Uzun süredir devam eden 28 Şubat mücadelesi son dönemde kamuoyu ve STK’ların desteği ile daha gür bir seda ile haykırılmaya başlandı. MAZLUMDER öncülüğünde başlatılan “Bu Son 28 Şubat Olsun” başlıklı çalışma ile 28 Şubat süreci yargılamalarının yol açtığı mağduriyetleri dile getirmek amacıyla Türkiye’nin birçok ilinde ortak basın açıklamaları düzenlendi.
Her hafta İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde yapılan basın açıklaması, bu defa Bolu F Tipi Cezaevi önünde yapıldı ve birçok İslâmi camia da destek için oradaydı. Köklü Değişim Medya olarak biz de Bolu F Tipi Cezaevi önündeydik.
“Mü’minler ancak kardeştir” şiarı üzere İslâmi camiadan kalabalık bir topluluk da oradaydı. Basın açıklamasının yapılacağı alanda çeşitli çevrelerden birçok kişiyle konuşma imkânımız oldu; gazeteciler, köşe yazarları, yakını mahkûm edilmiş anneler, babalar, ablalar, abiler…
Konuşmalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Hükümet’e seslendiler…
MAZLUMDER’in basın açıklamasında ve ailelerin mesajlarında talep oldukça net:
“YENİDEN YARGILANMA”
Aman ha… Yanlış anlaşılmasın… Af değil, yeniden yargılanma talep ediyorlar.
Açıklamalardan birkaç kısa başlık ise şöyle:
MAZLUMDER Genel Başkanı Ramazan BEYHAN: “20 yıldır içerde olan kardeşlerimiz, Hazreti Yusuf gibi zindanı medreseye çevirerek iffetlerini muhafaza etmişlerdir.”
Köklü Değişim adına açıklamada bulunan Sosyolog Süleyman UĞURLU: “28 Şubat’ta ceza verilen Müslümanlar hala içerdeyse, 105 Hizb-ut Tahrirli Müslüman hakkında 660 yıl ceza veriliyorsa, bin yıl süreceği söylenen ‘topyekûn savaş’ hala bitmemiş demektir. İktidar, bu savaşın bittiğini bize göstermesi lazım. Çok basit: Her şey hakkında KHK çıkartılıyor. Bunda da çıkartılabilir, bunda da bir düzenleme yapılabilir. Yeter ki istesinler. Yeter ki bize bu savaşın bittiğini, bin yıl sürmediğini göstersinler. Ama maalesef Müslüman mahpuslar cezaevinden çıkmadığı sürece biz bu savaşın bittiğine inanmayacağız.”
Gazeteci Yazar Yakup KÖSE: “Artık, arkadaşlarımızı istiyoruz. Ergenekoncular, Balyozcular serbest, üstelik tazminat aldılar. Bizim kardeşlerimiz ne yaptı ki 24 yıldır içerdeler? Gazeteciler, STK’lar ve sosyal medya kullanıcıları! Kardeşlerimizin çıkması için elimizden geleni yapmak zorundayız.”
Milat Gazetesi Yazarı Tayyar TERCAN: “10 sene Bolu cezaevinde yattım. Fakat 25 yıldır yatanları düşününce bunu söylemekten utanır olduk. Darbeciler yargılanırken onların cezaevine attıkları mahkûmların hala cezaevinde yatmalarının izah edilebilir biryanı yok. Bu tezatın ortadan kalkması için bir an önce arkadaşlarımızın çıkması gerekiyor.”
Mustazaflar Cemiyeti İstanbul Şube Başkanı Mehmet EŞİN: “Gerek basın gerekse de kamuoyu, Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuya vakıftırlar. Güzellemeler, vaatler, umutlar değil somut adımlar istiyoruz. Somut adımda, ancak kardeşlerimizin serbest bırakılmasıyla atılmış olur.”
Fatih Akıncılar Derneği Onursal Başkanı Mehmet ŞAHİN de, 28 Şubat döneminde Müslümanlara birçok tuzak ve tezgâhların kurularak birçoğuna ağırlaştırılmış müebbet cezası verildiğini hatırlattı.
28 Şubat mağdurlarından Salih BAYTAR’ın annesi Cevahir BAYTAR, “Artık yeter! Çocuklarımızı serbest bırakın. Oğlum 17 yaşında tutuklandı, 24 yıldır cezaevinde ve şimdi 40 yaşında. Yazık değil mi? Hiçbir suçu yoktu, sadece Müslümandı. Kimseyi öldürmedi, kimseye zulmetmedi, dönemin polisi kendisine çok işkence yaptıkları için sadece devletiniz İslami değil demiş, bundan başka da hiçbir şey dememiş.”
Abdusselam DURMAZ’ın ağabeyi Ahmet Tevfik DURMAZ: “Kardeşim 1992 yılında Batman da liseyi bitirdikten sonra üniversiteye hazırlık için İzmir’e gitti. 1994’de, 19 yaşındayken İzmir’de yakalandı. İslami hareket adına tutuklandı. 1995 yılında idam cezası verildi. İdam yürürlükte olmadığı için müebbet hapse mahkûm edildi. Ortada suç adına hiçbir delil yokken o dönemin yetkilileri, brifingli yargıçlarının yargılamaları sonucu kardeşime ömür boyu hapis cezası verildi. Hükümetten sadece adil yargılama istiyoruz.”
Ahmet ŞAT’ın hukuksuz ve delilsiz bir şekilde 24 yıldır cezaevinde olduğunu söyleyen kız kardeşi Zeynep DURMAZ, “Af değil, sadece adil yargılanma talebi için buradayız. Yetkililere buradan sesleniyorum artık gereği yapılsın” şeklinde talebini dile getirdi.
28 Şubat kararlarında olduğu gibi bir diğer hukuk rezaleti de Hizb-ut Tahrir yargılamalarında yaşandı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Emniyet raporlarında belirtildiği üzere ortada hiçbir cebir ve şiddet olmadığı halde 105 Hizb-ut Tahrir mensubuna 660 yıllık bir cezayı onadı.
Tekrar söylüyorum:
Cebir yok,
Şiddet yok.
Yargıtay’ın mesnetsiz içtihadıyla 660 yıl ceza.
Hangi akıl, hangi vicdan bunu kabul edebilir ki…
Yazıktır, günahtır… Tüm bunları yapanlar vebal altındadır.
Ve bizler Müslümanlar olarak Allah’ın bir hesap günü olduğuna da iman edenlerdeniz… Elhamdulillah…
Evet, yaşananlar ortada…
Verilen cezalar, suçsuz bir şekilde cezaevlerinde geçen ömürler de ortada. 25 yıl ceza evinde ömür tüketilmesine karşılık, “Yeter kardeşim, bizleri salıverin” bile demiyor kimse; “YENİDEN ADİL BİR YARGILANMA” istiyor herkes.
KHK ile yapılabilecek bir düzenleme, Müslümanların yıllarca çektiği bu sıkıntılardan, acılardan daha zor değil. 16 yıldır iktidarda olan bu Hükümet, şimdiye kadar bir adım atmadı.
28 Şubat zulmüne karşı ciddi bir kamuoyunun oluştuğu bu dönemde bari bu fırsat kaçmasın…
Bu kış ayında yuvalar ısınsın…
**وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ
“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hud 113)
Gözü yaşlı anneler,
Gözü yaşlı babalar ve
Tüm yargı mağdurları için “Yeter Artık! Bu Son 28 Şubat Olsun”
@KadirKasikci_