Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 29 Ekim 2024 Salı günü gerçekleştirdiği "Gündem Değerlendirme" toplantısında, 29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları ele alındı. Toplantıda ayrıca Cumhuriyet rejiminin 101 yıllık geçmişi ve bugünü hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.
Toplantıda konuşan Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, laik demokratik partilerin Kemalist ve muhafazakâr siyasetçilerin öve öve bitiremedikleri cumhuriyetin yıldönümlerini, her yıl bir türlü çözülemeyen ekonomik krizlerin, yürekleri sızlatan insani krizlerin, kaos, terör ve toplumsal çöküş ortamının gölgesinde karşıladıklarını; ancak tüm bu sorunları hiç önemsemeden hep birlikte eğlenip kutlama yaptıklarını söyledi.
Dini devletten ve hayattan ayırma esasına dayalı laikliğin tatbik edildiği Cumhuriyet rejiminin, sağlıktan eğitime, güvenlikten üretime, adaletten ahlaka hiçbir alanda ne refah ne de huzur sağladığına dikkat çeken Kar, şöyle konuştu: “Cumhuriyetin 101 yıllık geçmişine bakıldığında, geldiğimiz noktanın ileri ve üstün bir seviye olduğunu kim söyleyebilir? Ahlaksızlık ve sapkınlığın akıl almaz boyutlara ulaştığı bir ülkede saadet ve huzurdan bahsedilebilir mi? Suç oranlarının her geçen gün arttığı, cinayetlerin sıradanlaştığı bir ülkede güven ve emniyetten bahsedilebilir mi? Yolsuzluk, hırsızlık, kayırmacılık ve kolay yoldan para kazanma yollarının açık olduğu; kumar, faiz ve tefeciliğin teşvik edildiği bir ülkede bereket ve refahtan bahsedilebilir mi? Yalancıların konuşturulduğu, doğru sözlü olanların susturulduğu, hainlerin baş tacı edildiği, emin ve güvenilir olanların taşlandığı bir ülkede hukuk ve adaletten bahsedilebilir mi? Hastanelerde doktorlar, hemşireler; resmi kurumlarda devlet adamları ve bürokratların kirli para için suç örgütü kurup cinayetler işlediği bir ülkede Cumhuriyetin hangi sözde “faziletlerinden” bahsedilebilir?”
“İngilizler, 3 Mart 1924’te Hilafet kaldırılıncaya kadar Lozan’ı onaylamadılar”
Konuşmasının devamında cumhuriyetin halk iradesi olduğunu iddia edenlere seslenen Kar, “Cumhuriyet, Müslüman halka zorla dayatılmış, bir oldu bittiyle kurulmuş bir rejim değil midir? Cumhuriyet, laik esaslara göre hazırlanan ve uygulamaya konulan bir Batı projesi değil midir? İngilizler, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye sözde bağımsızlık vermek için ondan en değerli şeyini istediler. Lozan Konferansı’nda İngiliz Hariciye Vekili Lord Curzon, İsmet İnönü’ye dört şart sunmuştu: Hilafet tam manasıyla ilga edilecek, Halife sürgün edilecek, Halife’nin tüm mallarına el konulacak ve devletin rejimi laik esaslara dayalı Cumhuriyet olacak. Önce 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi, sonra 3 Mart 1924’te Hilâfet kaldırıldı; hemen ertesi gün Halife sürgün edildi ve tüm mallarına el konuldu. İngilizlerin istediği her şey yapıldı. Ve önemli bir ayrıntı: İngilizler, 3 Mart 1924’te Hilafet kaldırılıncaya kadar Lozan Anlaşmasını onaylamadılar. Sadece bu bile, Lozan’da kurulan Cumhuriyetin halkın iradesiyle değil, Batılıların iradesiyle kurulduğunu gösterir.” ifadelerini kullandı.
Mahmut Kar, son olarak Cumhuriyet rejiminin İslam ümmeti üzerindeki yıkıcı etkilerine değinerek sözlerini şöyle tamamladı: “Cumhuriyet, İslam’ın sunduğu hayat sistemini kaldırdı. Cumhuriyeti getirenler; kimliğimizi, değerlerimizi, servetlerimizi, kardeşliğimizi, birliğimizi ve gücümüzü alıp götürdüler. Bir zamanlar İslam ve Müslüman kimliği altında kardeşçe yaşanan Anadolu topraklarında milliyetçilik zehri ile nifak tohumları ekildi ve Türk Kürde, Kürt Türk’e düşman edildi. El üstünde tuttuğumuz kitabımız Kur’an-ı Kerim, Cumhuriyet ile birlikte yasaklandı; harf inkılâbı yapıldı, Kur’an ile bağımız koparıldı ve böylece dinimize, değerlerimize yabancılaştık. Batı, Cumhuriyet ile kalkanımızı ve gücümüzü kırdı, birliğimizi parçaladı, servetlerimizi çaldı ve bizi kendi iradesine mahkûm etti. Şimdi Gazze yanarken hiçbir şey yapamıyoruz, kardeşlerimiz ölürken hareket edemiyoruz; değil ordular ve askerlerle girmek, Gazze’ye bir ekmek bile sokamıyoruz. Çünkü Cumhuriyet bize sınırlar çizdi… Fakat ümidimiz kırılmasın. Allah’ın vaadi ve Rasûlü’nün müjdesi haktır. Her gecenin bir sabahı, her batan güneşin bir şafağı vardır. İşte o şafak İslam’dır, İslam’ın devleti olan Hilafet’tir.”
Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.