Suriye’deki Anlaşma ABD’nin Planıdır
12 Mart 2025

Suriye’deki Anlaşma ABD’nin Planıdır

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu'nun 11 Mart 2025 Salı günü düzenlediği Gündem Değerlendirme toplantısında, Suriye’deki çatışma ortamı ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG (Suriye Demokratik Güçleri) lideri Mazlum Abdi arasında imzalanan Entegrasyon Anlaşması ele alındı. Toplantıda ayrıca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Eğitim Sen’in Toplumsal Cinsiyet açıklaması hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.

Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım, devrik Esad rejimi kalıntısı subayların Lazkiye’de hükümetin güvenlik güçlerine yönelik gerçekleştirdikleri saldırıların ve sonrasında yaşanan gelişmelerin, İslami Suriye Devrimi'ni dönüştürmeyi ve baskı altına almayı amaçlayan bir dizi eylem planının parçası olduğunu söyledi. Saldırılardan hemen sonra ortaya çıkan laiklik ve azınlık hakları söylemleri ile eş zamanlı olarak Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan anlaşmanın buna işaret ettiğini belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Esad rejimi artıklarının saldırı ve provokasyonlarına hiç değinmeden, Lazkiye’de yaşananlardan radikal İslamcıları ve yabancı cihatçıları sorumlu tutmasına dikkat çeken Yıldırım şunları söyledi:

“Bu açıklama, ABD’nin demokratik ve sahte uzlaşılara dayalı yeni Ortadoğu politikası gereği Suriye’nin istikrarını istemekle birlikte, azınlık kartını her zaman elinde tutacağını gösteriyor. Ahmed Şara’ya ise içlerindeki radikal unsurları bir an önce arındırması ve kapsayıcılık maskesi altında Suriye’de laik bir anayasa ile laik bir devletin inşa edilmesi gerektiği mesajını veriyor. Nitekim Lazkiye’de yaşanan olaylar ve ABD’nin açıklamasından hemen sonra, SDG lideri Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın ABD arabuluculuğunda bir araya gelerek anlaşma imzalaması manidardır.”

Muhammed Emin Yıldırım, söz konusu entegrasyon anlaşmasının ABD’nin gözetiminde imzalandığının altını çizerek şöyle devam etti:

“Sömürgeci devletler, kendilerinin hazırlamadığı veya şartlarını dayatarak destek vermedikleri planların arabuluculuğunu yapmazlar. Görünen o ki, PYD Suriye hükümetine entegre edilecek; fakat kendine münhasır bir güç olarak, arızi durumlarda harekete geçirilmek üzere ABD tarafından korunup kollanmaya devam edecek. Tıpkı Suriye devriminin ilk yıllarında olduğu gibi, Suriye halkı ülke üzerinde uygulanmaya çalışılan yeni şer ve ifsat planlarına—özellikle de işgalci Yahudilerle barış zilletine razı olmayıp harekete geçerse—PYD hazır tutulacaktır.”

“Tüm bunlar müstakbel Raşidi Hilafet Devletini engelleme çabalarıdır”

Konuşmasında, Suriye’de yaşananlar ve Türkiye’de başlatılan PKK terörü ile Kürt meselesinin çözümüne yönelik gelişmeler üzerinden ABD’nin Ortadoğu politikasını değerlendiren Yıldırım şunları kaydetti:

“Suriye’de yapılan bu anlaşmayı, Türkiye’deki yeni çözüm süreci ve Öcalan’ın çağrısından bağımsız okumamak gerekir. ABD, Ortadoğu’da önce istikrar ve sükûnet, ardından ‘İsrail’le normalleşme istiyor. Arap Baharı sonrası, özellikle de Gazze’de yaşanan soykırım ve sahipsizlikten sonra, İslam ümmetinin yeni bir devlet arayışına girmesi, sömürgeci kâfirleri yapay çözümler üretmeye itiyor. İşte, İslam’ı referans almayan, dahası İslam’a hiçbir şekilde atıf yapılmayan tüm bu çözüm adımları, anlaşmalar, anayasa ve yönetim sistemi çalışmaları ABD’nin razı olup destek verdiği işlerdendir. Tüm bunlar, Müslümanların kendi devleti olan, birliğin, kardeşliğin, özgürlüğün ve bağımsızlığın sembolü müstakbel Raşidi Hilafet Devleti’ni engelleme çabalarıdır. Bir şeyin gerçeği gelmeden sahtesini üretme gayretleridir.”

“Bunun içindir ki, Esad tiranının düşmesinden birkaç gün önce, ABD’nin önceki Dışişleri Bakanı Blinken, ‘Suriye’de halifeliğin tekrar canlanmaması hayati önem taşıyor’ dedi. Ve ne yazık ki, bölgedeki tüm aktörler, ABD’nin terörle mücadele kılıfı altına gizlenmiş bu şerir politikalarının arkasında hizalanmış durumda.”

Son olarak, Ürdün’ün başkenti Amman’da yapılan 5’li güvenlik toplantısına değinen Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

“İşte bakınız, Türkiye, iktidarıyla ve ana muhalefetiyle adım adım ABD’nin izinden gidiyor. Daha dün, Türkiye’nin de aralarında olduğu Lübnan, Irak, Suriye ve Ürdün’ün dışişleri ve güvenlik yetkilileri Amman’da bir araya geldiler. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, toplantıdan sonra yapılan ortak basın toplantısında, DAEŞ’e yönelik ortak bir operasyon ve istihbarat mekanizması kurulması konusunda anlaştıklarını söyledi.”

“Şimdi buradan soruyorum: DAEŞ denilen örgütün artık Irak’ta ve Suriye’de etkin bir varlığının kalmadığı herkesçe malumdur. Öyleyse, bu operasyon merkezi ne içindir Sayın Fidan? Suriye’de Batılı kâfirlerin tahakkümüne razı olmayanları DAEŞ olarak mı etiketleyeceksiniz? Bunun için mi beş ülke bir araya geldiniz? Yoksa, şımarık ve küstah Netanyahu’nun Suriye’ye yönelik saldırılarının Müslümanlardaki cihat ruhunu alevlendireceğinden mi korkuyorsunuz? Lanetli Yahudi varlığını Müslümanlardan korumak ve bir an önce normalleşmelere devam etmek için mi toplanmayı kararlaştırdınız?

“Sizin ‘Suriye’nin istikrarı’ dediğiniz şey; İslami ruhu sökülüp alınmış, demokratik köleliğe mahkûm edilmiş, işgalci Yahudilere boyun eğmiş bir ülke midir? Ne kötü hüküm veriyorsunuz! Lakin bu plan, kimin planı olursa olsun, Allah’ın izniyle başarılı olamayacaktır. Zira Bilâdü’ş-Şâm, içindeki ve dışındaki tüm pislikleri fırlatıp atacak; temiz olanları ise daha da parıldatarak yeniden İslam’ın merkezi olacaktır.”

Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.