Zilhicce’nin Önemi, Hac, Kurban ve İbadet İle Allah’a Yaklaşmak
25 Ağustos 2017

Zilhicce’nin Önemi, Hac, Kurban ve İbadet İle Allah’a Yaklaşmak

Kur’an-ı Kerim’de; “Andolsun şafağa, on geceye, çifte ve teke, akıp gittiği vakit geceye! Bunlarda akıl sahibi için yemin yok mu?[1] ayetlerinde Rabbimizin üzerine yemin ettiği mübarek geceler müfessirlerin çoğuna göre Zilhicce’nin ilk on gecesidir. Zilhicce, Kamerî ayların on ikincisi, İslâm’ın beş esasından biri olan Hac farizasının yapıldığı, Allah’ın biz kullarına rahmet ve merhametinin bol bol yağdığı Müslümanlar için fırsat ayıdır. Bu ayın fazileti ile ilgili birçok hadis rivayet edilmiştir.

İbn-i Abbas RadiyAllahu Anh der ki: “Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan ibadetler Allah katında diğer aylarda yapılan iyi amellerden daha makbuldür Ashab, “Ya Rasulallah! Allah yolunda yapılan cihat da mı Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan ibadetten, Allah (cc) katında daha makbul değildir?” dediler. Allah Rasulü Evet, o da daha makbul değildir. Ancak canını ve malını tehlikeye atarak cihada çıkıp sonra geri dönmeyenin (şehit olanın) cihadı ondan daha sevgilidir. buyurdu.[2]

Arafe günü tutulan orucun bundan önce ve sonra birer yıllık günahları örteceği Allah’tan umulur.[3]

Tıpkı Ramazan ayında olduğu gibi Zilhicce ayının ilk 10 gününün gündüzlerini oruç, namaz, zikir, dua, infak, davet çalışmaları ile gecelerini ise ibadet, Kur’an tilaveti ve tefekkürü ile geçirmemiz gereken fırsat günleridir. Mümkünse ilk 9 gün oruç tutmak, değilse özellikle Arafe ve terviye günlerini oruçla geçirmek sünnettir ve büyük sevaptır. (Zilhicce’nin 8. Günü Terviye, 9. Günü Arafe)

Hafsa RadiyAllahu anhâ annemiz, Allah Rasulü’nün dört şeyi terk etmediğini söyler: “Aşure günü orucu, Zilhicce’nin on günü orucu, her ay üç gün orucu ve sabahın iki rekât sünneti.”[4]

Zilhicce’nin bu ilk on günü, milyonlarca hacının mübarek topraklarda, gidemeyenlerin ise evde, işyerlerinde “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni‘mete leke ve’l-mülk. Lâ şerîke lek: Buyur Allah’ım, buyur! Buyur, şerikin yok Sen’in, buyur! Kuşkusuz hamd ve nimet de, mülk de Sen’indir. Sen’in ortağın yoktur” telbiyeleri ile namaz, oruç, zekât, hac, cihad, davet, infak gibi bütün emir ve nehiylerde “buyur Allah’ım” denilerek itaat ile kulluğun zirve yaptığı günlerdir.

Bu on gün, “Subhanallah, Elhadülillah, Allahu ekber, Lâ ilâhe illallah” gibi zikirler ile dillerin ıslandığı, kalplerin tatmin olduğu zikir günleridir. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!”[5] (Tesbih: Sübhanallah, Tahmid: Elhamdülillah, Tehlil: Lâilâheillallah, Tekbir: Allahuekber demektir.)

Bu on gün, namazların dosdoğru kılındığı, haccın rükünleri ile eda edildiği, farzların ikame edildiği, bu farzlar ile kulların Allah’a yaklaştığı kurbet günleridir.

Bu on gün, Allah’a sunulan hediye olan “nafile” ibadetlerin artırıldığı ve bu ibadetler ile *“*Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer…” şeklinde ifade edilen Allah’ın sevgisinin kazanıldığı günlerdir.

Bu on gün, Allah Subhanehu ve Teâlâ’yı tazim ederek, günahlardan arınma, zulme meyletmeme, şirkten uzaklaşma ve haramlardan hicret etme günleridir.

Bu on gün, bir yılın, bir ömrün muhasebe edildiği, günahlara Nasuh bir tövbe ile tövbe edilerek yeniden tertemiz sayfalar ile Allah’a sığınma, arınma günleridir.

Bu on gün, Arafe gününden daha çok Allah’ın cehennem ateşinden insanları azat ettiği bir gün yoktur.[6] ifadesi ile Allah’ın af ve bağışının çoğaldığı günlerdir.

Bu on gün, kadın-erkek, genç-yaşlı tıpkı Kâbe’ye yürür gibi tüm zorluklara rağmen ayakta zor duranların bile, hasta olanların bile, “sen çağırdın biz geldik, senin emrine icabet ettik, buyur Allah’ım” diyerek sabrı, sebatı kuşandığı gibi kuşanma günleridir.

Bu on gün, milyonlarca Müslüman’ın “Şimdi Rabbine kulluk et ve kurban kes.” ve “Biz, oğluna karşılık büyük bir fidye verdik.” ayetlerinde ifade edilen kurban ibadeti ile Allahu Teâlâ’ya yakınlığın yaşandığı günlerdir.

Bu on gün, hac farzı için zengin-fakir, Arap-Acem, beyaz-siyah, yönetici-yönetilen, hangi milletten olursa olsun Arafat’ta, Müzdelife’de, Kâbe’de vahdet oldukları gibi yeniden tek bir ümmet olma, kardeş olma şuurunu yakalama günleridir.

Bu on gün, hacıların Safa ile Merve arasında gidip-gelerek tıpkı Hacer annemizin teslimiyeti gibi bir teslimiyeti anlama, elimizden geleni yaparak Allah’a tevekkül ettiğimizde, “Allah bize yeter” dediğimizde Allah’ın bize yardım edeceğine, bizi yalnız bırakmayacağına yeniden iman etme günleridir.

Bu on gün, hacda bir araya geldiğimiz gibi siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, tüm alanlarda İslam ümmeti olarak bir olmanın adımlarının atıldığı günlerdir.

Bu on gün, milliyetçiliğin, ırkçılığın, vatancılığın cahiliye âdeti olarak tarihin çöplüğüne atıldığı, Kâbe’yi tavaf eden rengi, dili, milleti farklı tüm Müslümanların yan yana, omuz omuza kulluğu hayata taşıdığı günlerdir.

Bu on gün, İslam ümmetinin hâlâ tek bir ümmet olduğunun, aynı Rabbe, aynı kitabın emri ile aynı nebinin yaptığı gibi kulluk ettiği, diğer insanlardan ayrı bir ümmet olduğunun somut şekilde yaşandığı, ilan edildiği günlerdir.

Bu on gün, Allah Rasulü’nün örnekliğinde Abdullah İbni Ömerlerin, Ebu Hureyrelerin gür sesleri ile sokaklarda, pazarlarda “Allahu ekber, Allahu ekber, La ilahe illallah... Allahu ekber, Allahu ekber, velillahilhamd” teşrik tekbirlerini okuduğu, bunu duyan sahabelerinde aynı şekilde onlara eşlik ederek sloganlaştığı, hayatlaştığı günlerdir.

Bu on gün, Allah’a olan yönelişin, yürüyüşün bir gün değil, ölene kadar yapılacağının Kâbe’de milyonlar ile provasının yapıldığı günlerdir.

Bu on gün, ihramlı-ihramsız tüm Müslümanların ölümü, mahşeri, ahiret hayatını hatırladığı, dünya ve ahiret dengesini yeniden kontrol ettiği, ahiret merkezli dünyayı inşa ettiği günlerdir.

Bu on gün, bembeyaz ihramlar içinde milyonlarca Müslüman’ın Allah Rasulü’nün emri ile daru’l-Erkam’dan sahabelerin Kâbe’ye yürüdüğü gibi yürüyerek, tüm zalimlerin yüzüne hakkı haykırma ve onlardan yüz çevirme zamanıdır.

Bu on gün, kâfirlerin, zalimlerin kurban ettiği kardeşlerimizi hatırlama, onlar için dertlenme, harekete geçe zamanıdır…

Bu on gün, Mekke’de iblisi taşlarken iblise hizmet eden, Allah’a isyan etmiş tüm beşerî sistemleri, zalimleri ve onların planlarını (demokrasi, laiklik, ılımlı İslam gibi) görme, onlardan uzak durma, karşı gelme ve fiilî olarak mücadele etme zamanıdır.

Bu günler nefislerin muhasebe edildiği gibi Irak'ta, Filistin'de, Keşmir'de, Suriye'de, Doğu Türkistan'da ve işgal altındaki diğer beldelerde çocukları yetim, bacıları dul bırakıp evlerini başlarına yıkarak kardeşlerimize bayramı zehir eden kâfirlerle dost olan yöneticilerin muhasebe edildiği günler olmalıdır.

Bu on gün, İslam davetinin nasıl zorluklar ile taşındığının, hak ile batıl arasındaki mücadelenin ayrıntılarını bizzat yaşandığı topraklarda yaşananlara şahit olma, hatırlama, örnek alma ve bugüne taşıma kararlarının alındığı günlerdir.

Bu on gün, asrısaadete nasıl ulaşıldığının, yeniden nasıl ulaşılabileceğinin milyonlar ile öğrenildiği, öğretildiği ve söz verildiği günlerdir.

Bu on gün, davet ve cihat yoluyla İslam’ın yeryüzüne nasıl hâkim olduğunun, hac yollarında ayak izlerini takip ettikleri Nebinin hayat izlerini de takip etmemiz gerektiğinin idrak edildiği günlerdir.

Bu on gün, “Haccı Ekber”i ilan edecek, tüm insanları İslam’a davet edecek, Hacc emirini tayin ederek hac işlerinin yürümesini sağlayacak Raşidî Hilafet için canla başla çalışma zamanıdır. Hilafet sedalarının yükseldiği bu güzel günlerde bu dava için “Lebbeyk Allah’ım” diyerek “ben de varım” kararını verme zamanıdır.

Bu ay, Mekke’de Kâbe’yi merkeze koyup tavaf ettiğimiz gibi hayatın merkezine de İslam’ı koyarak yaşamanın zorunlu olduğunu anlama ve anlatma ayıdır.

Bu ay, rıza-i ilahi yolunda İbrahim Aleyhi’s Selam gibi sözüne sadık, İsmail Aleyhi’s Selam gibi de emrine teslim olan kul olma şuuruna erişme ayıdır.

Bu on gün, Allah’a kurban olarak yaşanan bir hayatın akıbetinin bayram olduğunun müjdelendiği günlerdir.

Bu on gün, Ramazan ayı gibi Müslümanlara sunulmuş bir fırsattır. Yok mu Allah’ı razı etmek isteyen? Yok mu affedilmek isteyen? Yok mu cehennemden kurtulmak isteyen? Yok mu cennete girmek isteyen? İşte bunlar için Zilhicce’nin ilk on gününün değerini bilelim. Salih amellerimizi artıralım, nafilelerle Allah’a yakınlaşalım ve rıza-i ilahiye ulaşalım.


[1] Fecr 89/1-5

[2] Buhari, Tirmizi

[3] Müslim

[4] Râmuzü’l-Ehâdîs

[5] Taberani

[6] Müslim