Gazze’de yaklaşık 50 gündür devam eden İsrail bombardımanı bugün saat 19.00’da yürürlüğe giren ateşkes ile sona erdi. Mısır aracılığıyla Kahire’de yürütülen görüşmelerde varılan ateşkes sonucu Abbas tarafından ilan edildi ve İsrailli kaynaklarca da doğrulandı. Gazze’ye insani yardım ve inşaat malzemelerin geçişine izin verilerek ambargonun hafifletilmesi anlaşmanın maddeleri arasında. Gazze’ye havalimanı ve liman kurulması ise 1 ay içinde başlayacak olan görüşmelerde ele alınacakmış. Kanaatimce bu sadece bir aldatmacadan ibaret… Zira Gazze’ye yönelik ambargoyu tam anlamıyla dahi kaldırmayan İsrail tarafının liman ve havaalanına izin vermesi vaki değil.
Tüm bunlar haber ajanslarında düşen bilgiler. Bizim bu yazıdan ele almak istediğimiz mesele ise ateşkesin ardından Müslümanlar arasında esen/estirilen zafer havası…
İslam ümmeti iki asırdan fazla zamandır hezimetler silsilesi yaşıyor. Yaklaşık 300 yıldır geri çekiliyoruz. 1924 hilafetin ilgasından sonra ise durum aleyhimize iyice kötüleşti. Belki dünya tarihinde hiçbir halk ve ümmetin yaşamadığı boyutta acıları ve travmaları İslam ümmeti olarak yaşadık/yaşıyoruz. İşte bu uzun soluklu yenilgiler silsilesi biz de birçok kavramla alakalı da tahribata sebep oldu. Bunlardan biri de zafer algımız…
Gazze’de şu yaşanan 50 günlük süreçte Müslümanlar olarak zafer algımızın nasıl tahrif edildiğine, çıtamızın ne denli aşağılara indiğine bir kez daha şahit olduk. 50 günün bilançosuna baktığımızda 2 bin 143 kardeşimizi şehit vermişiz, 10 bin 918 kardeşimiz yaralanmış. Gazze’de okullar, hastaneler, evler, kamu binaları, tüm altyapı tahrip edilmiş. İsrail tarafında ise 140 Yahudi askeri öldürüldü. Ateşkesin ardından İslami camiaya baktığımızda kesif bir zafer edebiyatı yapıldığına şahit oluyoruz. Ve sormadan edemiyoruz neyin zaferi? Hangi zafer?
Evet, Gazze’de Müslümanlar sokaklara döküldüler. Allaha hamdu sena ediyorlar. Bizler de onlarla beraber Allah’a şükrediyoruz. Kassam Tugayları başları dik bir şekilde direnerek bir bombardımandan daha çıktılar. Gururlular ve haklılar.
Peki, bize ne oluyor? Gazze’yi yardımsız bırakan, onları İsrail’in zulmüne, katil Sisi rejiminin arabuluculuğuna terk eden biz Türkiye Müslümanlarına ne oluyor da bir zafer havası içerisine giriyoruz? Başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz gerekmez mi?
Türk ordusu dünyanın sayılı kara ordularından birine sahip. Sahip olduğu teçhizat ve donanımla bölgede önemli bir askeri güç aynı zamanda… Bu söylediklerimize itibar etmeyenler 30 Ağustos Zafer (!) Bayramı münasebetiyle düzenlenecek olan askeri geçitlere şöyle bir göz atsınlar. Dahası son 12 yıldır Türkiye AKP iktidarı ve destekçilerinin iddialarına göre bölgesel bir güç, bölgedeki her gelişmede tepkisi hesaba katılan bir devlet.. Peki, tüm bu güç ve kuvvet Gazze’de Müminler canlı yayınlarda bombalanırken ne ortaya koydu? Yöneticilerimiz bu katliamı ve kıyımı durdurmak için ne yaptı? Cılız kınama açıklamaları ile yetinmediler mi?
Biz Türkiyeli Müslümanlar olarak yöneticilerimizi bu hususta muhasebe ettik mi? Gazze’deki kıyımı durdurun diye ordularımızı göreve çağırdık mı? Bunun için yöneticiler üzerinde siyasi baskı oluşturduk mu?
Ne zamana kadar aynı sahneleri tekrar tekrar seyredeceğiz? 2009’da da aynı şeyler tekrarlanmadı mı? İsrail günlerce bombalayıp binden fazla insanı katletti, tüm altyapıyı yıktı. Bir ateşkes yapıldı. Bundan tam 5 yıl 2014’te yaşanan her şey aynı?
Şair Mehmet Akif’in de dediği gibi;
Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı?
Bu sorunun köklü bir çözümü yok mu?
Maksadımız Müslümanların kazanımlarını küçümsemek değil elbette. Ama şu manzaraya bakıp da zafer çığlıkları atanları uyarıyoruz. Müslümanların kanı, malı ve evlatları bu kadar değersiz değil.
Eğer İsrail’i bölgeden söküp atmış olsaydık bu bir zafer olurdu. Mescid-i Aksa’yı Yahudi necasetinden temizleseydik bu bir zafer olurdu. Ama katil Sisi aracılığındaki müzakerelerle varılan ve 2 yıl sonra mı 5 yıl sonra mı biteceği belli olmayan bir ateşkes zafer değildir. Zafer çığlıkları atanlar, yüksek perdeden edebiyat yapanlar ancak ve ancak Filistin meselesindeki yukarıda zikrettiğimiz gerçek sorumluluklarını gizlemenin telaşındalar. Bunun İsrail katliamının ilk günlerinde “artık Tel Aviv de vuruluyor” başlıkları ile yapıyorlardı. Şimdi de zafer edebiyatıyla…
Son olarak Allah Sübhanehu ve Teâlâ’dan niyazımız İslam ümmetine zaferin ne olduğunu yeniden hatırlatsın. Gerçek zaferler kazandığımız o eski izzet dolu günlere bizleri eriştirsin.