ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Beşşar Esed'i devirerek Suriye'de iktidarı ele geçiren Heyetu Tahriru’ş-Şam'a (HTŞ), Taliban'a uygulanan izolasyona benzer bir durum yaşamamak istiyorsa ılımlılık vaatlerini yerine getirmesi çağrısında bulunurken benzer bir açıklama da AB’den (Avrupa Birliği) geldi.
Blinken, New York'taki Council on Foreign Relations adlı düşünce kuruluşunda gerçekleştirdiği konuşmada, “Taliban hareketi Afganistan'ın kontrolünü ele geçirdiğinde daha ılımlı bir yüz gösterdi ya da en azından göstermeye çalıştı ve sonra gerçek yüzü ortaya çıktı. Sonuç, uluslararası alanda büyük ölçüde izole kalmaları oldu” ifadeleriyle tehdit etti.
Blinken, “Şayet bu izolasyonu istemiyorsanız, ülkeyi ileriye taşımak için yapmanız gereken bazı şeyler var” diyerek isteklerini yerine getirilmesini ima etti.
Blinken ayrıca, azınlıkları koruyan ve DEAŞ'la mücadeleyi sürdürmek ve kalan kimyasal silah stoklarını ortadan kaldırmak da dâhil olmak üzere güvenlik kaygılarını gideren mezhepçi olmayan bir Suriye hükümeti çağrısında bulundu.
HTŞ'nin Esed'in devrilmesinden diğer gruplarla siyasi bir çözüme varılması gerektiği konusunda dersler çıkarabileceğini belirten Blinken, “Esed'in herhangi bir siyasi sürece katılmayı kesinlikle reddetmesi, devrilmesine yol açan şeylerden biriydi” ifadesi ile tehditlerini sürdürdü.
AB’den Benzer Açıklama
Avrupa Birliği liderleri Perşembe günü, Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesi için izleyecekleri ”temel ilkeler” üzerinde anlaşmaya varırken, geçiş sürecine liderlik edecek muhalifler konusunda "henüz karar verilmediği" uyarısında bulundular.
Devlet ve hükümet başkanları ortak sonuç bildirgelerinde, ülkenin toprak bütünlüğünü, ulusal birliğini, tüm dini ve etnik azınlıkların korunmasını ve insan haklarına saygıyı güvence altına alacak ve aynı zamanda mezhepsel şiddet, aşırıcılık ve terörizmin yeniden ortaya çıkmasını önleyecek "kapsayıcı ve Suriye liderliğinde bir siyasi süreç" çağrısında bulundu.
AB Konseyi Başkanı Antonio Costa, Suriye ve Ukrayna'nın gündemin ilk sıralarında yer aldığı Brüksel'deki bir günlük zirvenin sonunda yaptığı açıklamada, "Esed rejiminin düşmesine yönelik yaklaşımımızın ana ilke ve hedefleri üzerinde mutabık kaldık" dedi.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Costa'nın yanında, "Suriye halkı on yıldan bu yana ilk kez daha iyi bir gelecek için umutlanabilir" dedi.
"Avrupa, gücün Suriye halkına geri dönmesini önemsiyor ve Avrupa'nın oynayacağı bir rol var" diyen Leyen, 2011'den bu yana 33 milyar euro'yu aşkın bir miktarı seferber ederek Suriye'nin en büyük donörü olan Avrupa'nın geçiş sürecinde daha büyük bir etki gücüne sahip olduğunu da ifade etti.
Sömürgeci kapitalist Batı, yarım asırlık Esed rejimi diktatörlüğünü ve Suriye’de 13 yıl süren oğul Esed’in başında olduğu rejiminin katliamlarını laik nizamı savunduğu için izlerken ve üstü örtülü desteklerken, Müslümanların Esed’i devirmesinin ardından siyasi düzene ilişkin tehdit mesajları veriyor. Halkın isteklerine uygun bir yönetim çağrısı adı altında yine Esed rejiminin uyguladığı laik nizamın uygulanması çağrısı yapılmaya devam ediyor. Bu çağrılar genelde “kapsayıcı hükümet” ifadesi ile yapılıyor.