Mahmut Kar: “Alçaklara Kim Haddini Bildirecek?”
25 Ocak 2023

Mahmut Kar: “Alçaklara Kim Haddini Bildirecek?”

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 24 Ocak 2023 Salı günü gerçekleştirdiği “Gündem Değerlendirme” toplantısında, önce İsveç’te ardından da Hollanda’da Kur’an’ı Kerim’e yapılan alçak saldırıya ilişkin konuşan Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar konuşmasının devamında bu alçak saldırıya cılız kınamalarla cevap veren yöneticilere de mesaj gönderdi.

Toplantıda konuşan Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, İsveç ve Hollanda’da yapılan bu alçak saldırıların yeni olmadığına daha öncelerde de Fransa ve Avusturya gibi ülkelerde de böylesi saldırıların yapıldığına değindi ve Batı’nın İslam düşmanlığında kadim olduğunu söyledi. Yapılan saldırılar karşısında o devletlerin de hiçbir müdahalede bulunmadığını bilakis bu alçakları korumak adına güvenli alan oluşturduğunu, saldırıları ise “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirdiklerini söylemeleri hakkında Kar şöyle dedi: “Aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan, geçen hafta cumartesi günü Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yaktı. Bu alçak, Kur’an yakma eylemini yapacağını bir gün öncesinden kamuoyuna ilan etti. Peşinden hemen ertesi gün bir başka İslam düşmanı Hollandalı Pegida lideri, Lahey Parlamento binası önünde Kur’an sayfalarını yırtıp yere atarak çiğnedi. İsveçli kafir Paludan’a destek amacıyla bu eylemi gerçekleştirdiğini söyledi. Peki İsveç ve Hollanda devletleri bu alçakça eylem karşısında ne yaptılar? Kur’an yakma alçaklığı güvenli bir şekilde yapılsın diye İsveç polisi Türkiye Büyükelçiliği önünde güvenlik duvarı oluşturdu. Neredeyse yarım saatten fazla konuşan bu kafirin İslam ve Kur’an’ı Kerim’e yönelik küstahça hakaretleri canlı yayınlandı. Kapağında karikatür olan bir dergiyi göstererek Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret etti. Ve İsveç yönetimi bu kafirin yaptığı her şeyi “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirdi. Hollanda yönetimi de aynı şekilde kutsal kitabımızın sayfalarını yırtıp üzerinde tepinmesini düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirdi.”

Bu yapılan saldırılara kimin cevap vereceği, bu alçaklara kimin had bildireceği ve saldırılara karşı Müslüman ülkelerin yöneticilerinin cılız açıklamaları hususunda ise Kar şöyle dedi: “şimdi bu kafirlere bir Halife yetmez mi? Hilafetin yokluğunda bu alçaklara nasıl had bildirilecek? İsveç’in Ankara Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrılmış ve kendisine “Kur'an-ı Kerim'e karşı yapılan aşağılık saldırıyı en güçlü şekilde lanetliyoruz.” denilmiş. “Bu eyleme ifade özgürlüğü adı altında izin verilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz." Denilmiş. Allah aşkına Kur’an’ın polis koruması altında yakılmasına verilecek tepki bu mu olmalı? Bu kafirlerin yaptıkları yanına kar mı kalacak? Bunlarla nasıl mücadele edilecek, bunlarla hangi düzeyde ilişki kurulacak? Sadece Türkiye değil diğer İslam beldelerindeki bütün işbirlikçi yönetimler sıraya girmişler tek tek kınama açıklamaları yayınlıyorlar. İran, Irak, Mısır, Suudi Arabistan, Katar… Daha sayayım mı? Ürdün, Pakistan, Cezayir, Lübnan, Azerbaycan ve diğerleri… İslam İş birliği Teşkilatı geri durur mu, o da kınama açıklaması yapmış. Dünya İslam Alimleri Birliği ve Mısır’daki Ezher uleması da aynı şekilde… Bir de bizim Diyanet İşleri Başkanlığının açıklaması var.”

Konuşmasının devamında ise özellikle Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaptığı açıklamaya değinerek Erbaş’ın asıl söylemesi gereken sözlerin bunlar olmadığı ve sözlerini de Müslüman yöneticilere doğru söylemesi gerektiğini ifade etti: “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İsveç’in nefret suçuna ortak olduğunu ve bunun toplumsal barışı hedef aldığını söyledi. Sayın Erbaş, kafanızı kumdan kaldırıp etrafa bir bakın. Bu kafirlerin hedef aldığı şey, İslam. Bu kafirlerin elinde yakıp yırttığı şey Kur’an… Siz daha hala Batı’nın ortaya attığı toplumsal barış safsatasından bahsediyorsunuz. Onların hedefinde Müslümanlar var biz varız. Siz daha hala yurt dışındaki ataşelikler üzerinden mahkemelere başvuru yapacağınızı söylüyorsunuz. Allah aşkına kimi kime şikâyet ediyorsunuz. Yapmanız gereken şey bu alçakça saldırı sonrasında Müslümanları sabah namazında camiye çağırmak değil, Türkiye yöneticilerini İsveç’ten hesap sormaya çağırmak olmalıydı. “Allah’tan korkun ey yöneticiler!” demeniz gerekiyordu. “Bugün değilse ne zaman harekete geçeceksiniz?” demeniz gerekiyordu. Allah’ın kitabını da korumazsanız kimi koruyacaksınız? Somut bir adım atmazsanız bunun hesabını Allah’a nasıl vereceksiniz?” diye uyarmanız gerekirdi Sayın Erbaş!”

Konuşmasının sonunda ise İslam ümmetine, alçak saldırılar sonrasında meydanları dolduran, Kur’an’ı Kerim’e hakkıyla sahip çıkan, kafirlerin kalplerine korku salan ve Kur’an’ın bir hayat nizamı olduğunu her yerde haykıran Müslümanlara hitap ederek şöyle dedi: “Kitabımız Kur’an’ı Kerim bizim kutsalımızdır. Ona hakaret Allah’a hakarettir. Sizler yöneticiler gibi yapmadınız ve elhamdülillah meydanları doldurdunuz. Kur’an’ı Kerim’e sahip çıktınız. Şunu bilin ki; kafirlerin kutsal kitabımıza saldırmaları ona asla ve asla bir zarar vermez. Çünkü “Rabbimiz, inzal ettiği Kur'an-ı Kerim'i kendisinin koruyacağını haber veriyor. Mesele şudur; biz kitabımıza ne kadar sahip çıkabiliyoruz. Sizler meydanlarda bu kitabın, Kur’an’ın bir hayat rehberi olduğunu haykırdınız. Kur’an’ın hayatımıza hâkim olmasını arzuladığınızı söylediniz. Allah sizlerden, Kur’an’a sahip çıkan, bu işi dava edinen bütün Müslümanlardan razı olsun. Ancak İslâm ümmetinin başında kınama açıklaması yapan yöneticiler olduğu müddetçe arzuladığınız bu şeyin gerçekleşmesi zor. Sizin gibi Kur’an’ın bir hayat rehberi, bir nizam olduğuna inanan yöneticiler ancak Kur’an’ı hayata hâkim kılabilirler. O yöneticiler ise inşallah yakında kurulacak olan Raşidi Hilafet Devleti’nin başındaki halifelerdir. Böyle yöneticilerin olduğu bir zamanda Kur’an ve Müslümanlar güvende olacaktır inşaAllah.”