Allah, insan en güzel şekilde yaratmış, takva yolunu tercih edenlerin mümin, fücur yolunu tercih edenlerin aşağıların aşağısına inen kafir, zalim olacağını bildirmiştir. Bunun için nebi ve rasuller gelmiş; bir kısım insanlar hidayete ermiş, bazı kavimler reddetmiş ve Allah’ın lanetine uğrayarak tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Kur’an; şeytan, Ad kavmi, yeryüzünde fesat ve fitne çıkaranlar, Firavun, münafıklar, putperestler, insanları saptıran lider ve yöneticiler, zalimler ve benzerlerinin lanetlendiğini haber vermektedir. Bunlar içinde Kur’an-ı Kerim’de çokça anlatılan ve en başta gelen lanetli kavim, İsrailoğullarıdır.
Allah, İsrailoğullarını vahiy, risalet ve nübüvvet, helal rızıklar, on iki pınar su, çölün ortasında bulutlarla gölgelikler, Men ve Selva ile zahmetsiz bir gıda, denizin onlara sunduğu yüzlerce rızık, âlemlere üstün kılınma gibi birçok nimet ile üstün kılmış ve onları destelemiştir: “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.” [Bakara Suresi 122]
Bütün bu nimetlere, seçilmelerine, övülmelerine ve peygamberler ile desteklenmelerine rağmen bu kavim, sürekli Allah’a isyan ederek Allah’ın lanetine uğramıştır. Böyle olmasının nedeni, bu kavmin yaptıklarından dolayıdır. Elbette yüce Allah çok merhametlidir. Allah insanlara zulmetmez, iyiliklerin karşılığını kat kat fazlasıyla verir. İşlenen kötülüklerin ise hepsine ceza vermez, bir kısmını bağışlar. İşte bu kavmin yaptıklarından dolayı Allah da tarih boyunca burunlarının sürtülmesi, zelil ve hakir yaşamalarını dilemiştir. Lanetlenmek; rahmetten kovulmak ve uzaklaştırılmak, maymun ve domuzlara benzemek, rezil bir yaşam, baskı ve zulüm altında darmadağınık yaşamak olarak tefsir edilmiştir. Kıyamete kadar da bu şekilde hareket eden bütün kavimlerin, toplumların uğrayacağı akıbet İsrailoğullarınınki gibi olacaktır.
“İsrailoğulları, Allah’ın bağış ve merhametinden uzak bırakılmayı hak edecek hangi amelleri işledi” diye sorarsak;
Allah’a iftara attılar. “Allah cimridir, fakirdir!” dediler. Allah’a çocuk isnat ettiler, şirk koştular, putlara taptılar. Allah’ın ayetlerini gizlediler, gelen vahyi tahrif ettiler, peygamberlere hıyanet ettiler, hatta birçok peygamberi şehit ettiler. “Allah, İsrailoğullarından kesin misak/söz almış ve onlara elçiler göndermiştir. Ama onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle/vahiyle bir elçi geldiyse, bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir.” [Maide Suresi 70]
Yine bu kavim, ahiret hakkında yalan uydurdular, ateşin kendilerini birkaç gün yakacağını iddia ettiler. Kendilerini toplumlardan üstün gördüler, cumartesi yasağını çiğnediler, itaat etmek yerine bahaneler ürettiler, sürekli sorular sordular. Peygamberimizin tebliği karşısında “kalplerimiz perdelidir” yani “senin söylediklerin bizim aklımıza yatmıyor” diyerek onu inkâr ettiler: “‘Kalplerimiz perdelidir’ dediler. Hayır; küfür ve isyanları nedeniyle Allah onlara lanet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.” [Bakara Suresi 88]
Allah’ı inkâr etmeleri, yaptıkları sözleşmeleri bozmaları, ahdi sadık olmamaları, kendilerine gösterilen delillere göre amel etmek yerine şüpheli şeylerin peşine düşüp onlara itibar etmeleri, kendilerine indirilen kitabın lafzını ve manasını değiştirip onu tahrif etmeleri yine lanetlenmelerine neden olmuştur. Kendilerine indirilen vahyin manasını, Allah’ın kelâmını ve arzularına uymayan ilâhî hükümleri bozdular ve değiştirdiler. Nitekim Tevrat’taki “recm” ayetini, -reisler hakkında- “kömürle yüz karalamak” diye yorumlamaya kalktılar ve daha birçok konuda Tevrat’ı tahrif ettiler. İşte bu ve buna benzer birçok konuda bu kavmin yaptıkları onların lanetlenmesine neden oldu.
Elbette Yahudilerin lanetlenmiş bir millet olması, onların yaptıklarından dolayıdır. Onlar da; Allah’a ve ahiret gününe inandıkları ve iyiliği emredip kötülüğü nehiy ettikleri takdirde, bunları yapan bütün insanlar gibi Allah’ın rızasına ulaşarak cennete gideceklerdir. Yani lanetlenmek yaratılışla ilgili değil, insanların kendi tercihleri ile ilgilidir. İsrailoğullarının lanetlenmesi, kendi yaptıklarından dolayıdır yoksa bu, ne atalarının yaptıklarından ne de Allah’ın bu şekilde takdir etmesinden dolayı değildir.
“Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça, kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. Hepsi bir değildir; ehlikitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar.” [Âl-i İmran Suresi 112-113]
İşte bu yaptıklarından dolayı başlarına felaketler gelmiş, kalpleri katılaşmış, hakkı tanımayan, hak ve adaletten uzak, zulmeden, Allahtan korkmayan, dünya ve ahiretlerini kaybeden bir toplum haline gelmişlerdir. “İsrailoğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. Yapmakta oldukları münkerlerden (çirkin işlerden) birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi! Onlardan çoğunun inkâra sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazaplandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.” [Maide Suresi 78-80]
İşte bu yüzdendir ki hicretin 15. yılında Kudüs fethedildiğinde bu şehrin anahtarlarını alan Ömer RadiyAllahu Anh Patrik’le yaptığı anlaşmaya önemli bir madde ekliyor: “Kudüs’te hırsızlar ve Yahudiler ikamet edemezler.” Allah’ın lanetlediği kavmin fitne ve fesadını engellemek için alınan bu karar, Kudüs ve Filistin topraklarında huzura vesile olmuştur. Filistin’in fethinden 1300 yıl sonra Hilâfet Devleti yıkıldıktan sonra Batılı devletlerin desteği ile kurulan gasıp Yahudi varlığının vahşeti, bu kutsal topraklarda fitne ve zulüm sebebi olmuştur. İnsanlık tarihinin az gördüğü katliamlar, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirilmiştir. Tabi yine Haçlı saldırılarından Kudüs’te yaşananlarda benzer bir vahşet olarak tarihte yaşanmıştır.
Allahu Teâlâ, Kur’an’da defalarca bu kavmi ve geçmişte yaptıklarını bizlere detaylı bir şekilde anlatmıştır. Bu kavmin yaptıkları, Allah’ın razı olmadığı ve lanetine neden olacak anlayış ve amellerdir. Bu yüzden Müslümanlar, bu ayetlerin ortaya koyduğu hakikatleri anlamalı ve bu kavmin yaptıklarından uzak bir anlayış ve ameller ile yaşamalıdır.
İsrailoğullarından sonra Allah’ın seçtiği en hayırlı toplum Müslümanlardır. Müslümanlar Allah’ın vahyine ve peygamberlerinin davalarına sımsıkı sarıldıklarında yeryüzünün halifeleri olmuşlar, davet ve cihat yoluyla dünyanın güç ve kuvvetini ellerinde yüzyıllarca tutmuşlardır. Ne zaman Müslümanlar Allah’ın dininden uzaklaştılar, işte o zaman kafirler tarafından yenilgiye uğratılmış ve yeryüzünde birlik, güç ve izzetlerini kaybetmişlerdir.
Bugün lanetlenmiş kavimlerin yaptıklarından ibret alarak; küfür, şirk, günah ve zulümlerden uzak bir yaşam için mücadele edilmelidir. Müslümanlar ve tüm insanlar hakka davet edilmeli, İslami bir hayat için mücadele edilmelidir. Aksi halde yaşadığımız bu zillet devam edecek ve Yahudileri helake götüren birçok davranış bugün Müslümanların helak olmasına neden olacaktır.
Yıllar önce gazeteciler, “İsrail”in o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Perez, şu cevabı vermişti: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.” Bugün, Kur’an’ın bahsettiği lanetlenmiş kavim tüm özelliklerini koruyarak başımıza musallat olmuş durumda. Kur’an’ın bahsettiği müminler, yine Kur’an’ın bahsettiği ve Allah Rasulü’nün sireti üzere hareket ederse onlara yeniden izzet, güç ve yeryüzünün iktidarı, halifeliği verilecek ve yeniden İslami hayat Hilâfet ile yaşanacaktır. İşte o zaman Filistin ve diğer beldelerde zulüm durdurulacaktır.