Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, enerji ve ekonomi politikalarında yeni bir yönelim getirecek gibi görünüyor. Ancak bu yönelim, geçmişte olduğu gibi yine sömürü, doğa tahribatı ve küresel adaletsizlik üzerine mi inşa edilecek? Müslümanlar için asıl soru, Trump veya başka bir liderin politikalarının ne olduğundan çok, bu politikaların İslam’ın ortaya koyduğu hakikatler karşısında nasıl değerlendirilmesi gerektiğidir. Allah’ın hükümlerine göre yönetilmeyen bir dünya düzeninde, kapitalist sistemin ürettiği politikaların, insanlığı felaha değil, yalnızca bir avuç elitin çıkarlarına hizmet etmeye götüreceği aşikardır.
Enerji Politikası: Kapitalist Sömürünün Devamı
Trump, önceki başkanlık döneminde olduğu gibi, fosil yakıt üretimini arttırarak Amerika’nın enerji bağımsızlığını sağlamayı hedefliyor. Hidrolik kırma (fracking), petrol ve doğal gaz sondajlarını teşvik ederek ABD’yi dünyanın en büyük enerji üreticisi yapmayı amaçlıyor. Bu, Amerikan halkına, ucuz enerji ve ekonomik büyüme vaadiyle sunuluyor, ancak gerçekte küresel güç dengelerinde ABD’nin elini güçlendiren bir sömürü aracıdır.
Kapitalist devletlerin enerji politikaları, İslam’ın mülkiyet anlayışına doğrudan aykırıdır. İslam’a göre, petrol, doğal gaz ve su gibi enerji kaynakları, kamu mülkiyetidir ve bir avuç sermayedarın ya da devletin çıkarına kullanılmamalıdır. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mera ve ateş (enerji kaynakları).” [İbn Mâce]
Bu hadisten anlaşıldığı üzere, enerji kaynaklarının özelleştirilmesi ve Batılı devletler tarafından kontrol edilmesi, İslam’ın adalet ilkesiyle çelişmektedir. Bugün dünya, enerji kaynaklarını birkaç güçlü ülkenin ele geçirerek diğer milletleri bağımlı hale getirdiği bir düzen içinde yaşamaktadır. ABD, Ortadoğu’daki Müslümanların topraklarını işgal ederken ve askerî üsler kurarken, asıl hedefi petrol ve enerji kaynaklarını kontrol altında tutmaktır. Trump’ın politikaları da bu düzeni devam ettirmekten başka bir şey değildir.
İslam iktisat nizamı yürürlüğe konulmadıkça, enerji kaynakları yine zalimlerin elinde kalmaya devam edecek ve dünya, sömürü düzeninden kurtulamayacaktır. Ancak Râşidî Hilâfet Devleti kurulup enerji kaynakları ümmetin ortak mülkiyeti olarak yönetildiğinde hem çevresel yıkım hem de ekonomik eşitsizlikler sona erecektir.
Ekonomi Politikası: Kapitalizmin Kaçınılmaz Çöküşü
Trump, ekonomi politikalarını yeniden “Önce Amerika” sloganı etrafında şekillendiriyor. Küresel ticareti yeniden düzenleyerek Çin’e karşı gümrük vergilerini artırmayı, ABD içinde üretimi teşvik etmeyi ve küresel piyasalarda Amerikan şirketlerini daha güçlü hale getirmeyi amaçlıyor. Ancak bu politikalar, kapitalist sistemin en büyük çelişkisini bir kez daha ortaya koyuyor: “Zenginlerin daha fazla zenginleşmesi, fakirlerin daha da fakirleşmesi”.
Kapitalist sistem, servetin, adil bir şekilde dağıtılmasını değil belli şirketlerin ve finans devlerinin kontrolü altında toplanmasını sağlar. Bugün dünya ekonomisi, faizle işleyen bir bankacılık sistemine ve spekülasyonlarla şişirilmiş piyasalara dayanmaktadır. Oysa İslam, faizi haram kılarak ekonomik sistemin istikrarını sağlar.
“Allah, faizi yok eder; sadakaları (ve bereketi) artırır.” [Bakara Suresi 276]
Faiz üzerine kurulu bir ekonomik sistemin adil olması mümkün değildir. ABD’nin ve Trump’ın ekonomi politikaları, işte tam da bu faiz temelli sistemin bir sonucudur. Trump, büyük şirketlere vergi indirimi sağlarken, halkın büyük bir kısmını daha fazla borçlandıracak bir düzen inşa etmektedir. Bu sistemin alternatifi, ancak İslam’ın belirlediği ekonomik nizamdır.
İslam iktisat nizamı, dengesiz zenginlik birikimini engellemek için zekâtı farz kılar, kamu mülkiyetini korur ve adil ticaret prensipleri getirir. Râşidî Hilâfet Devleti kurulduğunda, Batı’nın kapitalist sömürü düzenine karşı İslam’ın adaletini tesis edecek bir ekonomik sistem hayata geçirilecektir. Müslümanların topraklarındaki doğal kaynaklar, faizsiz bir ekonomik model çerçevesinde tüm ümmetin refahı için kullanılacaktır.
Hilâfet’in Yokluğunda Dünyanın Çektiği Zulüm
Bugün dünya, İslam’ın adil düzeninden uzak olduğu için zulüm içindedir. Kapitalist devletler, enerji kaynaklarını sömürerek hem Müslümanları hem de diğer mazlum halkları ekonomik bağımlılığa mahkûm etmektedir. ABD gibi büyük güçler, enerji politikalarını kendi çıkarları doğrultusunda belirlerken, İslam coğrafyasındaki devletler, Batı’nın güdümünde kalmaya devam etmektedir.
Trump’ın ikinci döneminde izleyeceği enerji ve ekonomi politikaları, dünya üzerindeki bu sömürü düzenini güçlendirecektir. Ancak Müslümanlar için asıl mesele, hangi Batılı liderin hangi politikaları izleyeceği değil, İslam’ın ortaya koyduğu hakikatleri hayata geçirecek bir yönetimin olmamasıdır.
Gerçek çözüm, Batı’nın kapitalist düzenine entegre olmak değil, İslam’ın iktisadi ve siyasi hükümlerini tatbik edecek bir Râşidî Hilâfet Devleti’nin kurulmasıdır. Hilâfet, enerji kaynaklarını ümmetin ortak malı olarak yönetecek, faizsiz bir ekonomik sistem kurarak fakirleri koruyacak ve küresel sömürü düzenine son verecektir.
Bugün Trump’ın enerji ve ekonomi politikalarını çılgın ama “yapabildiği için yapıyor” görerek kabullenmek, aslında Batı’nın zulüm düzeninin parçaları olan her politikayı kabullenmek anlamına gelir. Müslümanlar olarak, yine işte bu necis kapitalist düzen ile yönetenler arasından kime oy verileceğini değil, kimin Allah’ın hükümleriyle yöneteceğini konuşmamız gerekmektedir. Çünkü adaletin ve ekonomik dengenin sağlanması ancak Allah’ın hükümleriyle mümkündür.
Râşidî Hilâfet Devleti kurulduğunda, dünya üzerinde İslam’ın adil düzeni hâkim olacak ve kapitalist sömürü sistemi tarihe gömülecektir. İşte o zaman, gerçek enerji ve ekonomi politikaları Allah’ın hükümleri doğrultusunda uygulanacak ve dünya adaletle yönetilecektir.