi, aydın düşünceli kadınlarla mümkündür. İslam, hayatın her alanını kuşatıcı fikirleri barındırdığı gibi eğitim alanında da kendini gösterir. İslami eğitim, İslami bir toplumda devamlılığı sağlarken İslami olmayan toplumlarda ise İslami toplumu oluşturmada aktif rol oynar. Her iki durumda da kadın; çocuğun eğitmeni, öğretmeni ve önderidir. Toplumun çekirdeğini oluşturan ailede İslami atmosferi oluşturacak olan kadındır. Çünkü her insan, bir anneden doğar ve onun eğitim eleğinden geçer. İslam tarihinde yetişmiş birçok devlet adamı, komutan, âlim, sanatkâr vb. kişinin eğitiminde ve yönlendirilmesinde annenin rolü büyüktür.
Aile içi eğitimin yanında kadının toplumsal roller üstlenip kendi gibi öncü bireyler yetiştirmesi de önemli bir diğer noktadır. Örneğin kendini fıkıh alanında geliştirmiş bir kadının bu birikimini örgün ya da örgün olmayan kanallarla diğer kadınlara ve bireylere aktarması gerekir. Örneğin Hz. Aişe validemiz (ranha) bir müçtehitti, Efendimize en yakın kişiydi. Fıkhi konularda kendini yetiştirmişti ve birçok konu hakkında kendisine danışılırdı. Bu örnekten hareketle kadının yeterli gördüğü herhangi bir alanda kendini yetiştirmesi, o alanda öncü olması ve eğitici konumunda bulunması elzemdir.
Günümüz fasit sistemlerinin İslami normlara göre düzenlenmesinde kadın aktif rol üstlenmelidir. Bu noktada kadın, İslami mefhumları sindirmeli ve onları yaşam tarzı hâline getirmelidir. Toplumsal değişimin gerçekleşmesi eğitici kimliği ön planda olanlar kadın vasıtasıyla daha kolay olacaktır. Bu ise bildiği ile amel eden, öğrenmeye ve değişmeye susamış zihinlerle mümkündür.
Kadın, İslam’ın ilk emri “ikra”yı iyi kavradığında değişimin kapıları ardına kadar açılacaktır. İkra; aydınlığa çağırma, okuduğunu anlayıp amel etme, gerçeği arama, hakikate ulaşma, tefekkür ederek hayatı yorumlama, iman ateşini alevlendirme, şahsiyeti sağlamlaştırma, akliyeti derinleştirme, nefsiyeti İslamileştirme yolunda bir anahtardır. İkra, kuru kuruya okumak değil, aydın düşüncelerle hayatı ve kâinatı okumak, Allah’ın (svt) rızasına kapı aralamaktır.
Büşra GÜRBÜZ