Ramazan Yaklaşırken
31 Mart 2022

Ramazan Yaklaşırken

Murat Savaş

Önümüz Ramazan, birkaç gün kaldı o mübarek aya erişmeye. Müslümanlarda tatlı bir telaş, günlerdir süren bir bekleyiş var. Nasıl olmasın ki; “on bir ayın sultanı” geliyor. Bilenler, hilal gözetleyecek; ilk salayla birlikte ilk teravih namazı kılınacak ve ardından ilk sahur… Davul sesleri olmasa da birçok yerde, telefon alarmları kurulacak. Geçen seneye göre günlerin biraz daha kısa olması bir avantaj kabul edilecek. Hele pandemiden dolayı yasaklanıp kılınamayan cemaatle teravih namazı, daha bir coşkulu olacak; şimdiden belli.

Dar gelirli de olsa herkes hurma almaya çalışacak iftar için, faziletinden dolayı Kur’an-ı Kerim tilavet edilecek; yüzlerce, binlerce hatim yapılacak. Fakirler, Ramazan paketleriyle sevinecek, fitre paralarıyla çocuklarının uzun süredir alamadıkları birkaç parça kıyafetlerini alacaklar “bayramlık” diye. Birde pide kuyrukları olacak fırınların önünde… Sıra beklemekten insanın mutluluk duyduğu tek bekleyiş bu olsa gerek.

Tüm bunlar elbette tatlı ve güzel şeyler ancak hak ve hakikatten uzak yöneticilerin, İslâm’ı ruhani bir kalıba sokmaya çalışan âlimlerin ve batıla tek kalem oynatmayan “İslâmcı” yazarların bunları, olması gerektiğinden daha bir öne çıkartması bunlarla başka şeyleri perdeleme gayretleridir. Öyle bir zamana geldik ki Kur’an tilaveti ve hatmiyle Kur’an hakikatleri, siyer-i Nebi sohbetleriyle nebevi hareket metodu, sahabe faziletleriyle ashabın İslâm anlayışı ve Hulefâ-i Râşidîn dönemiyle on üç asırlık Hilâfet gölgede bırakılmak isteniyor. Dünya İslâm’ın adaletine muhtaçken Müslümanların adaletle değil de okuduğunu anlamayan bir tilavetle anılması ne kadar da acı. Bırakın dünyanın içinde bocaladığı kapitalist ve demokratik pis düzenden kurtarılmasını, İslâm beldeleri bile kan ağlarken hocaların TV ekranlarında başka şeyler için gözyaşı dökmesi ne kadar da tuhaf. Fakirlerin bir yardım paketi alabilmesi için Ramazan ayını beklemesi, ne kadar da iç yakıcı...

Evet, âlemlere rahmet olarak gönderilen son nebi bu ayda nübüvvetle şereflenmiş, bir hidayet kaynağı olan Kur’an bu ayda indirilmeye başlanmış ama rahmet bu mu, furkan bu mu? Ölmüşlerimizin ruhuna hediye ettiğimiz hatimlerin, dirilerimize hiç faydası olmayacak mı; bölünmüş, parçalanmış ve yağmalanmış topraklarımızın vahdetine hiç etki etmeyecek mi? Her gün onlarca kez okuduğumuz sözleşmenin (Fatiha Suresi) gereğini hiç yapmayacak mıyız? Afrika ve Ortadoğu’daki Müslümanlara zekât, fitre ve fidyeler gönderilirken onları sömüren Batılı kâfirlerin, Batılı kâfirlerin maşası olan hain yöneticilerin elini tutup zulümlerine engel olmayacak mıyız?

Kıymetli okurlar, Ramazan ayında yükselen imani ve ruhi atmosferin İslâm’ı hayata hâkim kılma çalışmalarından kopuk olması asla kabul edilebilecek bir şey değildir. Hatta İslâm’ın yeryüzünde hâkimiyeti uğrunda çalışma yapmaksızın Ramazan ayını sadece oruç ibadetine indirgemek İslâm tarihindeki Ramazanlara da terstir. Bayramlarımız da bir, mübarek aylarımız da bir olduğu gibi topraklarımız da bir, devletimiz de bir, üzüntümüz, sevincimiz de bir olmalı. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem; “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir; onlardan biri rahatsızlandığı zaman diğer azalar da ateş ve uykusuzlukla o acıya ortak olurlar.” buyuruyor. O hâlde gelin bu Ramazan, tüm Müslümanları -eskiden olduğu gibi- birleştirecek olan Râşidî Hilâfet’in kurulma ayı olsun! Gelin bu ay, Filistin halkının yaralarına, -fitreler değil- bir devlet ikram ederek merhem olalım! Bayrağımız bir olsun! Devletimiz bir olsun! Paramız bir olsun! Anayasa ve kanunlarımız bir olsun! Dostumuz Allah, önderimiz Muhammed olsun! Gelin bu ay, Fatiha Suresi’ni anlayalım yeter; tilavet ettiğimiz Maide 50’yi, Yusuf 40’ı ve A’raf 54’ü anlayalım…

Ey hoca ve âlimler! Gelin bu ay, emr-i bi’l maruf ve nehy-i ani’l münkeri idrak edelim; onu bir kez de yöneticilere karşı yapalım! Gelin, bir kez de İslâm’ın bir devlet modeli olduğunu ve onun da Hilâfet olduğunu söyleyelim! Gelin, bir asır olmadan hatamızdan dönelim; “demokrasi batıldır, zillettir” diyelim; izzeti İslâm’da arayalım, Allah’ın Azze ve Celle dostluğunu yeğleyelim! Gelin, kâfirlerin dostluğunu arzulayanlardan uzaklaşalım; Allah’ı ve O’nun dinini sevenleri sevelim, kucak açalım, sarılalım! Allah için sevelim, Allah için buğz edelim! Kur’an okuyalım; hem tilavet, hem anlamak hem de anladığımızı yaşamak için… Siyer-i Nebi’yi ve ashab-ı güzin’i inceleyelim; hem gıpta etmek, hem aynı yolda yürümek hem de onlarla haşrolmak için… Hadi, Allah’a yaklaşalım nafilelerle ama farzları ihmal etmeden, farzların tacını yok saymadan! Ve tefekkür edelim; hem bir ibadet olsun diye hem de hakikate ulaşmak için.

Ramazan ayının, İslâm ümmetinin birleşmesine vesile olması duasıyla…

___

#RamazanTeslimiyetZamanı