"Siyasal İslâm Çöktü" Diye Sevinenler: Sizin Kininiz İslâm’a!
21 Ekim 2019

"Siyasal İslâm Çöktü" Diye Sevinenler: Sizin Kininiz İslâm’a!

Laik Kemalist kesim son zamanlarda bir hayli sevinçli. Onları sevince boğan şey AK Parti iktidarının önlenemez düşüşü gibi görünse de asıl sevinç kaynakları bu değil. Onlar, gerçekte AK Parti ile özdeşleştirdikleri “Siyasal İslâm”ın tükenişine şahitlik ettikleri için sevinçliler ve kendilerini zafer kazanmış olarak görüyorlar.

Hakikat, bu laik Kemalistler için bir anlam ifade eder mi bilmiyorum ama erdemli tüm insanlar için karanlığı aydınlatan bir ışıktır. Dolayısıyla gölgede kalmamalı ve açığa çıkartılmalıdır. İşte bu nedenle hakikatin gölgesinde bir yolculuğa çıkmak gerekir.

Cumhuriyetin kuruluşu ile başlayalım…

Sizin “Ata”nızın ilk Meclis kurulurken Anadolu’daki tüm askerî birlik ve mülki idarelere gönderdiği emirnamede neler yazıyordu hatırlayın!

“Allah’ın cömert ihsanı ile Nisan’ın yirmi üçüncü cuma günü, cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.”

“Vatanın istiklâli, hilâfet ve saltanatın kurtarılması gibi en mühim ve hayatî görevleri ifâ edecek olan Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü cumaya tesadüf ettirmekle o günün mübarek olmasından istifade için açılıştan önce bütün milletvekilleri ile Hacı Bayram Velî Câmi-i Şerîfi’nde cuma namazı kılınarak Kur’an’ın nurlarından ve salâttan feyz alınacaktır.”

“Cuma namazının kılınmasından sonra hatim tamamlanarak Hilâfet ve saltanat ile vatanın her tarafının kurtulması maksadıyla yapılan millî çalışmaların önemi ve kutsallığı, milletin her ferdinin vekillerinden meydana gelen Büyük Millet Meclisi’nin yapacağı vatanî vazifeyi ifa mecburiyeti hakkında öğütler verilecektir. Daha sonra halîfe ve pâdişâhımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir.”

İşbu tebliğin hemen yayınlanıp gönderilmesi için bütün vasıtalara başvurulacak ve hızlı bir şekilde en ücra köylere, en küçük askerî kıt’alara ve memleketin bütün kuruluşlarına ve müesseselerine yollanması sağlanacaktır. Ayrıca büyük levhalar hâlinde her tarafa asılacak ve mümkün olan yerlerde bastırılıp bedava olarak dağıtılacaktır.

“Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal”[1]

Hatırladınız mı? Sizin şeytanî iktidarınız böyle başlamıştı; Allah’ın adıyla, Allah için…

Sonra İngilizlerle, Fransızlarla, İtalyanlarla, Yunanlılarla “kahramanca” çarpıştınız, zaferler üstüne zaferler kazandınız ve ülkeyi düşman işgalinden kurtardınız!

Tabii ki böyle olmadı! İşgal hiç bitmedi. Sömürgeci kâfirler hiç gitmedi. Kandırdınız! Aldattınız! Yalan söylediniz!

İngilizlerle işbirliği yaptınız ve ruhunuzu şeytana sattınız! İstanbul’u işgal etmek için dünya ordusu hazırlayan İngilizlerin tek kurşun dahi atmadan İstanbul’dan kaçarak uzaklaşmasını nasıl izah ediyorsunuz?

“Kurtuluş Savaşı” dediğiniz savaşta kim savaştı? Cephede kan döken, can veren kimlerdi? Siz değildiniz! Zira o kahramanların “Allah! Allah!” diye hücum ederken arzuladıkları tek şey şehadetti. Siz ise onların şehadet kokan o pak kanlarına az bir bedel karşılığında ihanet ettiniz ve şeytan ile masaya oturdunuz.

İngilizlerle yaptığınız işbirliği sadece Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla bitmedi tıpkı işgalin bitmediği gibi… Yeni bir savaş başlattınız, yeni bir düşman edindiniz. İngilizlerin direktifi ve desteğiyle İslâm’a ve mütedeyyin Anadolu halkına savaş açtınız!

Cumhuriyeti kurup ardından Hilâfet’i ilga ederek tam da İngilizlerin yüzyıllardır gördüğü rüyayı gerçeğe dönüştürdünüz. Lakin bu, şeytan için yeterli değildi. Hilâfet’in zihinlerden ilelebet yok olması için İslâm’ın yok edilmesi, en azından güç ve kuvvetsiz hâle getirilmesi gerekiyordu. Bu görevi de sevinç çığlıkları atarak siz üstlendiniz. İslâm’ın toplum üzerindeki tüm izlerini silmek için canhıraş bir mücadeleye girdiniz. Öyle ki camileri ahır yaptınız, Kur’an okuma ve öğrenilmesini yasakladınız, ezanın Arapça okunmasına dahi müsaade etmediniz. “Devrim kanunları” adı altında zulümlerin en şiddetlisini bu halka reva gördünüz. Kurtuluş Savaşı’ndan daha çok Müslüman katlettiniz.

Batı’nın küfür fikirlerini, ahlaksız yaşam tarzını ulaşılması gereken bir ideal olarak körpe beyinlere yerleştirdiniz. Karaktersiz bir nesil inşa edip, bununla övünüp marşlar yazdınız.

Halkınızın dini sizi hep utandırdı. Halkınızın kılık kıyafeti sizi hep utandırdı. Halkınız sizi hep utandırdı. Batı karşısında ezik durdunuz. Eziklik sizin genlerinize işledi. Onlar gibi yaşayınca onlardan olacağınızı ve takdir göreceğinizi sandınız; kadınlı erkekli balolar tertip ettiniz. Onlar gibi vals yaptınız ama nafile; yine yanıldınız. Batı ve özellikle İngilizler sizi hiçbir zaman kendilerinden bir parça olarak görmedi ve asla da görmeyecek. Buna rağmen siz onlardan vazgeçmediniz. Sadık bir kölenin efendisine beslediği hayranlık ve sevgi gibi Batılı kâfirlere sevgi ve hayranlık beslediniz.

Batı’ya o kadar sadakat gösterdiniz ki İslâm düşmanlığını içselleştirdiniz ve bir zaman sonra Batı’nın gönüllü askeri oldunuz.

Tüm bu zulümlerinize rağmen İslâm’ın yok edilemeyeceği hakikati ile karşılaştınız. Bu sefer de onu güçsüz, etkisiz ve zararsız hale getirmenin yollarını aradınız. Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla, laik sistem ile uyumlu, taşra geleneği mesabesinde steril hale getirilmiş bir İslâm(!) türettiniz. Bu İslâm, hayata dolayısıyla siyasete karışmayan bir İslâm’dı. Camilere hapsedilmiş, esaret altına alınmış bu İslâm’ı yaşamak isteyen herkes yaşayabilirdi. Ne de olsa bu yeni din sizin kontrolünüzdeydi.

Lakin güneş balçıkla sıvanmaz! 1960’lı yılların başında Hizb-ut Tahrir, Türkiye’de çalışmaya başlayınca Müslümanlar gerçek İslâm ile tanıştı ve yıllar boyunca aldatıldıklarını gördüler. İşte o zaman şeytani aklınız devreye girdi ve “Siyasal İslâm” tanımını ürettiniz. Gerçek İslâm’a karşı olan kininizin ve düşmanlığınızın üstünü örtmek için bu tanımı kullanmaya başladınız.

“Biz İslâm’a karşı değiliz İslâm’ın siyasallaşmasına karşıyız” cümlesi ihanet kokan, içerisinde İslâm düşmanlığı barındıran bir cümledir.

“Siyasal İslâm” diye bir sıfat tamlaması, kurgulanmış bir tamlamadır. Müslümanların iktidara gelmesinin İslâm’ın iktidarı olmadığını esasında çok iyi biliyorsunuz. Sizin istediğiniz İslâm; laiklik ile uyumlu, kapitalizm ile ortak ve sömürgecilerle müttefik bir İslâm…

“Siyasal İslâm çöktü”, “Siyasal İslâm bitti” gibi ifade ettiğiniz sözlerin arkasında yatan temel düşünce, sınırlarını sizin çizdiğiniz İslâm anlayışına Müslümanları yöneltmektir. Onların “Bak olmadı iktidarın Müslümanların eline geçmesi de bizi kurtarmadı” demelerini ve Müslümanların iktidar olma düşüncelerini çökertmek istiyorsunuz. Böylece İslâm’ın camilerde esir hayatına devam etmesini arzuluyorsunuz.

Biliyoruz ki; siz bir hiçsiniz. Bugün elinizde her ne var ise ihanetin bedeli olarak Batı’nın size verdikleridir. “Bu ülke bizim” diyorsunuz ama herkes biliyor ki bu ülkeyi size İngilizler hediye etti. Batı’dan destek almadan tek bir adım dahi atamazsınız. Batı arkanızdan desteği çektiğinde ise yok olup gidersiniz.

Peki, ne elde ettiniz? Batı ve bilhassa İngilizler ile işbirliği yaparak bu halkın dinine savaş açtınız da ne kazandınız?

Belki ihtişamlı bir yaşantı, belki para, servet, belki zoraki bir itibar… Ama kaybettikleriniz çok daha fazla… Öncelikle siz, insan olma erdemini kaybettiniz! Sonra onuru, şerefi, vicdanı, asaleti, sadakati ve tabii ki ahireti…

Halk ne elde etti?

Sefalet, yoksulluk, ağır çalışma şartları, ağır vergiler, zulüm, aşağılanma, ahlaksızlık, sapkınlık, aile bağlarının yok olması, kimliksiz, hedefsiz bir nesil…

Korkuyorsunuz!

Allah’ın nurunu söndürmeye çalışanların akıbeti sizin de akıbetiniz olacak!

Kaybedeceksiniz!

Allah’ın diniyle alay edip had yarışına girenlerin akıbeti sizin de akıbetiniz olacak!

Biz kazanacağız!

Allah’ın yardım ettiği bir topluluğa galip gelecek yoktur! İşte o zaman ataları cihad meydanlarında şehit düşmüş, gazi olmuş halkımız, gizlemeye çalıştığınız İslâm ile tanışacak ve eski ihtişamlı günlerine yeniden dönecektir; size ve efendilerinize rağmen!

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًۜ

“Allah, içinizden iman edip, salih amel işleyenlere vaad etti ki: Yemin olsun ki onlardan öncekileri halife yaptığı gibi onları da muhakkak yeryüzünde halife kılacak. Kendileri için seçip beğendiği dinlerini onlar için iktidar yapacak, önceki korkularını güvene çevirecektir.”[Nur 55]


[1] https://www.haberturk.com/gundem/haber/1229203-mustafa-kemal-meclisin-namazlarla-dualarla-acilmasini-emretmisti