Sosyal Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM), Türkiye'de gençliğin özelliklerini, karşılaştıkları sorunları, kimliklerini ve beklentilerini ortaya koymak üzere 5541 kişinin katılımı ile 81 ildeki 352 yerleşim biriminde, 15-28 yaş grubuna yönelik "Türkiye Gençlik Raporu: Gençliğin Özellikleri, Sorunları, Kimlikleri ve Beklentileri" başlıklı araştırma raporu İstanbul Ticaret Üniversitesinde yapılan toplantı ile açıklandı.
Son günlerdeki kızlı-erkekli tartışmaları, eğitim sistemi ve dershaneler üzerinden yaşanan Ak parti ile cemaat arasındaki çatışma ve Ak partinin dindar bir nesil hedefinin günümüz gençliğini getirdiği hazin durumu göstermesi açısından açıklanan bu rapor önemli veriler içeriyor.
Genç nüfusun 19.000.000 olduğu Türkiye’de yapılan bu rapor 10 ana bölümden oluşuyor. Bu bölümler; gençliğin kimliği, kimlik sorunu, bu sorunların niceliği ve niteliği, aile değerleri, dine bakış, siyaset, tüketim, boş zaman, bilgi düzeyi ve iletişim araçları ana başlıkları altında 300 soru sorulmuş.
Gençlerin %72’si kendisini hem modern hem de gelenekçi olarak görüyor. Yine aidiyet olarak kendilerini % 39 Müslüman, %28 insan, %19 Türk, %12 T.C. vatandaşı olarak görüyor. Bu ve diğer oranlar gençliğin kimlik ve aidiyet sorunu yaşadığını gösteriyor. Bu gençlik en büyük düğümün çözümü ya da kim olduğunu, nereden gelip, nereye gittiğini, kim tarafından, ne için gönderildiği sorularına akli olarak çözemediğini kimlik sorunu yaşadığını gösteriyor.
Allah’a inanan ancak O’nun emirlerine uymayan bir gençlik
Raporda dikkat çeken bir diğer bölüm ise ateistlerin ve komünistlerin dahi Allah’a iman ederken, beş vakit namaz, Cuma namazı ve oruç tutma ile ilgili sorularda ise inanan gençliğin dahi Allah’ın emir ve nehiylerine göre yaşamadıkları gerçeği. Allah’a inanmış ama teslim olmamış bir gençlik. Bu teslimiyet noktasında kendini İslamcı görende, ülkücü görende, demokrat görende hemen hemen aynı yüzdeliklerde cevap vermiş. Günümüz gençliği Allah’ın emri, oruç olduğunda itaat eden ancak namaz olduğunda bu itaati gösteremeyen bir duruma geldiği görülüyor. Dindar bir gençlik bu mu acaba? Kendilerini farklı isimlerle tanımlasalar da yeni bir nesil yetiştiriliyor. Gençlik Rabbini, kitabını, resulünü tanımıyor.
Aile gerekli ancak kadın erkek ilişkisi bizi ilgilendirmez
Raporda aile ile ilgili bölümde ise ailenin gerekli bir kurum olduğu konusunda gençlerin söylem birlikteliği var. Ancak “çocuk yapmak için evlenmek şart mıdır?”, “evli olmayan kız ve erkek bir evde kalabilir mi?”, “eşcinsellik doğru mu?” gibi sorulara ise %10-20’lik kesim bireysel tercih beni ilgilendirmez diyerek cevap vermiş. Lut kavminin helakine neden olan bir harama dahi gençlik beni ilgilendirmez ya da kararsızım gibi yanıtlar veriyor. Bu kesim içerisinde kendisini Müslüman, İslamcı, Muhafazakâr, ülkücü gibi tanımlayanlarında olması vakıanın vahametini artırıyor. 1 yılda 125.000 kişinin boşandığı Türkiye’de gençliğin evlenememesi, aile kurabilmesinin her geçen gün zorlaştığı ve zinanın, ahlaksızlığın yaygınlaştığı bir zamanda gençliğin dindar bir nesil değil de laik, demokrat ya da seküler bir yöne kaydığını görmemek basiretsizlik olur zannımca.
Hem dindar, hem laik, hem de seküler gençlik
Raporda gençlerin ortalama %90’ı kendisini dindar olarak tanımlıyor ve dinin düşünce ve davranışlarına etki ettiğini söylüyor. Ancak aynı gençlik kararsızları da dâhil edersek %90’lık kesim laikliğin din karşıtlığı olmadığını düşünüyor. Aslında yeni bir din anlayışı oluşturuluyor. Suya sabuna dokunmayan bir İslam anlayışı oluşuyor. Yaratmış ancak hayata müdahale etmeyen bir Allah inancı veriliyor gençliğe. Yönetimde, eğitimde, ekonomide, hukukta ve hayatın tüm alanlarından koparılmış kişi ile Allah arasında, kalplerde yaşanan bir din anlayışı veriliyor. Yani hem Müslüman olacaksın hem laik, hem Allah bilir diyeceksin hem de Allah’ın senin dünya ve ahiretini kurtaracak Allah’ın gönderdiği Kitap ve Sünnete dönmeyeceksin.
Babasına bile güvenmeyen bir gençlik
Rapordaki bir diğer ilginç ve düşündürücü tespit güven konusundaki oranlar oldu. Gençlerin %68’i insanlara güvenmiyor. Daha da ilginç olanı ise düzenli namaz kılanların %51’i babasına dahi güvenmiyor(%22 kararsızlar dâhil). İnsanlara güvenme konusunda en güvenilir grup ise ateistler olarak yer almış. Acaba bu gençlik bu güvensizliği nereden almıştır? Allah Resulünün “Müslüman elinden ve dilinden insanların emin olduğu kişidir” hadisindeki Müslümanlar olsaydı bu gençlik bu güven sorununu yaşar mıydı acaba? Annesine, babasına dahi güvenmeyen tek başına hayatın üstesinden gelmeye çalışan bir gençlik ne kadar başarılı olabilir? Bu tablo acaba sadece gençlerin suçu mu? Ya da bu gençliği İslami akide ve nizamlardan uzak bir şekilde yönlendiren sistemin suçumu?
Yine en güvenilir kurum sorusuna ordu %31 güvenirken güvenilmeyen kurumlar olarak medya, siyasi partiler ve diyanet teşkilatı yer alıyor. Bu veriler dahi gençliğin bugünkü siyasi partilerin ortaya koyduğu siyaseti, medyanın yayın temasını ve diyanetin devlet kurumu olarak devletin din anlayışını anlatması gibi uygulamalara karşı uyanık olduğunu göstermektedir.
Siyaseti hayatında önemli gören bir gençliğin olması ümit verici bir neticedir. %80’lik kesim siyaseti önemli görüyor ve siyaseti takip ediyor. %50 Türkiye’deki gidişatı olumlu değerlendirirken %50 olumsuz değerlendiriyor. Geleceğe ise %30 gençlik olumsuz bakıyor ve başka bir ülkede yaşama isteği kararsızlar dâhil %56 oranında. Aslında mızrak çuvala sığmadığı gençlerin gidişattan memnun olmadıklarını bu veriler gösteriyor.
Gençlerin %26 var olan siyasi partileri kendisine uzak görüyor ve oy kullanmak istemiyor ya da boş kullanmak istiyor. Demokrasiyi ise genel manada %82’lik kesim doğru bir yönetim olarak görüyor. Bu da özellikle son yıllardaki demokrasi ve İslam arasında ilişki kurularak demokrasinin seçimler, istişare, halkın yöneticisini seçmesi gibi manalar yüklenerek yapılan çalışmaların gençliği etkidiği gösteriyor.
Depresyon yaşayan gençlik
Yaşadığımız sistem içerisinde insanlarımızın stres, bunalım, kriz, psikolojik hastalıklar ve benzeri rahatsızlıklar hat safhada. Gençlikte bundan nasibini almış görülüyor. Gençliğin %21 kesimi depresyon geçiriyor. %66 kesim ise psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor. %37 kesim ise arkadaşı, annesi, babası tarafından şiddete maruz kalıyor. Bu bakış gençlerin şiddeti hayatın bir parçası olarak görmelerine neden olmuş. Haliyle fikirlerin değişimi ile değişimin gerçekleşeceği gerçeği ve Allah’ın gönderdiği vahiy ile doğru yolun bulunabileceğini anlatamadığımız bir gençlik tablosu karşımızda.
Zamana sana uymazsa sen zamana uy gençliği
Raporda gençliğin %71’lik kesimi geleneklere uymanın gerekliliğini düşünürken, %60’lık kesim ise nasıl olursa olsun değişime ayak uydurmanın gerekliliğini savunmaktadır. Yani gençliği düşünme yapısında çelişkiler, zıtlıklar hat safhada. Bir soruya verdiği cevap ile diğer soruya verdiği cevap arasında tenakuzlar oldukça fazla. Bu da gençliğin şahsiyet sorunu yaşadığının göstergelerinden birisi.
Gençlik uğrunda mücadele edilmesi gereken unsur nedir sorusuna %40 oranınsa özgürlük olarak cevap verirken dinin bu konuda %10 gibi bir kesim tarafından düşünülmesi hayata geliş gayemizin unutulduğunu göstermektedir. Çünkü Allah (C.C.) ayeti kerimede bizi ne için yarattığını ve ne için mücadele etmemiz gerektiğini belirtmiştir. Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. (Zariyat 56)
Raporda gençlerin boş zamanlarını değerlendirirken kitap okumayan, spor yapmayan bir tablonun oluşması gençliğin yalnızlaştığının gösteriyor. Ayrıca okunan kitapların ise çoğunluğunun roman olması gençlerimizin fikri olarak hangi aşamada olduklarını gösteriyor. Yine gençliğin %47’lik bir kesimi ise 1 ile 3 saat TV izliyor. Gençlik interneti mail, sohbet, oyun, müzik gibi konularda sürekli kullanırken bilgi konusunda sürekli tekrarlanan konularda dahi gençlerin ilgisiz ve bilgisiz olduğu sonucu çıkıyor. Buda eğitim sistemindeki bozuklukları göstermesi açısından önemli bir sonuç.
Rol ve model kim sorusuna ise en çok Ömer ibni Hattap, Ali ibni Ebu Talip ve Fatih Sultan Muhammed gençlerin tercihi olması ise güzel ve doğru bir değerlendirme olmuş.
Ancak Allah Resulünün sahabesini ve İslam ordularının komutanı Sultan Fatih’i örnek ve model olarak seçen gençliğin düşünce yapısı ve davranışları bu modelliğin sözde kaldığını ve pratikte yaşanmadığını hem raporun bütününde hem de yaşadığımız süreçte görebiliyoruz.
Bu rapor uygulanan sistem ve demokrasi ile nereye geldiğimizi gösteren bilindik tablonun bir özeti adeta. Allah Resulü (s.a.v.) gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çünkü peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren yanında gençleri bulmuş, birçok yaşlılar İslam’a şiddetle karşı çıkarlarken, gençler Müslüman olmuş ve İslam’a destek vermiş, bu gençlerin çoğu, zengin ve itibarlı ailelerini terk ederek büyük çileler pahasına Allah Resulü (s.a.v.) yanında yer almışlardır. Daha genç yaşlarındayken, İbrahim (a.s) puta tapan kavmiyle tek başına mücadele etmiştir. Yusuf (a.s.) bütün olumsuz şartlara rağmen nefsine “dur” diyebilmiş, Musa (a.s.) iffet ve namus timsali olmuştur. Yahya (a.s.) birçok yönüyle çocuklara ve gençlere örnek gösterilmiş, Ashab-ı Kehf olarak adlandırılan gençler, inandıkları gibi yaşayabilme uğruna her şeylerini ve diyarlarını terk etmiş genç örneklerdir.
Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulünün şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir; “yedi kişi vardır ki Allah sadece bunları kendi arşının gölgesinin bulunduğu günde gölgelendirir. Adaletli devlet başkanı, Rabbine kulluk üzere yetiştirilmiş bir genç, kalbi mescidlere bağlı kimse, Allah için birbirini seven, Allah için birleşen ve ayrılan iki kişi, güzel ve mevki sahibi bir kadının kendisini (zinaya) çağırıp da: “Ben Allah’tan korkarım” diyen kimse. Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği gizli sadaka veren kimse, yalnız başına tenhada Allah’ı zikredip hatırlayan ve bu nedenle gözleri dolan kimse.” (Buhari, Tirmizi, Müslim)
Allah Resulünün genç sahabeleri İslam’ın belkemiğiydi. İslam ile hem onlar izzetlenmiş hem de toplumlarının kalkınmasına vesile olmuşlardı. Cafer ibni Ebu Talip, Abdullah ibni Mesud, Musab İbni Ümeyr, Zübeyr İbni el-Avvam, Halid İbni Velid, Esma binti Ebu Bekir, Zeyd İbni Haris, Usame bini Zaid, Muhammed el Fatih ve Tarık bin Ziyad genç yaşta İslam ile neler yapılabileceğini göstermişlerdi.
Allah Resulüne ilk iman eden Ali ibni Ebu Talip babası İslam’a girmediği halde İslam’ı kabul etmeden evvel; “babanın iznini almayacak mısın?” diye sorulduğunda o şöyle cevap vermiştir: “Allah beni yaratırken babamdan izin istememiştir. O zaman ben Allah’a itaat etmek için neden babamdan izin alayım?”
Kureyş’in kırk kadar lideri bir toplantı düzenlemişti. Bu toplantıda Allah Resulü (s.a.v.) onları İslam’a davet etti fakat onlar bu mesajı kabul etmediler. Ardından Ali (r.a.) ayağa kalktı ve gözlerinin içine baka baka: “Ben ona inanıyorum ve her zaman arkasındayım.” dedi.
Ali (r.a.) Allah Resulünün (s.a.v.) hicret ettiğinde onun yatağına yatmıştı. O din uğrunda, dini korumak için, kendi canını vermeye hazırdı. Ali (r.a.) davetin ilk yıllarında, Müslümanların az sayıda oldukları anda ve genç olduğu zamanlarda dahi cesaretle Allah Resulünün (s.a.v.) yanında idi.
Peygamberimiz (s.a.v.), Ali (r.a.)’yı İslam hükümlerini tatbik etmesi için Yemen’e kadı olarak tayin etmişti.
Ali (r.a.) cennetle müjdelenenler arasındaydı.
Ali (r.a.) Hendek ve birçok cihat mücahididir.
Ali (r.a.) İslam’la hükmedip İslam’ı tüm dünyaya yayan dördüncü Halifedir.
Usame İbni Zeyd 17 yaşında ordunun başına geçirilmişti. Bu orduda birçok sahabe vardı. Çünkü sadece dünyayla fazla ilgisi olmayan bir genç değil aynı zamanda İslam davasını diğer insanlara taşıyan birisiydi.
Cafer İbni Ebu Talib henüz 20 yaşlarında Kralın karşısına çıkıp İslam’ı anlatacak ve birçok Müslüman’ı koruyacak seviyedeydi. O anlaşmalar yapmadı veya ismini değiştirmedi. Aksine Cafer İbni Ebu Talip İslam’dan, taviz vermemiş, meydan okumuş ve İslam’ı korumuştur
Sahabenin kadın ve erkek, gençlerinden İslam liderliğine dair birçok örnekler sunulabilir. Bu muhteşem şahsiyetler sahabelerden sonra da var olmuşlardır. İmam Şafi, ümmetin en büyük âlimlerinden biridir. 7 yaşında iken Kur’anı ezberlemiş, 14 yaşında müçtehit olmuş, halkın İslami konuları sorduğu bir merci haline gelmişti.
İspanya’yı (Endülüs’ü) fetheden Tarık Bin Ziyad ve İstanbul’u (Konstantiniye’yi) fetheden Muhammed Fatih yine genç önderlerdendi.
İşte İslam’a iman etmiş ve İslam emirlerine göre yaşamış bir gençliğin nasıl değiştiklerini ve ne gibi başarılar elde ettiklerini gösteren bazı örnekler…
Bugün gençliğin İslam algısı değiştiğinde tekrar bugünkü gençliğin de aynı değişimi yaşayacağı ve başarılar elde edeceği gün gibi ortadadır. Bunu yapabilmek için ise İslam’ı hem akide hem de nizam olarak tatbik edilmesi ile gerçekleşecektir.