Suriye'nin Dostu Kim ?
04 Nisan 2012

Suriye'nin Dostu Kim ?

Suriye devrimi bir yılını tamamladı ve hala direniş tüm baskı ve katliamlara rağmen devam ediyor. Sanırım tarihteki hiçbir “aktif” devrim hareketinin başlama ve sonuçlanma süresi bu kadar uzun sürmemiştir. Kendi despot yönetimlerine karşı ayaklanmayı başlatan Suriye halkının ortaya koyduğu bu takdir edilir direnç ve kararlılık öyle bir aşamaya vardı ki, Suriye’nin yanında hiçbir dost ve yardımcı kalmadı Yalnız Allah tan başka…

Humus da Suriyeli Müslümanların 27 Mart 2012 de gerçekleştirdiği bir gösteride açtıkları pankart ta yazılı ifadeler bunu açıkça ortaya koymaktadır.

İfadeler aynen şu şekilde:

*Türkiye sessiz kalmayacak!!!

Türkiye'nin sabrı tükendi!!!

Türkiye'nin ikinci bir Hama'nın yaşanmasına tahammülü yok!!

Türkiye eli kolu bağlı kalmayacak!!!

(Yardımı Türkiye’nin inisiyatifine bırakmayan Allah’a Hamdolsun)*

Doğru söze ne denir !!!

İşte bu sözler atılmayan tüm adımlar için söylenmiş “Dost Türkiye” açısından kahredici sözler. Türkiye daha hala izzeti ve şerefi ABD’nin kucağında arayadursun. Suriyeli Müslümanlar mazlum ve mustazaf halk olarak yardımın en güzeline layıklar. Allah’ın yardımını kendilerine ulaştıracak güçlü ellerin sıcaklığını hissetmeye ve korunmalarını sağlayacak sağlam kalkanın gölgesine sığınmaya en çok Suriyeli Müslümanlar layıklar. نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَرٖيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنٖينَ

“…Allahtan yardım ve yakın bir fetih, Müminleri müjdele” (Saff 13)

SURİYENİN DOSTLARI TOPLANTISI-İSTANBUL

Suriye de direnişi her gün bedel ödeyip şehitler vererek artıran Müslümanlar, dost olarak yardımın ancak Allah’tan geleceğine inanmış olmalarına rağmen, Suriye’nin dostu olduklarını söyleyenler, 01 Nisan Pazar günü “Suriye’nin Dostları” toplantısının ikincisi İstanbul da gerçekleştirdiler. Tunus da gerçekleştirilen birinci toplantıdan hiçbir farkı olmayan bu son toplantıda alınan kararlar öncesinde, Başbakan Erdoğan’ın ABD ve İran ziyaretleri toplantıda alınacak kararların ön müzakeresini oluşturmaktaydı. Suriye konusunda ta başından beri aynı düşünen ortak düşmanlık komitesi Suriye de sürecin uzatılmasından yana olduğu için İstanbul toplantısında da alınan karar (BM Özel temsilcisi Annan’ın sunduğu son planı Baas yönetiminin kabul etmesine çağrı) yine eskisi gibi Esed’e zaman tanımak oldu.

Süreci yakından takip eden her aklıselim Suriye de sürece müdahil olma ve güya katliamı durdurma amacıyla her bir plandan sonra yeni bir planın devreye sokularak sürecin nasıl uzatıldığını görecektir. İlk ayaklanmaların başladığı dönemde ABD Başkanı Obama’nın reform çağrısı açıklamaları, Ahmet Davutoğlu’nun Suriye yi ziyareti sonrasında Esed yönetimine verilen 15 günlük süre, Arap birliği temsilcilerinin Suriye ye gönderilme müzakereleri ve gözlemcilerin Suriye deki durumu hakkında rapor hazırlama süreci, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Suriye ile ilgili Rusya ve Çin’in vetosu ile alınamayan yaptırım kararları süreci, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Rusya ve Çin’in vetosuna karşılık insani yardım kararının alınması ancak uygulanmaması süreci, Tunus da yapılan Suriye’nin Dostları toplantısı ve alınan etkisiz kararlar ve son olarak Başbakan Erdoğan’ın ABD ve İran ziyareti sonrasında İstanbul da yapılan Suriye’nin Dostları Toplantısı ve alınan boş ve cılız kararlar…

İşte takip edilen bu sürecin gerçekten haince planlanmış olduğunu görmek ve Esed yönetimine katliamları ile Müslüman halkı sindirmesi ve ümitleri kırması için zaman tanındığını anlamaya siyasetçi uzman olmaya gerek yok. İnsan olmak yeterli.

Suriye konusunda ABD’nin başını çektiği bu yıldırma ve bıktırma projesinde Esed yönetimine tanınacak zaman bir hayli uzayabilir. İran ve Türkiye’nin de fiilen dâhil olduğu bu kirli plan Suriye Müslümanlarının acıları, feryatları ve Rablerinden niyazları ile deşifre olup sonlanacak elbet. O zaman Müslümanların kanları ve acıları üzerine kurulmuş bu ittifak bozulacak ve ümmetin vahdeti sağlanmış olacak.

SURİYENİN “MEŞRU” TEMSİLCİSİ (SUK)

Ayaklanmaların başladığı günden beri uluslar arası kamuoyunda bir türlü meşrulaştırılamayan veya henüz istenilen “olgunlaşma” gerçekleşmediği için meşrulaştırılması istenmeyen Suriye Ulusal Konseyinin, İstanbul toplantısında Suriye’nin tek meşru temsilcisi olarak tanınması acaba ABD ve Bölge ülkelerinin Türkiye üzerinden örgütledikleri Suriye Ulusal Konseyine (SUK) duydukları güvenin arttığını mı gösteriyor. Kanaatimce Suriye Ulusal Konseyi Beşşar Esed yönetiminden sonra Suriye de yönetimi sahiplenecek ve geçiş sürecini “kontrollü” bir şekilde yürütecek olgunluğa erişmiş değil.
Dolayısıyla her ne olursa olsun ABD Esed ile olmasa da Baas yönetimi ile devam kararı alabilir. Lakin böyle bir şeyin gerçekleşmesi için ABD ye göre Suriye de şeffaf bir reform ortamının hazırlanması gerekmektedir. Yani Suriye de çok yakın vadede olmasa da serbest seçimlerin yapılması amaçlanmaktadır. Dolaysıyla Suriye de Demokratik bir ortam için muhalefet gerekmektedir. Suriye Ulusal Konseyi bu manada Suriye’nin meşru temsilcisi olarak uluslar arası kamuoyunda resmi statüsü ile tanıtılmak istenmektedir. Zaten son İstanbul Toplantısından önce Suriye Ulusal Konseyinin açıkladığı Milli Misak bildirisinde ve Başbakan Erdoğan’ın İran ziyareti dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamalarda da bunu görmekteyiz. Yani Suriye de Müslümanların ortaya koyduğu bu yılmaz duruş ABD ve tüm bölge ülkelerini endişe ye sevk etmektedir. Bu sebeple stratejik konumu çok önem arz eden Şam diyarında yönetimi tecrübesiz ve karma bir yapıya (SUK) bırakma konusunda ne ABD, ne İran, nede bölgedeki diğer ülkeler emin olamamışlardır.

Hulasa denildiği gibi Suriye Ulusal Konseyi Suriye’nin meşru temsilcisi hiçbir zaman olmadı olamayacaktır da. Çünkü burada meşruiyetin belirleyicisi Suriye halkı olmamıştır. Aksine ABD ve batı olmuştur. Eğer Suriye halkı Suriye Ulusal Konseyini meşru temsilcisi olarak seçmiş olsa idi meydanlarda “Beşşar ve Galyum Devrilecek” yazılı pankartlar taşımazlardı.

ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNU MASAYA OTURTMA PLANI

Suriye’nin gerçek muhalefeti Esed yönetimine karşı 1 yıldan fazladır tertemiz bir direniş ortaya koyan Suriye halkıdır. Bu süreç içerisinde hem Suriye ordusundan ayrılan subay ve askerlerin hem de halkın içinden mücahitlerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu henüz daha Esed’e zaman kazandırma stratejisi üzerine planlayanlarla masaya oturmamıştır. Görünürde oturacak gibi de gözükmemektedir. İstanbul toplantısından hemen sonra Suriye Ulusal Konseyinden yapılan açıklamaya bakılırsa Özgür Suriye Ordusu mensupları çok çirkin bir plan ile satın alınmak istenmektedirler. Özgür Suriye Ordusu mensuplarının maaşa bağlanacakları ile ilgili yapılan açıklamanın Suriye Ulusal Konseyinin meşru temsilci olarak tanınmasının ardından yaptığı ilk açıklama olması meşruiyetinin nerede kullanılacağını açıkça ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla Suriye de süreç ABD’nin kontrolünde ama tüm bölge ülkelerinin(Rusya, İran, Türkiye) memnun olabileceği kirli bir nihai sonuca kilitlenmiş durumdadır: Esed yönetiminden sonra “güvenilebilecek” bir yönetim…
Muhakkak ki Allah, kâfirlerin ve hainlerin planları üzerinde daha büyük planları hayata geçirmeye muktedirdir.
وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللّٰهِ مَكْرُهُمْ وَاِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ

“Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.” (İbrahim 46)