Demokrasi; halka her zaman “hep yek”, yöneticiler ve etrafındaki rant halkasına “dü-şeş” gelen hileli zarlarla oynanan bir kumardır.
“Kumar” diyorum zira kazananı ve kaybedeni hep aynı…
-"Kumar"- diyorum zira haram ile temiz ve helal olan kazanılmaz!
-"Kumar"- diyorum zira haram ile İslam nizamı gelmedi, gelmez!
Halk, her seçim sandığında kazanacağını umarak hırsla bir daha denemek ister. Oysa kazanan hep laik kapitalist demokrasidir.
Masanın sahibi her seçimde kazandığını ilan eder. Bu seçimde de öyle oldu ve 14 Mayıs seçimleri sonrası laik kapitalist demokratik nizamın sahipleri peş peşe açıklamalarda bulundu.
Sömürgeci Batı’dan gelen açıklamaların birbirine benzerliği dikkat çekiyor. Seçim sonuçlarından ziyade katılım istatistiklerine vurgu yapılan açıklamalarda, dayattıkları sömürgeci laik kapitalist demokrasiye değer verildiği ifade ediliyor.
Hatırlayacağınız üzere 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde yurt içi katılım oranı %88,92 olarak gerçekleşmişti.
AB (Avrupa Birliği) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye’deki seçimleri yakından takip ettiklerini ve katılımın yüksekliğinin büyük kazanım olduğunu belirtmişti.
Von der Leyen, şu ifadeleri kullanmıştı:
“Bu seçimlerdeki çok büyük katılım gerçekten iyi haber çünkü bu Türk halkının demokratik haklarını kullanarak gidip oy vermeye bağlılıklarını, demokratik kurumlara değer verdiklerini göstermektedir. Bu, dünkü seçimlerin büyük kazanımıdır.”
AB Konseyi Başkanı Michel ise seçime yüksek katılım oranı dolayısıyla Türk vatandaşlarını takdir ettiğini söylemişti.
ABD’den de buna benzer bir açıklama geldi.
ABD, 14 Mayıs seçimleri hakkındaki açıklamasında; kültürünü ve nizamını tüm dünyaya dayattığı ve lokomotifi olduğu laik kapitalist demokrasiye sahip çıkılmasından övgüyle bahsetmişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, “Seçimi izlemeye devam ediyoruz. Genel olarak Türk halkını katılımlarından dolayı tebrik ediyoruz.”
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby ise, “Başkan Biden, kim olursa olsun kazananla çalışmayı sabırsızlıkla bekliyor. Taleplerini barışçıl şekilde sandığa yansıtan Türk halkını tebrik ediyoruz” dedi.
Seçimlerden bir gün önce şöyle bir tweet atmıştım:
“15 Mayıs Pazartesi günü Washington, Batılı başkentler ve Ankara’dan ortak bir açıklama yapılacak: ‘Demokrasi kazandı! Sandığa gitme ve seçime katılım istatistikleri üzerinden Müslüman Türkiye halkının çareyi nerede aradığı vurgulanacak...’”
Bunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok zira her seçim sonrası bu açıklamalar yapılır ve sömürgeci Batı, batıl nizamına sahip çıkan seçmenleri takdir eder.
Peki, bunlar bizden asla razı olmazken ne yaptık da razı oldular?
“Onların dinlerine uymadıkça Yahudiler ve Hristiyanlar senden razı olmazlar. De ki: “Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir.” Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan Allah’tan sana ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin.” [Bakara Suresi 120]
“Ey iman edenler! Kendinizden olmayanı sırdaş (dost) edinmeyin. Onlar aranızda fesat çıkarmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizlediğiyse daha büyüktür. Eğer akıl ediyorsanız size ayetleri açıkladık.”
Oysa şüphesiz doğruyu söyleyen Allah Subhanehu ve Teâlâ, bu şekilde bizi uyarmıştı. Demek ki onların hoşuna giden bir şeyler yaptık! Yoksa bizden niye razı olsunlar? Niye takdir etsinler?
Evet! Onlarla ortak bir noktada buluştuk. Onların dünya egemenliğini sayesinde ellerinde tuttuğu laik kapitalist demokrasinin önünde duran en büyük engeli yok saydık. Sorunlarımızın yegâne çözüm kaynağı İslam akidesinden çıkan İslam nizamını bırakıp onların batıl nizamına sahip çıktık. Çözümü batılda arar olduk.
Oysa yine Allah Subhanehu ve Teâlâ bizi şöyle uyarmıştı:
“Yoksa onlar cahiliye yönetimini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre yönetimi Allah’tan daha güzel kim vardır?” [Mâide Suresi 50]
“Allah ve Rasulü bir konuda hükmettiğinde artık mümin bir erkeğin ve mümin bir kadının işlerinde kendi isteklerine göre bir seçim hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasulü’ne karşı gelirse şüphesiz o apaçık bir sapıklığın içine düşmüştür.” [Ahzab Suresi 36]
Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de kutuplaştırılan toplum ikiye bölündü ve oy alabilmek için çirkin yöntemlere başvuruldu. Demokrasinin birleştirmediğine aksine toplumu böldüğüne ve birbirine düşman ettiğine şahit olduk.
“Koca koca” adamların, İslam nizamını dünyaya hâkim kılmak için çalışmak yerine korkularla oluşturulmuş algılara kapılarak ya da geçici dünya menfaati uğruna bir ateş çukuru olan batıl seçimlere tarafını belirtip insanları çağırırken ne kadar “küçüldüğüne” de şahit olduk.
Yusuf _Aleyhi’s Selam’a sırf oy için iftira atıldığına şahit olduk. Oysa Allah’ın elçisiydi ve günahtan münezzehti.
“Namazın kazası olur, demokrasinin kazası olmaz” diyenlere ve bu sözü tasdikleyen liderlere şahit olduk.
“Ben Peygamber’in soyundan geliyorum” deyip Kemalizm’e, laikliğe çağıranlara şahit olduk.
Ayıpları deşifre olmuş batıl nizam, İslam istismar edilmeden yalın ve gerçek yüzü ile ayakta tutulamıyor.
Adlarıyla hedeflerini gizleseler de ittifakların hedefleri netleşiyor.
Artık ittifaklar içinde yer alan partiler, o çok övdükleri -sözde- ilkelerinden vazgeçmiş, “omurgalar” tuzla buz olmuş ve “bir araya gelmez” denilen siyasiler el ele, kol kola yürüyor. Asıl hedefleri, ölüm-kalım meselesi olarak gördükleri bu seçimlerde deşifre oldu. ABD menşeli başkanlık sistemini savunanlar bir tarafta, İngiliz menşeli parlamenter sistemi savunanlar öteki tarafta…
Savaş verdikleri egemen güçlerin nizamı için Müslüman halkı düşmanlaştırdılar. Bu yüzyıl “Türkiye yüzyılı” falan değil! Zayıflamış ve tarihteki o parlak günlerine dönmek isteyen İngiltere’nin cansız kıvranışlarına karşın süren “ABD yüzyılı”dır. Sisi, Muhammed bin Selman, Esad ve Netanyahu gibi katillere meşruiyet kazandırılan ve Washington’ın kontrolündeki laik kapitalist demokrasi için milyonlarca Müslümanın kurban edildiği, yüzyıldır.
Oysa katillerin kanlı ellerini yıkayan -sözde- “kazası olmayan” demokrasi değil mi?
Suriye’de Esad’a, Mısır’da Sisi’ye, Tunus’ta Kays Said’e, Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman’a meşruiyet kazandıran, dünyaya egemen laik demokrasi değil mi?
Müslümanların kanını akıtan bu seri katillerle el sıkışıp, “normalleşenler” demokrasi ile seçtikleriniz değil mi?
Bakın; değişen bir şey yok! Bir zalim gidiyor, diğeri geliyor. Oysa insanların refaha kavuşması için değişmesi gereken şey, bozuk laik demokratik nizamdır; liderler ya da partiler değil. Ellerimizle zulmü ayakta tutuyoruz.
“Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” [Ra’d Suresi 11]
Değiştirilmesi gereken fikirler, duygular ve nizamdır. Tıpkı insanların koyduğu kanunlarla zelil bir şekilde yaşayan “cahiliyye”nin, Allah’ın kanunları ile yönetildikten sonra “asrısaadet”i yani insanların bahtiyar olduğu çağı yaşamalarıdır. Aslında İlahi formül, daha önce uygulanmış ve tüm insanlık bu adalete hayran kalmıştı. Toplum, uygulanan nizam, fikir ve duyguların bir yansımasıdır. Yaşadığımız bugünkü toplum, menfaatçi duygular, bireysel ve bencilliğiyle tam bir kapitalist toplumdur. Liderler, menfaatleri için dün hakaret ettikleri ile ittifak kurarken, Kudüs’te, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Mısır’da, Arakan’da olanlara siyasi ve ticari menfaatleri gereği susuyorlar. Adına “reel politik” ya da “konjonktür” deyip zalimlerle, katillerle el sıkışıyorlar.
Demokrasiyi, salt “seçim” olarak ifade edip aciz insan aklından çıkan kanunlarla halkları kula kulluğa çağırdığını gizleyenler, büyük bir oyun sahneliyor. Oysa ekonomik ya da sosyal krizlerin ve bu bozuk toplumun tek müsebbibi, uygulanan müesses batıl nizamdır.
Şeytan, Allah’ın dosdoğru yolu üzerine oturmuş, rızık, ecel ve daha birçok korkuyla beka içgüdüsünü tahrik ediyor. Topyekûn insanları bir yere sürüklüyor. Ve unutulmamalı ki “İnsanların çoğu cehennemdedir” vaadi hakikattir. Bu ayeti duyan ashabın uykuları kaçmıştı. Bizi bu korkudan alıkoyan nedir?
Ve yine hileli zarlar masaya tekrar atıldı ve bugün demokrasi kazandı!
Zaman, Allah’ın koyduğu kanunlarla hüküm veren adil bir hâkimdir.
Er ya da geç hükmünü infaz eder.
Yasamayı Allah’tan alıp kulun aciz aklına veren zemherinin de bir baharı vardır.
Hiç bahar gelmeyecekmiş gibi “koca koca” kardan adamlar diktiler yeryüzüne...