Şii – Sünni Meselesi Ve Türkiye Hükümetinin Suriye Tavrı
14 Eylül 2012

Şii – Sünni Meselesi Ve Türkiye Hükümetinin Suriye Tavrı

Kafa karışıklığımız, kalp bulanıklığımız bazen öyle bir raddeye varıyor ki şaşırmamak elde değil!

İzler ve işler birbirine karışıyor, neyi nasıl ele alacağımız bir muammaya dönüşüyor.

Suriye, bu halin zirvede yaşandığı bir mesele şu an. Ulusalcı tezler, Amerikancı tezler, İrancı tezler, Ak Partici tezler havada uçuşuyor. Daha kötüsü bunlar bazen birbirine karışıyor! Bu karışıklığın, bilinçli olarak oluşturuluyor olması da ciddi bir ihtimal. Böylelikle insanların Suriye direnişini desteklemekten uzak tutulması sağlanmaya çalışılıyor. Gerek siyasiler gerek medya gerekse de pek bilgili analistler besliyorlar bu kafa karışıklığını.

Davutoğlu’nun Son Çıkışı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesinde düzenlenen ‘Arap Uyanışı ve Orta Doğu'da Barış: Müslüman ve Hıristiyan Perspektifler’ konulu konferansta ‘Türkiye’nin mazlumların hamisi olduğu’, ve ‘insanlık onuru için mücadele edenlerin yanında oldukları’[1]nı ve bunun gibi birçok safsatayı yutturmaya çalıştı. Katılımcılar içinde AKP’nin sürekli bir arada tutmaya çalıştığı kesimlerin temsilcileri(!) var: Müslümanlar ve Hristiyanlar. Ama nedense yetkililer diğer dostları olan Yahudileri çağırmamışlar!

Afganistan’daki NATO askerlerini, unutarak. 2003 Irak savaşında kendi hükümetinin Irak’a girmek için müthiş bir çaba sarfettiğini, İncirlik ve benzeri üslerden American uçaklarının kalkıp Müslümanları vurduğunu unutarak. Oysa kendi Başbakanı birkaç gün önce şunu hatırlatmıştı: ‘1 Mart tezkeresinin çok talihsiz bir netice olduğunu savunanlardanım. Çünkü ben 1 Mart tezkeresinin tam aksini savunuyordum. Yani biz Irak'a Türkiye olarak girmeliydik.’[2] Sahi Libya’ya NATO ile el ele giren bu hükümet değil miydi? ‘Yalancı ve günahkâr kişinin vay haline!’ [Casiye – 7]

Peki, başka ne diyor ‘Yeni Osmanlı Fatihi’ Davutoğlu?

‘Bu bölgenin kaderi, bu bölgenin insanları tarafından çizilir’ diyor. Söylediğine kendisi de inanmayarak… Eğer dediği gibiyse neden 10 yıldır ABD ile iş tutuyorlar? Neden BOP’ta ve diğer American projelerinde kâfire partnerlik yapıyorlar? Mesela nedir şu Kürecik’teki NATO üssü? Laiklik ‘bu bölgenin insanları’nın istediği bir şey midir ki onu pazarlıyorlar?

‘Hristiyanı, Müslümanı, Sünnisi, Şiisi, Alevisi, Nusayrisi, Dürzisi, Katoliği, Süryanisi, Keldanisi... Bütün bu Orta Doğu'nun sahibi hep beraber biziz’ demek İslam’ın belirleyiciliğini bir tarafa bırakmak değil de nedir? Suriye’de Müslümanları katledenler Nusayriler değil mi? Falanjist Hıristiyanlar Lübnan’da batının direktifiyle kıyımdan geçirmedi mi bizi? Katille mazlumu bir tutmaktan ne zaman vazgeçecekler?

ABD ve batı yayılmacılığının çağdaş ismi olan ‘küreselleşmeyi’ Nuh Aleyhisselam’ın gemisine benzetmiş. Kendisini reddedenlerin çağcıl versiyonları olan batılıların şahsına benzetildiğini görse ne derdi acaba Nuh Aleyhisselam? Acaba o bedduasını yeniden mi yapardı: ‘Zalimlere yıkımından başka bir şey arttırma.’ [Nuh – 28]

Şii – Sünni Meselesi

Suriye kıyamının karışıklığa sevkedilmesinin en belirgin tezahürü, kıyamın bir Şii-Sünni kavgası olarak sunulmasıdır. Bu operasyon kendisine çok sık başvurulan bir operasyondur. Son olarak 2003 Irak savaşı ile yürürlüğe konuldu ve bugün Suriye üzerinden devam ettirilmek isteniyor. Irak ve Pakistan’da patlatılan bombalar, taranan Şii ve Sünni camileri…

Suriye’de kıyam eden Müslümanları katleden Beşşar zalimine hiçbir suretle sahip çıkılamaz! Ne antiemperyalistlik ne Kudüs davası bu kıyımlara mazeret olamaz. Nasıl ki Saddam zalimi Kürtleri, Şiileri ve muhalif Sünnileri katlederken hiçbir şekilde sahip çıkılmayı hak etmiyorsa Beşşar da hak etmiyor. Ama bazı kardeşlerimiz farkında olarak veya olmayarak meseleyi mezheb meselesine çekmektedirler. Örneğin bazı İslamcı haber sitelerinde yayınlanan ‘Şii âlim’ sıfatlı kişilerin sahabeye hakaret videoları… Oysa bu tür insanların varlığı yeni bir şey değil! Aynı minvalde karşı cephede de benzer haberler yapılıyor. Suriye konulu bir haberde bu türden videoların verilmesi sorunu bağlamından koparmaktadır. Belki bazı kardeşlerimiz bunu İran taassupçularına sahiplerine kızarak yapıyorlar ama onların hamlığı bize sirayet etmemelidir.

Siyasilerin hesapları farklı olabilir. Onlar çıkarcı/pragmacı davranabilirler. Ama Müslümanların ve onlara kanaat sunan önderlerin sahih bir bakış açısıyla bakmaları gerekir. O çok özlediğimiz ‘vahdet’ kelimesini tedavüle sokmanın tam zamanıdır! Rabbimiz, ihtilaflarımızı çözecek şartları bize mutlaka bahşedecektir. Şii-Sünni kavgası sömürgeciler dışında kimsenin işine yaramayacaktır. Eğer Müslümanlar arasında bir ihtilaf varsa bu ihtilafları yine Müslümanlar çözmelidir. Çözüm kaynağı da demokrasi ve çoğulculuk değil İslam’dır. İnşallah o günleri görmek nasib olur.

[1] http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-ahmet-davutoglu\_nun-\_arap-bahari-ve-yeni-ortadogu\_da-baris\_-musluman-ve-hritiyan-perspektifler\_-konferans.tr.mfa

[2] http://www.akparti.org.tr/site/haberler/suriyede-halkin-dedigi-oluyor-ve-olacak/30467