Köklü Değişim Medya
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HWR), Türkiye'nin Doğu Türkistan’daki Müslümanlara sahip çıkması gerektiğini beyan edip, "Ankara artık açıklamalardan da öte elindeki tüm diplomatik imkanları kullanarak harekete geçmeli" tavsiyesinde bulundu.
Hükümetin yoğun tepkiler üzerine, yaklaşan yerel seçimleri de göz önünde bulundurarak, kamuoyunu yatıştırmak için Çin’e karşı sessizliğini bozup, sert bir kınama mesajı yayınladığı ancak pratikte Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerin karşılıklı menfaat çerçevesinde hız kesmeden devam edeceği fikri kamuoyuna hakim.
Uzun zamandır Doğu Türkistan’daki zulme sessiz kalan Türkiye, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un 9 Şubat'ta yaptığı açıklama ile sessizliğini bozmak zorunda kalmıştı. Ünlü Ozan Abdurrehim Heyit’in Çin’in toplama kamplarında uygulanan işkence sonucu hayatını kaybettiği haberleri üzerine, Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikasının insanlık adına büyük bir utanç kaynağı olduğu belirtilmişti. Aksoy, "Türk kamuoyunun ağır insan hakları ihlalleri konusundaki tepkisinin Çin makamlarınca dikkate alınmasını bekliyoruz." ifadesini kullanmıştı.
HWR adına açıklamayı kaleme alan örgüt temsilcilerinden Philippe Bolopion, Türkiye'nin Çin'deki baskı rejiminin araştırılması için Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nde diğer ülkelerle birlikte bir koalisyon oluşturabileceğini ifade etti. Söz konusu açıklamada, "Toplama kamplarına dair kanıtlar elde edildiği takdirde, Çin 'Uygur Türklerini eğitiyoruz' bahanesini daha fazla kullanamayacaktır" denildi.
Türkiye, Konuyu İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Gündemine Getirmeli
HWR'in çağrısında, bir milyondan fazla Uygurlu Müslümanı toplama kamplarında tuttuğu bilinen Çin'e karşı hükümetlerin sessiz kaldığı dönemde Türkiye'nin kınama mesajının önemli olduğu vurgulandı.
Açıklamada ayrıca, "İslam İşbirliği Teşkilatı'nın öncü üyesi Türkiye, Mart ayında Abu Dabi'de düzenlenecek dışişleri bakanları zirvesinde, Müslüman azınlıklara yönelik baskıların kınanması ve durdurulması için çözüm önerileri sunabilir." ifadeleri yer aldı.
Bolopion, Ankara'nın Türk Müslümanların savunuculuğunda daha etkili olabilmesi için, ülke içindeki, medya sansüründen muhaliflerin hüküm giymesine kadar ciddi insan hakları ihlalleriyle de mücadele etmesi gerektiğini belirtti.
HWR'ın çağrısı şu sözlerle son buldu: "Türkiye yaptığı açıklamayla Sincan Türklerinin sesi olmada övgüye değer bir liderlik sergiledi. Şimdi, bu sözleri eyleme dökerek Çin hükümetinin azınlıklara yönelik ihlallerine karşı harekete geçmeli."
Pekin yönetiminin "yeniden eğitim" ya da "mesleki eğitim" adı altında bir milyonun üzerinde Uygurlu Müslümanı toplama kamplarında gözaltında tuttuğu biliniyor.
Bağımsız kaynaklarsa siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın tutulduğu bu kamplardaki mahkum sayısının 3 milyonun üzerinde olduğunu belirtiyor.
Bu kamplarda kalanların domuz eti yemeye, alkol almaya ve İslam dinini kınamaya zorlandıklarını biliniyor.
Kamplardaki Mahkumların Çocukları Yetimhanelere Gönderilip Asimile Ediliyor
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Doğu Türkistan Özerk Bölgesi'nde yaşayan Müslüman Uygur halkına 'sistematik insan hakları ihlalleri' yapıldığını kabul ederken, Birleşmiş Milletler de Müslümana Uygur Türklerinin siyasi baskı ve işkence gördüğüne dair inandırıcı delillerin olduğunu açıklamıştı.
Sözde 'eğitim' verildiği söylenen toplama kampında kalanların çocuklarının da yetimhanelere yerleştirildiği, hükümetin 5 bin çocuk kapasiteli en az 45 yeni yetimhane yapmak için 30 milyon dolar bütçe ayırdığı ortaya çıkmıştı. Akrabalarına verilmeyip zorla yetimhanelerde tutulan çocukların, komünist ideoloji ile asimile edildikleri belirtilmişti.